empatbelas

2K 237 167
                                    

Önümdeki soruları çözmeye o kadar odaklanmıştım ki kapının çaldığını duymamıştım bile. Roro kapıyı açtığında oturduğum masadan bakınca yüzündeki şaşkınlığı hatta korkuyu görebiliyordum. Merakla yanına ilerledim, kapıdaki iki bedene bakınca en az onun kadar şaşırmıştım.

Min Ho ve Hyunjin.

Roro bana bakıp yutkundu. Onlardan korktuğunu biliyordum, kaçırılma anıma bizzat şahit olmuştu. Sorun olmadığını belirterek göz kırptım ve ikiliye döndüm.

"Adresi nereden buldunuz?"

"Şoför. Biraz konuşabilir miyiz?" diye soran Hyunjin'e bakınca içimde ufak bir heyecan filizlense de kırgınlığım ağır basıyordu, "Dün her şeyi konuştuğumuzu sanıyorum."

"Sen konuştun Meg, ben değil."

Alayla güldüm, "Tabii, o kırıcı lafları asla etmedin ve ben yine suçluyum." öylesine usanmıştım ki arkamı dönüp gittim, gelip gelmemeleri umurumda değildi. Mutfak masasına oturduğumda kapanan kapının sesini duymuştum. Hyunjin yanıma gelip Roro'nun yerine otururken Roro balkona çıkmıştı. Min Ho da peşinden gitti böylelikle mutfakta yalnız kaldık. Ki bu beni geriyor.

"Yüzüme bakmayacak mısın Meg?"

Özlediğin yüze bakmaya utanmak; ama öyle çekinerek utanmak değil. Sana yapılan yanlışı unutmak istemediğin için bakmıyorsun. Çünkü biliyorsun ki bakarsan başa döneceksin. Böyle bir çıkmaz.

Soruyu okumuyor ama gözlerimi de test kitabından ayırmıyordum. Sonunda Hyunjin kalemimi elimden çekince dikkatimi ona vermiştim.

"Ne yapıyorsun?"

Sandalyesini iyice yaklaştırdı benimkine.

"Joo'nun en güçlü, en çevik adamı olarak anılabilirim; ama ben esasen ödleğin tekiyim. Beni kullandığın gerçeğinden o kadar korktum ki öfkeme hakim olamadım, fakat o öfke değil hüzün patlamasıydı. Mahkeme gününden bahsediyorum. Seni son görüşüm sandım Meg, ödüm koptu!"

"Sana güvenmemekle suçladın beni ama sen de bana güvenmemişsin? Öyle olsa seni bırakmayacağımı bilirdin."

"Uzak ama..." hiç beklemediğim bir anda bana sarılınca ellerim havada kalmıştı. Şaşkınlıktan öylece durdum, "Çok uzak! Sen gittin benim hayatım duraklatıldı sanki, sanki seninle tanışmadan önceki yaşantımı unuttum... Arada bu kadar mesafe varken insanın aklına her şey geliyor."

Kalbimin hızlandığını hissedebiliyorum, çok hızlıydı! Onun rahatlatıcı kokusu değişmezken benim bu kokuyu ne ara ezberlediğimi bilmiyordum. Güvenli bir yerde inzivaya çekilmiş gibi hissettiriyordu. Kendimi hemen koyvermemek için sadece sırtını hafif sıvazlayıp geri çekildim.

"Tamam Hyunjin, dur." geri çekildiğimizde yüzüme baktı, ellerini kollarımdan ayırmadan titreyen göz bebekleri ile iç çekti, "Affetmek zor, biliyorum. Ki Joo'nun her dediğini yapmama rağmen kaç kere affettin zaten. Ama bize bir şans daha ver Meg, daha yaşanacak çok şey var."

"Hyunjin ben buraya senin için döndüm, ama bu sana kırgın olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Kırgınlık derken öyle klasik sevgili tribinden bahsetmiyorum. Yüreğim kaldırmıyor seni sevmeyi, affetmeyi. Elimde değil. O yüzden bana biraz zaman ver. En azından kalbimi iyileştir çünkü ben nasıl yapacağımı bilmiyorum."

Gülümsedi. Kollarımı bırakıp ellerimi tuttu, yavaşça yaklaşıp dudaklarını yanağıma bastırdı.

"İyileştireceğime emin olabilirsin. Bir gün affedeceksen istediğin kadar beklerim de, yeter ki açık bir kapı bırak."

DAUGHTER | Hwang HyunjinWhere stories live. Discover now