sembilanbelas

1.6K 196 311
                                    

Heyecandan elimde telefonla bir o yana bir bu yana koşuyor, kendimi durduramıyordum. Sofrayı hazırlayan Fatima Hanım bu halime gülerken babam birden omuzlarımdan tutup beni durdurarak kendisine çevirdi.

Hafifçe gülerek, "Kızım, cumhurbaşkanı gelmiyor evimize, sakin ol."

"Elimde değil, çok heyecan yaptım!"

"Ve bunda haklı da." Roro bardakları masaya bıraktıktan sonra yanımıza geldi, "...her gün sevgilisini babasıyla tanıştırmıyor."

Gözlerim kocaman açılırken çaktırmadan(!) Roro'nun ayağına vurdum, babamın yanında Hyunjin'den böyle bahsetmesi utandırıyordu. Babam bu halimize gülerek koltuğa geçti. Roro'ya kızgın bir mimik yaparak onun peşinden gittim ben de. Roro ise beni kızartmanın verdiği zevkle dil çıkarmıştı. Tanrım... Kesinlikle Min Ho'ya benziyor!

Hyunjin gelmeden önce babamla biraz konuşmak istemiştim. Sanırım bu içimdeki stres yüzündendi. Geçmişimizi düşününce stres yapmakta da haklıydım sanırım. Babamla Hyunjin'in anlaşamamasından ödüm kopuyor.

"Bu tatlı heyecan güzel, ama bilirsin; insanların en büyük rezillikleri heyecanları yüzünden olur."

"Doğru diyorsun da ben Hyunjin'e rezil olmaktan korkmuyorum ki. Benim korkum sizin aranızda bir sorun çıkması."

Babam oturduğu yerde biraz daha bana döndü, "Bay Han yüzünden."

Kaşlarım çatıldı, "Hm?"

"Yaşadıklarımız sende bir çeşit travma oluşturdu. Tıpkı bende güven problemi oluştuğu gibi. Bay Han beni sevmemişti, benim de Hyunjin'e aynı muameleyi yapmamdan korkuyorsun."

Ben açıklamadan babamın beni anladığı durumları seviyorum. Bu, birbirimizi ne kadar iyi tanıdığımızı gösteriyor ve bununla daima gurur duydum. Bay Han, onunla her karşılaştığımızda 'babana benziyorsun, baban gibisin' laflarıyla beni aşağıladığını zannediyordu. Ama bilmiyor ki ben bunu hep savundum, bundan memnun oldum.

"Ama içinde böyle bir şüphe bırakmak istemiyorum. Joo'nun ailesinin bana yaptığı gibi Hyunjin'i aşağılayıp evden kovmayacağım, ben böyle biri değilim. Bu yüzden için rahat olsun."

Titreyen göz bebeklerimle ona bakarken sıkıntılı bir nefes verdim. Bu konu açıldığında babamın yaşadıkları her defasında zoruma gidiyor. Çok canı yanmıştır... Sevdiği kızdan uzak kalmak bir yana, işittiği ağır laflar unutulabilir gibi değil. Birlikte Endonezya'ya kaçıp yeni bir hayat kurduktan sonra Joo'nun onu kariyer uğruna terk etmesi ikinci bir darbe olmuş. Bir de tek başına, o zorlukların arasında beni büyüttü.

Kısacası babamın yaşadıkları hafife alınacak şeyler değil...

Aklıma Joo'nun ailesi ile ilk tanışmam geldi. Büyükanne Han, kulağıma pişman olduğunu ve zamanı geriye almayı istediğini fısıldamıştı. Bay Han'ın aksine daha yumuşak görünüyordu. Bunu babama anlattığımda şaşırsa da buruk bir şekilde güldü.

"Demek pişman olmuş..."

"Anlamıyorum baba; onun da sana aynı muameleyi yaptığını söylemiştin. Seni Joo'ya uygun görmemiş. Şimdi nasıl pişman oldu?"

"Joo evi terk edip benimle geldiği için."

"Nasıl?"

Babam derin bir nefes alarak öne geldi, "Joo o aile için çok önemliydi, Meg. Bay Han işleri ona devretmeyi Joo daha on yedi yaşındayken kafasına koymuştu. Soo pek anlamazdı böyle şeylerden. Ama Joo kariyer yerine evliliği, özellikle de benim gibi bir adamı seçtiği için bu durum onlar için kabul edilebilir türden değildi. Joo benimle gelince ise Bayan Han yanlış yaptığını anlamış olmalı. Yokluğunda çok zorlanmıştır."

DAUGHTER | Hwang HyunjinUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum