37. Bölüm

65.5K 5.2K 2.8K
                                    

Merhabalar 💗

Sınır: 1,8 bin oy, 1,8 bin yorum.
(LÜTFEN YORUMLARINIZI BÖLÜME UYGUN YAPINIZ!)

İyi okumalar 🤍

Sohbetten gülerek çıktım. Büyük bir ihtimalle Pınar için açmışlardı. Sebebini söylemeye gerek bile yoktu. Çünkü anlaşılıyordu.

Ali'nin soğuk ve sert mizacı Pınar'a çok tersti. Pınar ne kadar gülmeyi, çocukça hareketler yapmayı sevse de Ali öyle değildi. Sürekli çatık kaşları insanı bir adım geriye yitiyordu. Ben bile bazen ondan çekiniyordum. Pınar'ın ise duygularına nasıl hakim olabileceğini düşünüyordum. Yolun sonunda ya üzülecekti, ya da mutlu olacaktı.

Tek temmelim yolun sonunda birbirlerini bulmalarıydı.

Eğer aksi bir durum olursa Pınar'ın psikolojik anlamda çöküşünü engelleyemezdim. Hele ki bu çöküş sınav senesinde olursa sınavı kaybederdi. Sınavı kaybetmesi demek kendisini kaybetmesi demekti. Çünkü ne kadar çok çalıştığını ben kendi gözlerimle görüyordum. Bir erkek uğruna sınavı kaybetmesini istemezdim. Bu erkek Ali bile olsa.

Sınav psikolojik anlamda insanı mahveden, aile içinde sorunlara yol açan, ebeveynler ile çocukların arasını bozan bir kavramdı.

Ben sınava girdiğimde içimde kaybetme duygusu vardı. Eğer kaybedersem ne olacağını biliyordum.
Üstümde oluşacak baskıyı da biliyordum. Sırf bu baskıya maruz kalmamak için çok çalıştım. Çok çabaladım. Ve sonuç; öğretmen olmuştum.

Arpaça öğretmeni olmuştum ama malesef hâlâ atanmayı bekliyordum. Belki de yaşıtlarım atanamadıkları için bir takım işlere giriyorlardı, başka yollara başvuruyorlardı. Ama ben yapamazdım. Yapmak istemiyordum. Sürekli insanlara muhattap olamazdım. Sürekli bir şeyleri eksik yaptım diye azar yemeye göz yumamazdım. Kendimi biliyordum. Tartışma esnasında bana bir adım atana ben beş adım atıyordum. Altan alamayıp kavgayı daha çok büyütüyordum. Hem durumum iyiydi. İyi olmasının babam ile bir alakası yoktu. Anneannem ve dedem zengin insanlardı.

Anneannem Şanlıurfa'nın en bilindik aşiretinin kızıydı. Dedem ise başka büyük bir aşiretin oğluydu. Dedem öldüktükten sonra tüm mal varlığı karısına kalmıştı. Çünkü dedemin kardeşi ya da abisi yoktu. Mallar bölünmemişti. Eğer annem yaşasaydı ona da verilirdi ama annem ölmüştü.

Geriye sadece Anneannem kalmıştı.

Pınar'ın ve benim banka hesabımda yüklü miktarda para vardı. Dudak uçuklatan bir para söz konusuydu.

Anneannem vasiyetini çoktan yazmıştı. Her ne kadar sadece bana okuttursada Pınar'da vasiyette yazanları biliyordu. Anneannem ona anlatmıştı. Bana ise okutturmuştu. Tüm mal varlığını bize bırakacaktı ama Anneannemin bir gün öleceğini kabullenmek istemiyordum. Hayatta sırtımı yasladığım ve zor zamanlarımda yanımda olan insanı kaybetmek istemiyordum. Anneannemin değeri bende çok büyüktü. Onu çok seviyordum ve o'da beni seviyordu. Ama sevgimin çok fazla olmasından kaçınmıştım hep.

Çünkü birisini çok severseniz Allah onu sizden alır. Onsuz yaşayamam demeyin. Sizi onsuzda yaşatır. Hemde öyle bir yaşatır ki... Neye uğradığınıza şaşırırsınız..

Bir kulu severken sevgi ölçümüze dikkat etmemiz gerekiyordu. ki Allah'a olan sevginizin önüne o sevgi geçmesin. Zira o kula duyduğunuz sevgi Allah'a duyduğunuz sevgiden daha üstün olup, önüne geçerse Allah o kulu sizden alır. Sen belki Allah onu senden aldı diye çok üzülürsün ama hâlbuki Allah; o kulu yanına senin iyiliğin için almıştır.

Derin nefes aldım. Düşünceler bir yerden sonra beni boğuyordu. Sanki onlar ipti ve benden o ipi bile bile boynuma geçiriyordum. Daha sonra altımdaki sandalyeyi çekip sonsuz bir uykuya dalıyordum.

GÖRÜCÜ MÜ ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin