Müdür Bey(!)

290 32 2
                                    

Buraya tekrar geleli bir hafta olmuştu. Bugün okul açılacaktı. Bu bir hafta boyunca okulumu eğitim öğretime hazır hale getirmiş, eksikleri gidermeye çalışmıştım. Geçen yıldan yaptığım duvarda yer alan çizgi film karakterlerinin dökülen boyalarına birkaç dokunuş yapmış, çiçeklerimin yanına birkaç çiçek daha eklemiştim. Benim için yorucu bir hafta olmuştu. İşte bugün çocuklarıma tekrar kavuşacaktım.

Aynadan tekrar kendime bakıp yazın güneşinde rengi biraz daha açılan kahverengi saçlarıma son bir şekil daha verdim. Omuzlarıma dökülen saçları şekillendirmek kolay oluyordu, genelde at kuyruğu toplardım okulda daha rahat edebilmek için. İlk günün hatrına açık bırakıp sağ tarafına ufak bir örgü kondurmuştum. Gözlerimin kenarına akmış herhangi bir rimel var mı diye kontrol edip kahvenin en açık tonu olan gözlerimi açıp kapattım. Gözlerimin rengi ne tam olarak bilmiyordum. Lisede bir arkadaşım bal gibi dedikten sonra bal rengi diye kabul etmiştim. Üzerimdeki küçük çiçekli dizlerimde biten elbiseyi son kez düzeltip çantamı alıp lojmandan çıktım. Çantamdaki memleketten dönerken çocuklar için alıp süslediğim kurşun kalemleri kontrol edip ufak adımlarla okula ilerledim.

İlk gün yoğunluğunu iliklerime kadar hissetmiştim. Bir yandan okulun evrak işleri bir yandan öğrenciler derken gün nasıl bitmişti bilmiyordum bile. Bir an önce kendimi eve atmak için can atıyordum ki... Kapı çaldı. ''Buyrun...''

Ufak bir yutkunduktan sonra karşımdaki adamı baştan aşağı süzdüm. Uzun boylu, iri yapılı, tam kara kaş, kara göz dediklerimizden biri... Bembeyaz gömleği siyah pantolonuyla tam karşımda duruyordu. ''Hocam pardon, müdür beye bakmıştım da...''

Hafifçe boğazımı temizleyip yayıldığım koltuğumdan doğruldum. ''Buyrun Müteahhit Bey...'' dedim koltuğu işaret ederek. Evet Alpaslan'dı. Okulun önünde o günkü tanışmamızdan sonra hiç görmemiştim. Şimdi ise müdür beyi bana soruyordu. ''Müdür beyler yoklar, ben yardımcı olayım... Müdüre hanım olarak...'' dedim. İşaret ettiğim koltuğa tam oturmak üzere olan bakışlarındaki değişimi an be an takip ediyordum. Onun suratı düştükçe benimkinde bir tebessüm beliriyordu. ''Na- nasıl, şey ben sanıyordum ki...'' ufak bir es vererek konuşmasına devam etti. ''Kusura bakmayın, ben bilmiyordum.'' Tam lafa giriyordum ki...

''Ama siz öğretmen değil miydiniz?'' diye sordu. Ben de yüzümdeki tebessümü arttırarak ''Evet, öğretmenim ve evet müdürüyüm bu okulun.'' Aslında yeni duyan herkes şaşırıyordu bu duruma özellikle büyükşehirlerde yaşayanlar bu durumlardan çok haberdar değillerdi. Ama böyle küçük köylere atanan öğretmenler o okulun her şeyleri olurlardı.

''Öyle mi? Kusura bakmayın tekrardan...'' dedi. Sesi daha deminkine göre daha gür ve özgüvenli çıkıyordu. ''Ne kusuru genelde karşılaşıyoruz bu durumla...'' dedim. Yalan büyük yalan burada herkes beni bir yılda benimsemişti ve yöre halkı bu durumu hep yaşadıkları için alışkındı.

''Siz ne için gelmiştiniz?'' dedim. Boğazını hafifçe temizleyip söze girdi. ''Aslında ben müdürle konuşmuştum... yani sizle konuşmuşum... Konuşmuşum derken mesajlaşmışım, yani mesajlaşmıştım.'' Adam renkten renge giriyordu. Neyse ilk gün tanışırken ben de saçmalamıştım. Adamı mahcup etmemeye çalışacaktım. ''Aa evet hatırladım, biri mesaj atmıştı bana o siz miydiniz?''

Ben tatildeyken biri bana selamsız sabahsız bir mesaj girişiyle müteahhit olduğunu ve okulun deposunun anahtarının lazım olduğu nerden bulabileceğini sormuştu. Hem tatilde olduğum için hem de yazılan mesajın üslubuna aşırı sinir olduğum için anahtarları muhtara bıraktığımı oradan alabileceğini söylemiş ekstra bir sohbete girişmemiştim.

Oturduğu yerde bir türlü rahat edemediğini belli eden bir kıpırtıyla '' Evet, ben mesaj atmıştım. Sizden depo anahtarını sormuştum. Bizim çocuklar oraya bazı eşyaları yerleştirmişlerdi. Anahtarda onlardaydı, yalnız kaybetmişler. Eğer sizde yedeği varsa oradan almamız gereken şeyler var.'' Kaşlarımı hafifçe çatmış hem dediklerini dinliyor hem de yüzünü inceliyordum. ''Eğer yoksa sıkıntı değil ben yarın birilerini getirttirip açtırır yeni anahtar yaptırtırım.'' Yüzünü incelemeyi bırakıp '' Var, vardı... Bir bakayım.'' dedim.

NİLÜFERWhere stories live. Discover now