Sen En Güzelsin

132 19 0
                                    

Yorucu bir günün ardından bana lojman yolu görünmüştü yine. Alpaslan'la merkeze vardığına dair birkaç kelime mesajlaşmıştık. Onun dışında herhangi bir konuşmamız olmamıştı. Akşama Ayşe geleceği için eve gidip hızlıca birkaç hazırlık yapmak istiyordum. Gece uzun olacağından birkaç atıştırmalık fena olmazdı.

Eve girdikten sonra neredeyse hiç oturmadım. Ayşe'nin sevdiği poğaçalardan yapmış, biraz da temizlik yapmıştım. Annemlerde gelecekleri için iki işi bir arada çıkarmanın yollarını arıyordum kendimce. Temizlik yaparken müzik listemin sonuna gelmiştim neredeyse. Temizlik kıyafetlerinden kurtulup eşofman takımımı üstüme çektim. Saçlarımı gelişi güzel topladım ve o sırada kapı çaldı.

Hızlıca kapıyı açtım ve kapıda Ayşe, Mehmet ve küçük aşkım Eymen vardı. Hemen kollarımı açıp Eymen'i içeri aldım. Diğerleri şu an hiç önemli değildi. Mehmet sitemle "Hoş bulduk, iyiyiz sen nasılsın?" dedi. Bir kahkaha patlattım, ben gülünce Eymen'de güldü. Ayşe ve Mehmet içeri geçerken bizde Eymen'le aşk yaşıyorduk. "Bebeğim, sen iyice yakışıklı mı oldun?" Koklaya koklaya öptüm bebeğimi. Bu sırada içeriye geçip çoktan oturmuştuk. Eymen'e azıcık doyunca bizimkilere çevirdim bakışlarımı. "Hoş geldiniz!" dedim kıkırdayarak. Ayşe ve Mehmet birbirlerine bakıp kahkaha attılar. Aynı tonlamayla "Sağ ol ya" diyerek.

Çaylar, poğaçalar, günlük hayattan genel konular derken gece baya ilerlemişti. Ara sıra telefonumu yokluyordum bir yandan Alpaslan'dan mesaj yoktu. O atmayınca ben de atmamıştım.

Artık konuya giriş yapmanın vakti gelmişti. "Benim size bir şey söylemem gerek." dedim tatlı tatlı konuşarak. Mehmet "Akşamdan beri bu anı bekliyoruz zaten çıkar ağzındaki baklayı bakalım." dedi. Ayşe "Benim bir tahminim var ama..." dedi imayla bana bakarak.

Hafifçe boğazımı temizledim. Koltuğun üstünde uyuyan Eymen'e bir bakış atıp söze başladım. "Alpaslan'la ben sevgili olduk." dedim kısa yoldan. Ayşe ve Mehmet hiç beklediğim tepkiyi vermediler. Birbirlerine bakıp gülümseyip bana bakıp "Tahmin etmiştik." dediler.

"Nereden tahmin ettiniz ya" dedim hafif çirkefleşerek. İkisi de güldüler. Sonra işin özünü anlatmaya başladılar. Meğerse akşam Alpaslan beni bırakırken Mehmet görmüş tabi durur mu koşa koşa Ayşe'ye yetiştirmiş. Ayşe'de sabah benim arabayla köye giriş yapan Alpaslan'ı görünce iyice emin olmuşlar.

Haberi verirken hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Ancak bir yandan iyi olmuştu. Herhangi bir gerilime neden olunmamıştı. Mehmet yanımızda olduğundan bazı şeyleri kendimce sansürlesem de o gece yaşananları anlatmıştım. Özellikle Mehmet'in Alpaslan hakkındaki düşüncelerini çok merak ediyordum. Çünkü biz kızlar olarak hemcinslerimiz hakkında nasıl yanılmıyorsak erkeklerde pek yanılmıyorlardı.

Mehmet'e bunu sorduğumda şöyle dedi: "Efendi bir adama benziyor, yamuğu varmış gibi durmuyor ancak belli olmaz. Erkek milletine güven olmaz sonuçta" böyle kendini de gömünce Ayşe ve ben patlattık bir kahkaha.

Mehmet, abi ciddiyetine bürünerek "Nil, biliyorsun ben senin abinim." Dedi. Başımı sallayarak onayladım ben de. Gerçekten abimdi benim. "Alpaslan kâğıt üstünde pozitifleri yüksek bir çocuk gibi duruyor ama hayat bu iyi dediğin kötü çıkar, yapmaz dediğin yapar. O yüzden sana en büyük tavsiyem acele etme. Farkındayım bir rüzgâra kapıldın gidiyorsun ama sonuç kötü de olabilir." Onayladım başımla onu. Haklıydı kötü de bitebilirdi bunun farkındaydım ama şu an duygu olarak çok yüksekte hissediyordum. Kendimi dizginlemekte biraz zorlanıyordum. Ayşe devraldı sözü bu sefer "Tabi ki böyle dediği için kötü olmak zorunda değil her şey gayet sorunsuz da ilerleyebilir. Önemli olan senin buradaki tutumun Nil. Sen eğriyi doğruyu gayet ayırt edebilen bir insansın. Gerektiğinde bize akıl veren sen oldun." Bu sefer karısını onaylayan Mehmet oldu. "Doğru ayrı ayrı bize akıl vermişliğin çoktur."

NİLÜFEROnde histórias criam vida. Descubra agora