13.Bölüm- Beyaz Laleler

147 14 0
                                    

Çarşamba sabahı annemler gelmişlerdi. Okul çıkışı anca yanlarına gitmiş onlarla doyasıya özlem gidermiştim. Annem yine bol bol buzluğa atmalık yemekler getirmiş, babamsa sanki burada hiçbir şey yok gibi memleketten depolanabilecek ne kadar yiyecek varsa getirmişti. Onları yerleştirmek, ayrı kaldığımız günlerin değerlendirmesini yapmak derken günü yorgunlukla kapatmıştık.

Sabaha gözlerimi Alpaslan'dan gelen günaydın mesajlarıyla açtım. Bugün neler yapacağı detaylıca anlatan bir paragraf eklemişti günaydın mesajlarının arkasına. Bu detay beni gülümsetti. Bir yandan Alpaslan'a cevap yazarken bir yandan da hazırlanmaya çalışıyordum. Mutfağa doğru ilerlediğimde annemin bana kahvaltı hazırladığını gördüm. Arkasından sinsince yaklaşıp kollarımı beline sardım.

Annemle sabah sırnaşmamızdan sonra hızlıca hazırlanıp kahvaltımı yapıp okula doğru yürümeye başladım. Gün boyu okulda oradan oraya koşturdum ve uzun süredir ilk kez bu kadar yoruldum. Dünden kalan bazı işler, çocukların bugün ekstra yaramaz olmaları işimi baya zorlaştırmıştı.

Müdür odasında son birkaç evrak işimi hallederken bir yandan telefonu kulağıma dayayıp Alpaslan'ı aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı telefonu, boğuk sesiyle "Güzelim..." dedi. "Alpaslan, müsait miydin?" dedim tereddütle. Birkaç hışırtıdan sonra tekrar konuştu. "Güzelim, müsaitim müsait. Duştan çıktım da telefonu açayım derken..." dedi. Kalbim hızlandı aniden. Duştan çıktım deyince sanki görebilecekmişim gibi bir telaş sarmıştı beni. "Hım..." diye anlamsız sesler çıkarabildim sadece.

"Sen ne yapıyorsun, okuldan çıktın mı?" dedi benim sessizliğimden faydalanarak. Boğazımı temizleyerek kendime geldim. "Yok canım, daha okuldayım. Evde rahat konuşamam diye okuldan çıkmadan sesini duyayım dedim." "Çok iyi yapmışsın yavrum, sesini duymak çok iyi geldi." dedi. "Yaa, öyleyse daha sık aramalıyım o zaman." dedim hafif nazlanarak. "Tabi yavrum o da soru mu, ben arayamıyorum müsaitlik durumundan emin olmadığımdan. Sen her zaman ara beni. Günüm güzelleşsin." dedi tatlı tatlı. O böyle güzel konuşunca benim de neşem iyice yerine geliyordu, ufaktan şımarıyordum.

"Bugün ne kadar tatlı konuşuyorsunuz öyle beyefendi" dedim. Hafif bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. Alpaslan'ın da sesi daha neşeli gelmeye başlamıştı. "Her zamanki halim..." dedi hafif gururlu sesiyle. Dayanamadım, patlattım kahkahayı. "Ne yavrum yalan mı, gülüyorsun bir de..." dedi hafif sitemkâr sesiyle. "Doğru doğru beni hep nazlandırıyorsun, şimdi hakkını yiyemem." dedim. "Nazlandıracağım tabi yavrum, sana sahip olmak kolay mı?" dedi beni iyice erimiş çikolata kıvamına getirerek. Alpaslan'la flörtleşmemiz biraz daha sürmüş, saatin ilerlediğinin farkına varınca vedalaşmaya başlamıştık.

Telefonu kapatmak üzereydik ki aklıma gelen şeyi canım sevgilimle de paylaştım. "Alpaslan, ben bugün annemlerle konuşacağım." dedim. "Konuş yavrum, bakalım nasıl tepki verecekler, hem kötü tepki olmazsa hafta sonu tanışırız... değil mi?" dedi heyecanlı heyecanlı. Alpaslan bu konuda benden daha gergindi. Çünkü ben anne ve babamı tanıyordum onların vereceği tepkileri az çok kestiriyordum. Kolay kolay beni kıracak bir şeyler söylemezler ben ne söylersem söyleyeyim yanımda olurlardı. Yine de söylerken biraz gerilebilirdim. Ancak aileye söylerken zaten biraz gerilmekte lazımdı.

"Tanışırsınız canım, annemlerle bir konuşayım kolay gerisi." Dedim kendimden emin bir tavırla. "Sana gerisi kolay..." şeklinde birkaç şey mırıldandı ağzında. Benim duymadığımı düşünse de duymuştum ve onun bu gergin hali içten içe hoşuma gidiyordu. Biraz da tanışma meselesi üzerine konuşup telefonu kapattık. Saate baktığımda epey ilerlemişti. Hızlıca eşyalarımı toparlayıp eve doğru yol aldım.

Eve vardığımda akşam yemeği hazır beni bekliyorlardı. Gün içinde yaşadığım birkaç olay, öğrenciler, köyün durumu falan derken yemek faslı sohbetle bitirmiş çay için kanepede yerlerimizi almıştık.

NİLÜFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin