15.Bölüm- İlk Öpücük

127 10 0
                                    

Alpaslan'ın ailemle tanışmasının üstünden iki hafta geçmişti ve biz bu iki haftada hiç görüşememiştik. Alpaslan babasının işlerinden dolayı il dışına çıkmak zorunda kalmıştı. Normalde birkaç günlük diye gittiği iş iki hafta olmasına rağmen bir türlü bitmemişti. Sürekli telefonda görüşsek de bana yetmiyordu. Onu çok özlemiştim. Böyle seyahatleri hep olabilir ve buna alışmam gerekir gibi bir şeyler söylemişti telefonda ama bunları çokta umursamadım. Yanıma geldiği an onu yanıma hapsedecek ve bir yere gitmesine izin vermeyecektim.

Bu iki hafta içerisinde bende çok değişen bir şey olmamıştı. Okul, ev arasında mekik dokuyup Alpaslan'ı özlüyordum. Annemlerde memlekete dönmüştü. Kalmıştım yine tek başıma. Alpaslan'dan önce bu yalnızlık beni çok etkilemezken şimdi baya kötü etkiliyordu. Ayşeler ailecek bir tanıdıklarının yanına gezmeye gidince kalmıştım bir başıma.

Cuma akşamı tek başına yapılacak etkinlik ararken kahve eşliğinde yarım kalan dizime devam etmenin en mantıklısı olduğuna karar verdim. Dizi ekranda akıp giderken bir türlü dikkatimi toplayamıyordum. Elim sürekli telefona gidiyor. Kaçak manitamdan bir mesaj var mı diye kontrol ediyordum. Bugün sadece sabah mesajlaşmamıza rağmen yeni bir mesaj görünmüyordu.

Biraz daha dizi ve telefon arasında gözlerim gidip gelirken en sonunda dayanamayıp mesaj attım.

Canım hâlâ çalışıyor musun? (21.30)

Alpaslan merak ediyorum, mesajımı görür görmez beni ara lütfen. (22.58)

Mesajlarıma cevap gelmeyince el mecbur aramıştım. Ancak telefonu kapalıydı ve mesajlarıma da herhangi bir cevap gelmemişti. Endişelerim iyice artmıştı, elimden bir şey gelmiyordu. İki haftadır hiç böyle bir sıkıntı yaşamamıştık. Gün içinde kısa da olsa görüşmeler yapıyor, gece mutlaka görüntülü görüşüyorduk.

Telefon sesi kulağımda yankılandı. Gözlerimi açmaya çalışken bir yerlere çarptım. Dizi izlerken uyuyakalmıştım. Kanepe de el usulü telefonumu buldum. Arayan Alpaslan'dı, hızlıca telefonu açtım. "Alpaslan..." dedim heyecanla. "Canım..." dedi kısık sesle. "Alpaslan neredesin? Saat kaç olmuş? Ne kadar merak ettim haberin var mı?" dedim hızlı hızlı.

"Yavrum, bir dur! Açıklayacağım hepsini ama önce kapıyı açman lazım." dedi. Zaten uyku sersemiyim, bir de sesini duyunca iyice kendimden geçtim. Ne dediğini algılayamıyordum. "Ne?" diyebildim güç bela. "Yavrum kapıdayım, biri beni görmeden gel aç şu kapıyı, sonra sorgularsın." dedi gülerek.

Hem olanları zor takip ediyordum, bir de üstüne gülüyordu iyice kafam allak bullak oluyordu. Çok şükür anlamıştım, Alpaslan kapıdaydı. Hızlıca kalktım yerimden, telefon hâlâ kulağımdayken kapıya doğru koştum. Son anda aynaya bakmak aklıma geldi ama her şey için çok geçti. Kafamdaki saçma sapan toka üstüm başım rezil haldeydi. Hepsini toparlamam için en az yarım saate ihtiyacım vardı ama öyle bir zamanım hiç yoktu en hızlısından sevgilimi görmek istiyordum. Görüp özlem giderip hesap sormak istiyordum.

En azından saçımı düzeltirim umuduyla birkaç hamle yapıp kapıyı açtım. Gerçekten buradaydı. Varlığından emin olur olmaz sıkıca sarıldım. İki haftada bu kadar özlemem hiç hoş değildi.

Benden gelen sarılma hamlesine o da aynı şekilde karşılık verdi. Elleri belimi bulmuş, burnunu boynuma gömmüş sımsıkı sarılmıştı. Biraz uzaklaşıp yüzünü görmek istedim. Kendimi hafifçe ondan uzaklaştırdığım anda, belimden tutup tekrar yapıştırdı kendisine. Ben de bu güzel sarılmanın keyfini çıkardım.

Ne kadar kapı önünde kaldık, bilmiyorum. Ancak bir noktada içeri geçmeyi akıl edebildik. Ellerimi ellerinin arasına aldı ve içeri geçmemizi sağladı. Ayakkabısını, üstündeki ceketini çıkarırken sadece onu izledim. Onun burada olduğu gerçekliğini kabullenmeye çalıştım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 08, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

NİLÜFERWhere stories live. Discover now