Hüzünlü Geçmiş

11.3K 475 41
                                    

Göz kapaklarımı kaldıramıyordum. Gözlerimi aralamak istiyordum istemesine ama aynı zamanda üşeniyordum da. Regl zamanım yaklaşmıştı. Bu yüzden bu aralar daha sinirli, daha üşengeç ve daha çekilmez biriydim.

"Dıt.. dıt..dıt..." Telefonumdan gelen alarm sesini duyduğumda ofladım. Bugün pazartesi idi. Yani kalkmamam imkansız gibi bir şeydi.

Yatağın içinde bir yerlerde olan, ancak nerede olduğunu bilmediğim telefonumu bir gözümü yarım bir şekilde açarak aramaya koyuldum. Sonunda telefon elime geçtiğinde, alarmı sinirle kapattım. Sinirim alarma değildi, sinirim her şeye idi.

Kapı tıklatıldı. "Gelebilirsin anne" Annem kapıyı yavaşça açtı ve kafasını içeriye uzattı. "Yatağından kalkmadın mı sen daha?" Ağzımdan hayır anlamında bir ses çıkardım. Kapıyı daha da açarak iki elini beline koydu. "Yemek yemedin, yemek yemeden kafeye inme düşüncesi içinde olduğunu düşünüyorum her nedense?"

Dudağımı büzdüm. "Aaa ben mi? Hayır, hayır. Asla." İstemeyerek de olsa ayaklarımı yataktan sallandırarak oturdum. "Sen kızını tanımıyor musun, Anne?" Yataktan kalktım ve annemin yanına ilerledim. " Senin kızın ne zaman kahvaltıyı ihmal etti?" Annemin yanağına bir öpücük kondurarak banyoya ilerledim. Arkamdan kıkırdamasını işitince gülümsedim.

Canım annemdi. Tek değerlimdi... Daha doğrusu hayata tutunabilmiş tek değerlimdi... Babam ben Üniversitedeyken vefat etmişti. O zamanlar Dokuz Eylül Gastronomi ve Mutfak sanatları bölümünde üçüncü sınıftım. Yaklaşık yirmi bir yaşlarında hayata tek başına tutunmaya çalışan bir genç kadın. Babam ısrarla İstanbul' da onlar ile birlikte yaşamamı, okulumu İstanbul' da okumamı istemişti. Ama ben kendi ayaklarımın üzerinde durmak istediğimi söyleyerek İzmir' de okumayı tercih etmiştim.

Babam bir trafik kazasında can vermişti. Babam İstanbul' da küçük bir esnaf lokantası işletiyordu. Annem ev yemeklerini yapıyor, babam genellikle gelen siparişleri mavi motoru ile müşterilere götürüyordu. Yine sipariş götürdüğü sırada lüks bir otomobil son süratle babama çarpmışlardı. Yüzde yüz karşı taraf haksızdı. Ama ne olursa olsun babam kafasını yere sert bir şekilde vurduğu için kafatası kırılmış, beyini çok fazla zarar görmüş ve hayatını yitirmişti. Ambulans olay yerine ulaştığında, sağlık görevlileri babamın cansız bedeni ile karşılaşınca son arama kısmında 'Kızımm' yazdığı için beni aramışlardı.

Flash back

20 Haziran,2019 Perşembe Saat: 01.23

Akşama sevdiğim bir sanatçının konserine arkadaşlarım ile beraber gidecektik. Sonrasında da kızlar ile birlikte benim evime geçecek kızlar gecesi yapacaktık. Kızların arasında  kendine ait evi olan kişi ben olduğum için genelde benim evimde buluşurduk.

Aysima ile birlikte markete girmiş akşam için abur cubur alıyorduk. Bir kaç dakika önce babam ile konuşmuştuk. Bir hafta sonra onlara süpriz yaparak İstanbul' a gidecektim. Tabii bundan babama söz etmemiştim. Telefonda beni çok özlediklerini ve artık burnunda tüttüğümü söylemişti babam. Gülmüş ve bende seni çok özledim babacım demiştim. Telefonu kapattıktan bir kaç dakika sonra babam tekrardan aramıştı.

Elimde çekirdek paketini ve bir kaç şeyi daha tutarken çağrıyı yanıtlamıştım. "Bir eşy mi oldu babacığım?" Bir süre sessizlik olmuştu. "Baba?" Bir kaç hışırtıdan sonra naif bir kadın sesi, "Murat Delice' nin yakınısınız öyle değil mi?" Tanımadığım bir sesi duyduğum için endişelenmiş kaşlarımı çatmıştım. "Evet, evet yakınıyım. Siz... Siz kimsiniz?" İçime bir ağırlık çökmüştü. Aklıma türlü türlü şey geliyordu. Ve aklıma gelen şeylerden birinin gerçekleştiğini öğrendim. " Murat Delice hayatını kaybetti," Kadın başka şeylerde söylüyordu ancak uğuldayan kulaklarım yüzünden dediği şeyleri algılayamıyordum. Elimde tuttuğum ne varsa hepsi yere düştü. Hareket edemedim. Kulağımda ki telefon bir el tarafından alındı ve... Gerisi yoktu.

Ne olduğunu hatırlamıyordum. Kendime geldiğimde İstanbul' da bir mezarının kenarındaydım. Aklım yavaş yavaş yerine geliyordu. Başımın üzerinde siyah bir şal vardı.  Herkesin sol göğsünün üzerinde babamın gülümseyen fotoğrafı vardı. Mezar taşı olmayan taze mezarın dibinde oturuyordum. Annem yanımdaydı ancak harabe bir şekilde değildi. Dikti, soğuktu, gözlerini ıslak toprağa sabitlemişti. İnsanlar yavaş yavaş uzaklaşmaya başladığında gözleri dolmaya başlamıştı. Ben fenalaştığım için sakinleştiricilerle ayaktaydım. Etrafımızda bizden başka kimse kalmadığında annem yanıma çökmüştü. Saçlarımı koklamıştı. Kafamın üzerine bir kaç öpücük bırakmıştı. Benden uzaklaştığında babamın mezarından bir avuç toprak almış, onuda koklamış ve defalarca öpmüştü.


Aynada ki yansımamla göz göze geldim. Parmak uçlarım saçlarımın uçlarına gitti. Önceden hiç sevmezdim, saçlarımı kesmeyi. Kıvırcık olmasını sevmez, düzleştirirdim. Babam kıvırcık saçlarımı severdi diye bir daha saçlarımı düzleştirmemiş, saçlarımın omuzlarımdan aşağı dökülmesine izin vermemiştim. Burukça gülümsedim. 

Dişlerimi fırçalarken bakışlarımı aynadan uzak tuttum. Ne kadar babam kıvırcık saçlarımı sevsede Kalçalarıma kadar uzanan saçlarımı daha çok severdi. Saçlarımın uçlarından aldırmama bile gönlü razı gelmezdi. Ama ben yapamıyordum. Saçlarım uzunken kendimi çok rahatsız hissediyordum. Bu yüzden ne zaman uzasa kestiriyordum saçlarımı. Yine zamanı gelmişti. 

Banyodan çıkmak için hareketlendiğimde annemi kapıya yaslanmış bir şekilde buldum. "Gel buraya, gel." Annemin cümleleri ile hızla ona doğru koşarak iki yana açtığı kollarına sarıldım. Uzunca kokladı saçlarımı. Sonrasında elleri ile yüzümü yüzüne sabitledi. Gözlerim dolmuştu. Sağ eli ile yanağımı okşadı. Gözleri ile anlattı söylemek istediklerini, bende zorlanmadan anladım söylediklerini.


Merhaba, nasılsınız? 

Bu bölümü yazarken o kadar zorlandım ki, hep erteliyordum bu bölümü yazmayı ama naparsın eninde sonunda yazmak zorundaydım. Hüzünlü bir bölümdü. Yazarken birazcık durgunlaşmış olabilirim.

Neyse umarım yazarken yaşadığım duyguları sizlere aktarabilmişimdir

Kendinize iyi bakın, diğer bölümde görüşmek üzere hoşça kalınn :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiWhere stories live. Discover now