Benimle Çalışır mısın?

6.8K 356 67
                                    

Esin dik adımlarla, yanında ki ben ise heyecandan eğri büğrü bir şekilde içeriye girdik. İçerisi çok güzel dizayn edilmişti. Sade, şık ve mükemmel. Tek kelime ile tamamen bir Fransız pastanesi idi. Ben etrafı incelerken Esin kolumu dürttü. Şaşkınca ona dönerken kaşları ile önümü işaret etti. O tarafa döndüğüm sırada Ulaş' ın koyu mavilikleri ile karşılaştım. "Bienvenue Mesdames" Şaşkınlığımı gizlemek adına gülümsedim. Onu aniden karşımda görmeyi beklemiyordum.

"Bonjour monsieur,"( Merhaba Bayım.") Etrafta gözlerimi gezdirdim. Elimle etrafı göstererek. "Ta pâtisserie est vraiment magnifique. Honnêtement, je ne m'attendais pas à trouver un si bel endroit."("Pastaneniz, gerçekten de çok güzelmiş. Açıkçası bu kadar güzel bir yer bulabileceğimi tahmin edemezdim.")

Şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Sen Fransızca biliyor musun?"Gülümsedim. "Evet, biliyorum." Gülümsedi. "Anladım." Bir kaç saniye etrafa baktı. Sonra gözü bir yere takıldı ve durdu. "Hanımlar, sizi kuzenim Savaş ile tanıştırmak isterim?" Gözleri ikimizinde yüzünde gezindi. Sanırım ne tepki vereceğimizi merak etmişti. Esin' e döndüm. Fark etmez dercesine omuz silkti. Ulaş' a döndüm. "Olur, bizde  tanışmak isteriz."

Sağ elini belinin arkasına yasladı. "Şu taraftan, beni takip edin lütfen." O önde Esin ile ben arkada yürürken Esin omzuma çimdik attı. Omzumu tutarak ona döndüm. Fısıldayarak, "Ne yapıyorsun ya. Acıdı." Yine yüzünde eğlendiğini belli eden bir takım yüz ifadesi vardı. O da benim gibi fısıldadı. "Siz ne ayak?" Tek kaşını kaldırdı. Ama hala gülüyordu. Gözlerimi kıstım ve omzuna bir tane şaplak attım. "Sus," Ulaş' ı işaret ettim. "Duyacak adam şimdi!" Gülümsemesi daha da büyüdü. Kulağıma eğildi. "Sen kabul ediyorsun yani? Bir ayaklar olduğunu. Yanlış mı anlıyorum." Kaşlarımı çattım. Tam ağzımı aralamıştım ki. Ulaş arkasını döndü.

"Evet," Masada tek başına oturan adamı işaret etti. "Kuzenim, Savaş." Savaş, bizi fark ettiğinde ayağa kalktı. "Merhaba," Başı ile selam verdi önce, sonra ilk olarak bana elini uzattı. "Hoş geldiniz." Savaş' ın, simsiyah saçlarına zıt beyaz bir teni ve koyu yeşil gözleri vardı. Üzerinde haki yeşili  bir keten gömlek ve bej rengi bir kumaş pantolon vardı. Ulaş ve Savaş' ın kombinleri benzerdi. Ulaş' ın üzerinde de, lavivert tonlarında kumaş pantolon ve kırık beyaz bir keten gömlek vardı.

Uzattığı eli sıktım. "Bade," Başıyla ufak bir selam verdi. Ellerimizi ayırdığımızda, yana doğru bir adım attı. Elini bu seferde Esin' e uzattı. Bakışları herkese karşı umursamazdı. Dünya yansa umurunda olmayacak gibi bir havası vardı. Ancak Esin' e gülümsedi. Esin' in ise onu fark ettiğinden beri ifadesi sert ve şaşkındı. Esin onun uzattığı eli hava da bıraktı. Onu görmezden gelerek masaya geçti ve oturdu.

Savaş, Esin' in bu hareketi ile daha da gülümsemişti. Ulaş ile şaşkınca birbirimize baktık. Öyle sanıyordum ki, ikimiz de az önce gerçekleşen olaydan hiç bir şey anlamamıştık. Kaşlarını çattı. Omuz silktim. O da bana uyarak omuz silkti. 

Esin' in yanına oturdum. Ulaş' ta hemen karşıma oturmuştu. Savaş' ta yavaş adımlarla masa da kendisine kalan yere, yani Esin' in karşısına oturdu. Esin' e dikkatle bakıyordu. Ancak Esin hiç birimize bakmıyor, inatçı bakışlarını pencereden görülen manzaraya kilitlemiş, dışarıyı seyrediyordu. Kaşları çatıktı, kolları da sıkıca birbirine bağlı. Sol bacağını ise hızlı hızlı sallıyordu. Bu hareketi genelde, telaşlandığında ve heyecanlandığında yapardı. Masa da derin bir sessizlik vardı. Ulaş kaş göz hareketleri ile dikkatimi kendisine çevirmemi sağladı. Gözlerimi kısarak ona baktığımda kaşları ile arka tarafı işaret etti. Gözümü yumarak onayladım. 

"Esin, ben bir lavaboya kadar gidip geleceğim. " Esin' in bakışları, az öncekinin aksine hızla bana döndü. "Bende geleyim." Elimle durdum onu. "Yok!," Kaşlarını çattı. "Sen gelme. Ben hemen gelirim zaten." Yutkundu ve başını aşağı yukarı salladı. Bakışları tekrardan pencerenin camlarını buldu.

Telefonumu alarak masadan kalktım. "Ulaş, bana lavabonun yerini gösterebilir misin?" Masadan hızla kalktı. "Tabii, hemen gösteririm." Masaya son bir bakış attı. Eli ile sol tarafı gösterdi. "Şu taraftan."

İkimizde masadan uzaklaşana kadar tek kelime etmedik. Masadan uzaklaştığımızda Ulaş, " Masa çok gergin görünüyordu. Hem sana etrafı göstermek istedim. Hemde biraz," Ensesini kaşıdı. "Her neyse işte."

"Sende fark ettin değil mi aralarında ki gerginliği?" Basını hızlı hızlı salladı. "Evet, sanki," Bir kaç saniye düşündü. "Sanki daha önceden tanışıyor gibilerdi." Başımı az önce onun yaptığı gibi hızlı hızlı salladım. "Evet, ama nereden tanışıyor olabilirler ki? Esin insanlardan pek haz etmez bu yüzden fazla çevresi yoktur. Olan çevresini de ben tanırım."

Ulaş gözlerini kıstı. "Esin' in mesleği ne tam olarak?" Düşünmeden hızla cevap verdim. "Avukat." Gülümsedi. "Savaş' ta savcı, adliyede yada bir dava da karşılaşmış olabilirler." Mantıklı olduğu için onu onayladım. "Büyük olasılıkla öyle bir şeydir." 

Ulaş, eliyle arka tarafı işaret etti. "Mutfağa bakmak ister misin?" Gülümsedim. "Hemde nasıl isterim." O da gülümsedi benim gibi. "  Alors allez-y, madame."(O halde önden buyurun madam) Ona gülümseyerek mutfak olduğunu tahmin ettiğim yere doğru adımladım. Bir kaç adımda beni geçti ve kapıyı araladı. "Buyursunlar." Onun bu haline kıkırdadım.

Kapıdan içeriye girdiğimde ağzım açık kalmıştı. Elbette, büyük bir mutfak olduğunu biliyordum. Ancak bu kadarını da beklemiyordum. İçecekler için ayrılmış mutfağın bir köşesi vardı. Pastalar soğuk vitrinlerdeydi. Fırınlarda kek ve kurabiyeler pişiyor koku bütün mutfağı sarıyordu. Ulaş' ı fark eden kişiler hep bir ağızdan, "Hoş geldin Şef" dedi.  Ulaş, "Hoş buldum. Arkadaşlar siz kendi işlerinizle ilgilenebilirsiniz. Ben misafirimize etrafı tanıtmak istiyorum." Onaylar mırıltılar çıkardılar ve işlerine geri döndüler. Ulaş, bana döndü. "Nasıl buldun?" Tebessüm ettim. "Çok güzel ve büyük. Çok büyük." Kıkırdadı. "Büyük bir zincirin parçası olduğu için senin dediğin gibi büyük. Hatta çok büyük." Gülümsedim. Kafasını yana çevirdi ve bir ıslık çaldı. Yanımıza Ulaş' ın boylarında esmer bir adam geldi. "Ömer, bu Bade."Ömer, bana ufak bir baş selamı verdi. Bana döndü. "Bade, bu da Ömer. Ömer, benim sağ kolumdur. Benden sonra buranın en yetkili kişisi kendisidir." Ömer bakışlarını yere eğdi. Avucunu Ömer' in omzuna yasladı. Ömer ona döndüğünde. "Bade hanımdan, satın aldığımız tarifi öğrenmeni istiyorum. Benim ufak bir işim var. Çok sürmez hemen gelirim." Ömer ile ikimiz onu onayladık.

Ulaş gitmeden önce göz kırptı ve gülümsedi."Hemen burada olacağım." Başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam," Kapıdan hızla çıktı. Onun çıkması ile Ömer bana döndü. "Bade hanım, öncellikle tarif için gerekli malzemeleri bir kağıda geçirmemiz gerekiyor." Onaylar bir mırıltı çıkardım. Elindeki siyah eldiveni çöp kutusuna fırlattı. Yan tarafta ki raftan bir defter ile tükenmez kalem aldı. Eli ile kenar tarafta ki küçük masayı işaret etti. "Şöyle geçelim."

Ömer ile malzemeleri ve tarifin yapılışını kağıda geçirmiştik. Yakın bir zamanda 'Premier Amour' un tarif defterine geçirelecekti. İşimiz bittiği sırada Ulaş, elinde bir dosya ile içeriye girdi. Gülümsedi ve elimden tuttu. Ben elimi tutmasına şakınca bakarken o daha da gülümsedi. "Hadi Esin ve Savaş' ı çok beklettik. Gidelim artık." Tamam dercesine omuz silktim. Mutfaktan dışarıya çıktığımızda beni durdurdu. Ben şaşkınlıkla ona baktığımda konuştu. "Bade, benimle Çalışır mısın?"


Vee evett. Yeni bölüm geldii. Bayram gezmeleri, komşunun kınası falan derken iki üç gündür yeni bölüm atamadım. Bir boşluk bulmuşken yazayım dedim ve bitti. Şükürler olsun. Yoğunluk hala geçmese de elimden geldiğince vakit bulup yazmaya çalışacağım.

Bu arada nasılsınız? Umarım hepiniz çok çok iyisinizdir. Nasıl buldunuz bölümü?

Neyse ben kaçayım yavaştan. Hepiniz kendinize çok dikkat edin. Yeni bölümde görüşmek üzere, hoşça kalınn. :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon