Anlaştık O Zaman

8.9K 460 24
                                    

Kafe hale tıklım tıklımdı. Üstelik, müşteri sayısı daha bile artmıştı. Artık emin olmuştum. Kafe için çalışan aramaya başlamalıydık. Bir? Hayır, hayır iki. En az iki personel alımı yapmalıydık. Ulaş henüz gelmemişti. Aramasının üzerinden on sekiz dakika geçmişti. Saydığımdan değildi de.

Soğuk kahveleri hazırlayarak bir kenara bıraktım. Esin şimdi burada  olur, alır ve giderdi. Esin' e güzel bir teşekkür borçlanmıştım. Kafeye geldiğinden beridir hiç durmadan çalışıyordu. Azıcık muhabbet bile edememiştik. Anlamıyordum. Kafe normalde bu kadar kalabalık olmazdı. Annem yanımda olmayınca mı doluyordu bu kadar?

Kollarımı bir birine doladım. Tezgaha daha da yaslandığım sırada kapı tıklatıldı. Kaşlarımı çattım. Esin kapıyı tıklatmazdı ki. "Gir?" Kapı yavaşça aralandı ve Ulaş kafasını içeriye uzattı. "Gelebilir miyim?" Kollarımı çözerek tezgahtan uzaklaştım. "Gel. Yani gelin."

Kapıyı tamamen açarak içeriye girdi. Gözleri bir süre etrafta dolaştı. Sonrasında bana döndü, "Mutfakta en az dışarısı kadar güzelmiş." Başımı salladım. "Annem pembe rengini çok sever bende sarıyı."

"Eh, öyle olunca böyle bir şey çıktı ortaya." Gülümsedi. "İyi ki çıkmış, çok hoş duruyor." Ensesini kaşıdı. "Ben geldim ama siz müsait değildiniz sanırım. Dışarısı baya doluydu."

"Ah, şey evet. Biraz yoğun bir gün." Tekrardan gülümsedi."Yardım etsem ya size? Hem daha hızlı olur." Kaşlarım havalandı. "Olurdu da sizin işleriniz yok mu? Meşgul etmeyelim sizi." Ağzıyla olumsuz bir ses çıkardı. "Hiç bir işim yok bugün." Gözleri etrafta dolaştı. "Önlük neredeydi? Söylemesi ayıptır çok iyi garsonluk yaparım."

Genişçe gülümsedim. Önlüklerin bulunduğu yeri işaret ettim. "Şurada hemen." Takım elbisesinin ceketini çıkardı, katlayarak kenara koydu. Beyaz gömleğinin yaka kısmından iki düğme açtı. Kollarını da kıvırdı ve gömleği üzerine geçirdi. Bir insana gömlek bile mi yakışırdı? Siyah gömlekle çok daha yakışıklı olmuştu. Bende önlüklüyken daha güzel görünüyor muydum acaba?

Soğuk kahveleri işaret etti. "Hangi masanın siparişleri?" Tepsiyi eline aldı. "Soldan üçüncü masa. Numara 7." Göz kırptı. "Anladım patron." Gülümsedi. Gülümsedim. Kapıyı kapatırken tekrardan göz göze geldik. Göz teması bu sefer uzun sürmedi ve kapı kapandı.

Elimi göğsümün üzerine koydum. Niye hızlanmıştı bu yine. Ben kendi kendime söylenirken kapı hızla açıldı. Esin kaşlarını çatarak içeriye girdi. "Kim kız bu adam?" Gülümsedim. "Ulaş." Kaşlarını havaya kaldırdı. "Şu Ulaş?" Kafamı salladım. "O Ulaş." 

"Eee ne alaka şimdi. Adam sipariş götürüyordu?" Yine gülümsedim. "Evet?" Seslice güldü. "Tamam Bade hanım. Neyse sonra alırım ben senin hesabını. Bekletmeyelim müşterileri." Uzattığı not defterini aldım. Siparişleri okurken, "Akşam bize gel de al hesabımı olur mu?" Siparişleri okumayı bitirerek ona döndüm. Başını olumsuzca salladı. "Sen bize gel. Hem annem seni sorup duruyor. Özlemiş kıvırcığını." Şirince gülümsedim. "Bende özledim, Şule teyzemi. Tamam annemle beraber geliriz." Eliyle tamam işareti yaptı.

...

Sabahtan bu yana koşturuyorduk. Nihayet kafenin kapanış saati gelmişti. Esin, çıkmak için izin istemişti. Şule teyze akşam geleceğimiz için hazırlık yapmaya başlamıştı. Ne kadar gerek yok desem de. Sonucu ' Sen sus bakayım Kıvırcık' olmuştu. Esin' de annesine yardım etmek için eve gitmişti. Kız bana yardım ettiği için yorulmuştu birde o yorgunluğunun üzerine bizim için bir şeyler hazırlayacaktı. Canım arkadaşım benim. Birde teşekkür edince kızıyordu. 'Sen benim arkadaşımsın Bade. Sana yardım etmeyeceğim de kime yardım edeceğim' Analı kızlı aynıydı bunlar. Sürekli azarlıyorlardı beni. Seviyordum ama ha. Canlarım benim. Öperdim onları.

Ulaş ise şuanda masada oturmuş beni bekliyordu. Bende önlüğümü çıkarmak ve etrafı toparlamak için mutfağa girmiştim. Etrafı toplamayı çoktan bitirmiştim. Önlüğümü de çıkararak dışarıya çıktım.

Dışarıya öıktığımda gördüğüm manzara ile gülümsedim. Kolunu masaya dayamış başını da masaya dayadığı ele koymuş. Camlardan dışarıyı izliyordu. Yavaş adımlarla yanına ilerledim. Masanın yanına geldiğimde hala beni fark etmemişti. Sandalyemi çekerek oturduğumda irkilmiş bana dönmüştü. 

"Ben bugün için çok teşekkür ederim." Gülümsedi. "Bende teşekkür ederim." Duraksadım. "Ne için?" 

"Koşuşturmayı, siparişleri götürmeyi özlemişim sanırım. Senin sayende eskileri yad ettim." Kaşlarını çattı. "Sen diye hitap etmemde bir sakınca var mı?" Başımı iki yana salladım ve gülümsedim. "Hayır istediğin şekilde hitap edebilirsin. Peki ben sen diye hitap edebilir miyim?" Başını olumluca salladı. "Sende istediğin gibi hitap edebilirsin."

Bir şey yeni aklına gelmiş gibi ceketinin cebinden bir kağıt ve dolma kalem çıkardı. "Tarif için gelmiştim. Az kalsın bu işi unutacaktım." Gülümsedi.  Katlanmış kağıdı açtı ve önüme uzattı. Cebinden birde çek defteri çıkardı. "Sözleşmeyi sekterim hazırladı. Sen bir göz at. Eğer kabul edersen hemen anlaşabiliriz." Gülümsedim. "Tamam." Önüme koyulan sözleşmeye bir göz attım. Teklif edilen miktar gayet makuldu. Diğer maddelere de göz attım ve sözleşmeyi imzaladım.

Sözleşmeyi hafifçe ittim. "Kabul ediyorum." Elini uzattı. "Anlaştık o zaman." Uzattığı eli tuttum. "Anlaştık."


Ben geldimm, hoş geldim. Size güzel bir bölüm getirdimm.

Nasılsınız?? İyi misiniz? Hep iyi olun.

Her gün bölüm atma geleneğine bugünde uydum. Değerimi bilin iki saattir bölüm yazıyorum. Ve boyunum tutuldu. Neyse sizin için değer.

Ben bölümü attım. Kaçıyorum artık. Yeni bölümde görüşmek üzere hoşça kalınnn. :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiOnde histórias criam vida. Descubra agora