Davet

5.8K 317 38
                                    

"Hadi gidelim bizimkilerin yanına." Saatine baktı. Sonrasında ürkek bakışları bana döndü. "Yarım saat geçmiş." Esin beni bu sefer evire çevire dövecekti. Endişeyle dudağımı ısırdım. Normalde bu kadar korkmazdım, ancak Esin' in o adamla asla yalnız kalmak istemediğini tavırları ile oldukça belli etmişken benim onu yarım saat boyunca yalnız bırakmam belki birazcık onu sinirden küplere bindirmiş olabilirdi. Korkarak içeriye girdim.

Masaya yaklaştığımızda, gördüğüm şeyle gözlerimi kıstım. Ben mi yanlış görüyordum, yoksa Esin karşısındaki Savaş'a gülümsüyor muydu? Belki de Esin bana o kadarda kızmazdı. Yani, en azından seçeneklerde böyle de bir şık vardı. Duruşumu dikleştirdim ve hafifçe yanaklarıma vurdum. Kendime gelmem amacı ile yaptığım davranışa Ulaş bir kaç saniye baktı. Olabilirdi yani. Nesi tuhaftı benim hareketimin. Tek kaşımı kaldırdım, ne var dercesine. Gülümsedi ve omuz silkti. Onu bir kaç adımda geçerek hemencecik yerime kuruldum.

Yanında oluşan hareketlilik ile Esin' in kahve irisleri beni buldu. Ben merakla ona bakarken o sadece yarım ağız gülümsedi. Ancak altını çiziyorum bu gülümseme aşırı dozda tehdit içeriyordu. Masumca gülümsedim ve kafamı yana yatırdım. Göz kontağını bozdu ve önüne odaklandı. Bende tam onun gibi önüme döneceğim esnada bir el bacağıma sert bir çimdik attı. Esin' den bu hamleyi beklemediğimden, kısık sesle inledim.

Savaş ve Ulaş ne olduğunu anlamak istercesine bize bakarken Esin bozuntuya vermeyerek konuştu. "Siz yokken sipariş vermek istememiştik. Ulaş beyin sanırım tuvaleti göstermesi uzun sürdü. Bizde siz gelmeyince kendi siparişlerimizi verdik." Bakışları bana döndü. "Sizde kendi siparişlerinizi verebilirsiniz. Benim işlerim var." Çantasının cebinden anahtarı çıkardı ve benim tarafıma iteledi. "Sen arabayla dön, anahtarı sonra verirsin." Ayağa kalktı. "Hepinize iyi günler. Görüşmek üzere."

 Davranışlarında üzüldüğünü veyahut kırıldığını gösteren bir ifade yoktu. Ama Esin duygularını çok iyi gizlerdi. Bunu bildiğimden, o an saçlarımı yolmak istedim. O an, o kadar kötü hissettim ki bir kaç saniye afalladım. Esin' i kırmıştım. Haklıydı. Bende onun yerinde olsam kırılırdım. Belki de o masadan tuvalete gidiyorum diye kalkmamalıydım. Ona gerçeği söylemeliydim. Ancak o anda sadece masadan kalkmak için bir bahane uydurmuştum. Onu anlayabiliyordum, kendisini belki de çok kötü hissetmesine sebep olmuştum. Savaş ile aralarında ne yaşandığını bilemiyordum. Fakat iyi şeyler yaşamadığı ortadayken onu yarım saat boyunca, benim yüzümden geldiği bu mekanda selamlaşmak bile istemediği bir adam ile yalnız bırakmıştım.

Masadan bir kaç adım uzaklaşmış Esin' in yanına ulaştım. "Özür dilerim Esin. Ben o an sad-" Kaşlarını çattı. "Ne için özür diliyorsun Kıvırcık." Bakışlarımı kaçırdım. "Seni o masada yalnız bırakmamalıydım." Yüzüme afal afal baktı. "Ne diyorsun kız sen?" Bakışları yüzümde dolandı. Sonra gülümsedi. "Dramatik Kıvırcık." Bu sefer kaşlarımı ben çattım. "Kızmadın yani?" Başını olumsuzca salladı. "Kızmadım, hem gerçekten işlerim var. Seni tek bırakmak istemezdim ancak gerçekten çok önemli. İşle alakalı bir şeyler." Rahatlamanın verdiği huzur ile gülümsedim. Bedenine sarıldım. "Tamam, tamam git sen. Zaten şuan ne dersen de ya da ne yaparsan yap kızmam sana." Beni kendisinden uzaklaştırdı. "Ne yaparsam yapayım mı?"

Başımı olumluca salladım. "Ne yaparsan yap." Adımları geldiğimiz istikamete döndü. Ben şaşkınca ne yapacağını beklerken o, Ulaş ve Savaş'ın yanına ulaştı. Masaya çok uzak değildik bu yüzden sesler gayet net anlaşılıyordu.  İlk olarak Ulaş'a döndü."Ulaş bey, yarın mahallemizde bir düğün olacak bu düğüne siz de davetlisiniz." Bakışları  bu seferde Savaş'ı buldu. "Aynısı senin için de geçerli Savcı, eğer gelmek istersen sende  davetlisin. Kamuran teyze gördüğümüz herkese söylememizi tembih etmişti. Verdiğim söz üzerimde kalmasın."

Dudağımı ısırdım. Masaya yaklaştığımda Ulaşın koyu mavileri beni buldu. "Saat kaçta olacak bu düğün?" Esin iki elini havaya kaldırdı. "Siz detayları Bade ile konuşursunuz." Kolunda ki ince kordonlu saati işaret etti. "Çünkü biraz daha oyalanırsam çok geç kalacağım." Bize el salladı ve hızlı adımlar ile uzaklaştı. Bakışlarımı tekrardan karşımda ki iki adama çevirdiğimde Ulaş, konuştu. "Düğün," Tek kaşını kaldırdı ve gülümsedi. "Ne zaman demiştin?"

"Akşam sekiz gibi başlaması gerekiyor bildiğim kadarıyla." Savaş anladığını belirtir sesler çıkardı ve konuştu. " Peki konum? Yani nerede tam olarak düğünün olacağı yer?" Onu cevapladım. "Ulaş kafenin yerini biliyor, eğer siz kafeye gelirseniz geri kalan yolu beraber gidebiliriz." İkisi de başı ile onayladı.

Ulaş eli ile sandalyeyi işaret etti. "Oturmayacak mısın?" Sorduğu soru ile ayakta dikildiğimi fark ettim. "Oturacağım tabii ki." Ben sandalyeye oturduğumda Savaş ayağa kalktı. "Ben gideyim artık." Elini uzattı ve tebessüm etti. "Tanıştığıma memnun oldum, Bade." Uzattığı eli sıktım. "Bende tanıştığıma memnun oldum, Savaş." Benim ile el sıkıştıktan sonra Ulaş ile de sarılıp yanımızdan ayrıldı.

Masada sadece ikimiz kaldığında Ulaş menüyü önüme iteledi."Bir göz at bakalım. Beğendiğin bir şeyi ikimiz için de sipariş edelim." Menüyü gülümseyerek açtım. "Bir göz atayım bakalım." Menünün tasarımları ve fotoğrafları çok güzeldi. Tasarımında bej ve kahve tonları ön plandaydı. Şefin önerisi olarak işaretlenmiş pastayı işaret ettim. "Bunu sipariş edelim," Gülümsedi. Elini havaya kaldırdığında yanımıza genç bir kız geldi. Kız, esmer tenli, koyu kahve gözlere sahip olan minyon tipli biriydi. Ulaş, siparişi verdiğinde tekrar bana döndü.

"Biliyor musun?" Gülümseyerek sorduğu soruyu soru sorarak yanıtladım. "Neyi?" Ben ağzından çıkacak cümleyi merak ile beklerken tekrardan konuştu. "Az önce küçüklüğümden bu yana en sevdiğim pastayı sipariş ettin." Bende gülümsedim ve göz kırptım. "Hislerim kuvvetlidir." 

Beyaz çikolatalı pastayı garson bir süre sonra önümüze getirdi. Görünüşü çok iştah açıcıydı. Tok bir insanın bile ağzının sularını akıtacak cinstendi. Çatalım ile bir parça aldım ve ağzıma götürdüm. Ulaş ise beğenip beğenmeyeceğimi öğrenmek istercesine bakışlarını yüzümde gezdirdi.  Lokmamı yuttuğum da elimi ağzıma götürerek konuştum. "Bu pasta," Başımı iki yana salladım ve gülümsedim. "Çok güzel bir şey." Burukça gülümsedi ve bakışlarını masanın örtüsüne kilitledi. "Sevdiğim bir insanın tarifiydi. Bende çok severim, en çok yaptığım pastadır kendisi." 

Kaşlarımı usulca çattım. "Eğer özel değilse 'sevdiğim bir insanın tarifiydi' dedin. Neden geçmiş zaman kullandın?" Bakışları yüzümü buldu ve omuz silkti. "Hayatta değil, bu yüzden geçmiş zaman eki kullandım." Anladığımı belirtircesine mırıldandım.

Pastalarımızı bitirdiğimizde ayaklanmıştık. Ulaş ile otoparka doğru yürüyorduk. İkimizde çok sessizdik. Ve bu sessizlik gerici bir sessizlikti. Esin'in arabasının önüne geldiğimizde ikimizinde adımları durdu. Sağ elimi kaldırdım. "Yarın, düğünde görüşürüz o zaman." Başı ile onayladı. "Görüşürüz o zaman"  Arabanın şoför koltuğunun kapısını açarak arabaya indim. Arabayı çalıştırdığımda son kez baş selamı verdim. Sonrasında pastaneden ve Ulaş'tan uzaklaştım.

Merhaba, kusura bakmayın bölüm biraz gecikti. Ancak babaannemin ani ölümü bizi çok etkilediğinden hiç bir şey yazamamıştım. Yazdığım bölümde yarım kalmıştı. Yeni bölüm ne zaman gelir inanın hiç bir fikrim yok. Yarın da gelebilir beş gün sonra da. Pek içime sinen bir bölüm müydü? Pek sayılmaz. Ama yine de sizi bölümsüz bırakmak istemiyorum.

Her neyse, nasılsınız? Nasıl ilerliyor günleriniz?

Hepiniz kendinize çok dikkat edin. Yeni bölümde görüşmek üzere, hoşça kalın. :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt