Sarışın Şef

2.3K 180 23
                                    

Ulaş'ın attığı konuma geldiğimde şaşkınlık ile etrafa bakındım. Burası hiçte düşündüğüm gibi bir yer değildi. Aksine tam zıttıydı. Ulaş'ın yaşadığı yeri çok başka hayal etmiştim. Daha lüks ve daha şatafatlı. Ancak yaşadığı yer ,İstanbul'un kenar mahallerinden birindeydi. Dudağım yukarı doğru kıvrıldı. Açıkçası ister istemez bu durumdan hoşnut olmuştum. Eğer burayı tamda beklediğim bir yer olarak bulsaydım, akşam boyunca kendimi rahat hissedemezdim.

Arabayı söndürdüm ve kapıdan dışarıya çıktım. Cebimden telefonumu çıkartarak, kişilerden Ulaş'ı bularak aradım. Çok geçmeden çağrı yanıtlandı. "Ben, geldim. Ama hangi ev olduğunu bilemiyorum. Tarif edebilir misin?" Telefondan bir kaç hışırtı geldi. Omzuma bir el dokunduğunda, dudaklarımın arasından bir korkak bir çığlık nidası yükseldi. Hızla arkamı döndüğümde, karşımda gördüğüm kişi Ulaş' olmuştu.

Elimi kalbime götürdüm. "Neden sessizce yaklaşıyorsun? Çok korktum!" Resmen yüreğim ağzıma gelmişti. Amacının beni korkutmak olmadığını biliyordum. Ancak, bugünlerde olan olayları hepimiz haberlerden, sosyal medyadan biliyorduk. Bir kadın olarak her zaman tetikte olmam gerekiyordu. Sağ elini ensesine götürdü. "Korkutmak istememiştim. Sadece," Sustu ve mahcupça tebessüm etti. " Eve çıkalım mı?" Başım ile onayladım. "Çıkalım."

Ulaş'ın yaşadığı bina beş katlı, kırık beyaz bir apartmandı. Ancak binada, etrafa uyum sağlıyordu. Eski bir binaydı. Şık bir yer değildi. Binadan içeri girdiğimizde asonsöre doğru adımladım. Ulaş önüme geçti. " Asansör kullanılmıyor, tamir edilmesi için ekip çağırmıştım ama daha gelmediler." Anladığımı belirtircesine başımı salladım. Ve aklımı kurcalayan soruyu ona yönelttim. " Dairen kaçıncı katta?"

Gülümsedi. " Beşinci katta." Derin bir iç çekerek gülümsedim. Resmen yüzümde ki ifade acının tatlı tebessümüydü.

Merdivenler nihayet bittiğinde Ulaş'ın, dairesinin önüne gelebilmiştik.  Kapı koyu kahverenginde ve demirdendi. Anahtarını kapının deliğine soktu. İki kere çevirdikten sonra kapı açıldı. Eli ile içeriyi gösterdi.

"Önden buyur," Gülümseyerek ayakkabımı çıkardım ve içeriye geçtim. İçerisi hiçte dışarısı gibi değildi. Eve sıcak tonlar hakimdi. Antrenin bir kaç yerinde duvara asılı hoş tablolar bulunuyordu.

Ben etrafı incelediğim sırada o da çoktan yanıma gelmişti. Bana doğru döndü. "Hemen yemek yapmaya başlamak mı istersin? Yoksa ikimize birer kahve mi yapayım?" Gülümseyerek başımı iki yana salladım. "Bence yemek yapalım, kahveyi de akşam içeriz." Başı ile onayladı. Solumuzda ki kapıyı açtı ve içeriye girdi. Eli ile de gelmem için işaret etti.

Mutfak, çok şıktı. Düzeni, renkleri dizaynı ile çok güzeldi. Duvarlar lavivert rengiydi, bembeyaz tezgah L şeklindeydi. Kenarda ufak bir yemek masası vardı. Dolaplarda, tezgah gibi beyaz rengiydi.

Ulaş, bir çekmeceyi açtı ve iki adet önlük çıkardı. Bu önlüklerden biri sarı, diğeri lacivert rengiydi. Sarı olanı bana doğru uzattı. " Lacivert önlüğü genelde, Savaş kullanır sarıyı da ben, ancak madem buradasın sarı olanı sen kullanabilirsin."

Bana doğru uzattığı önlüğü kavradım gülümseyerek sarı önlüğü üzerime geçirdim. Önlüğün ipini de bağladığım da kafamı yukarıya doğru kaldırdım. Ulaş'ın gözleri üzerimdeydi. Dudağında silik bir sırıtış vardı. İstemsizce bende sırıttım. "Önlüğüm sana çok yakıştı. Hep giysen mi?" Gözlerine baktığımda bunu ciddi ciddi sorduğunu anlamıştım. Gülümsedim. "Olur, hep giyerim. Ama sen ne giyeceksin?" Elindeki önlüğü gösterdi. "Orası kolay. Savaş'a çokta gerekli değil önlük. Onunki artık benim olur." Gözlerim sırıtışına kaydı.

Başımı kendime gelmek istercesine iki yana salladım. "Ne yapıyoruz, yemek?" Dudağını bilmiyormuş gibi sarkıttı. "Sen daha iyi bilirsin, biz Savaş ile her şeyi yeriz. Yani sen önceden bir şeyler planladıysan bizlik bir sıkıntı yok." Başımı anladığımı belirtircesine aşağı yukarı salladım.

"Peki, o halde bana malzemlerin yerini tarif et bakalım, Sarışın Şef." Başını başka bir yere doğru çevirirken odağı tekrardan ben oldum. Sırıttı. "Sarışın Şef? Bak işte bu lakaba bayıldım." Gülümsedim. "O halde Kıvırcık Şef'e malzemelerin yerini göstereyim."

Tencerelerin, kapların, baharatların ve bir kaç şeyin daha yerini gösterdi. Malzemleri alırken, ne yapacağımızı sormuştu. Bilerek onu geçiştirmiştim. Malzemeleri tezgahın üzerine koyduğumda gülümsedi. "İmambayıldı mı yapacağız?" Gülümsedim ve onu onayladım.

Yemeği tamamen beraber yapmıştık. O iç harcını halletmiş ben patlıcanları hazır etmiştim. İmambayıldı, fırına girdiğinde Ulaş çoktan pilavı yapmaya başlamıştı. Bende akşam için tatlı yapmaya girişmiştim.

Mutfakta yemekler hazırlarken bir yandanda arkadan, 90'ların şarkılarından açmıştık. Böylelikle keyifle yaptığımız iş daha da eğlenceli olmuştu. Arada bazı kısımları birbirimizin gözlerinin içerisine bakarak söylemiştik.

Yemek yapma işi bittiğinde yumruğumu Ulaş' a doğru uzattım. O da yumruğunu benimki ile tokuşturdu. "İyi iş çıkardın, Sarışın Şef." Sırıttı. "Sende hiç fena değildin, Kıvırcık Şef." Birbirimize baktık ve daha fazla dayanamayarak güldük.

Ulaş'ın telefonu çaldı. Çağrıyı yanıtladı. Bir kaç saniye sonra bana döndü."Esin ve Savaş yarım saat sonra burada olurlarmış, Savaş beş dakikaya çıkacaklarını söyledi. "Hımm, Savaş, Esin'i de alıp buraya geçicek öyleyse" Başını aşağı yukarı salladı. "Zaten aynı yerde çalışıyorlar." Kaşlarımı çattım. "İkisi aynı yerde mi çalışıyorlar?" Anlamayarak bana döndü. "Sen zaten bunu bilmiyor muydun? Bu işi Esin'e ayaralayan zaten Savaş'tı." Başımı iki yana salladım. "Bilmiyordum, Esin ile çok konuşamamıştık. Ama iyi oldu."

Ulaş ile beraber masayı sermiştik. Her şey hazırdı. Geriye kalan tek şey Savaş ve Esin'in burada olmasıydı. Onların burada olmasını iple çekiyordum.  Akşam için çok güzel planlarımız vardı.

Ulaş, bana döndü. "İstagramımızı birbirimiz ile artık paylaşalım mı?" Ona doğru döndüm. Açıkçası hesabını merak ediyordum. Takip ettiği kişileri, onu takip eden kişileri, fotoğraflarını. Telefonumdan uygulamayı açtım ve arama butonuna basarak telefonu ona uzattım. Kendisine istek attı ve telefonumu bana tekrardan verdi. Telefonumu verdikten sonra anında isteği kabul ederek bana istek attı. İsteği kabul ederek telefonumu elimden bıraktım.

Esin ve Savaş'ın burada olmasına daha çok vardı. Bu yüzden vakit geçirmek için Ulaş'a döndüm. "Soru yağmuru oynamak ister misin?" Merak ile bana baktı. "Imm, nasıl bir şey?" Heves ile ona döndüm. "Birbirimiz hakkında merak ettiklerimizi sıra ile birbirimize soruyoruz. Bunu genelde yeni arkadaşlıklar edinirken çok kullanırım." Gülümsedi. "Oynayalım ama ilk senin başlaman lazım, malum bu benim ilk oynayışım." Bende onun gibi gülümsedim. "Peki, öyle olsun. O zaman ilk sorum, en sevdiğin şarkı. En sevdiğin şarkı nedir?"

Hiç düşünmeden yanıtladı. "Necdet Koyutürk- Papatya, senin ki nedir?" Bende onun gibi anında cevap verdim. "Yaşar-Kumralım." Sırıttı. "Sıra bende, karşındaki kişide en çok neyi ararsın?" Bu soruyu diğeri gibi hemencecik cevap vermedim. "Anlayış  ve saygı. Benim için bu iki öge en önemeli şeydir. Peki, sen? Sen en çok neyi ararsın?" Gülümsedi. "Naif bir kalp ve nazik bir dil.  Ve ben sanırım bu iki değeri içerisinde barındıran biri ile çoktan tanıştım." Gülümsedim.  Tam bir soru daha yönelteceğim sırada zil çaldı. 

Ulaş ile ayaklandık. Gelen kişiler Esingil olmalıydı. Geç bile kalmışlardı ancak Ulaş ile kendi uydurduğum bir oyunu oynamak çok güzel hissetirmişti. Bunu sık sık tekrarlamalıydık. Esin ve Savaş'ı  kapıyı açtığımızda tamda karşımızda bulmuştuk. Savaş içeriye girerken alay ile konuştu. "Sanki evlenmişsinizde ilk misafiriniz bizmişiz gibi hissettim." Esin güldü ve onu onayladı. Ulaş ile ikimizde karşımızdaki sinir bozucu ikili takmayarak onları içeriye buyur ettik. İşte gece şimdi başlıyordu.


Merhaba, yeni bölüm sonunda gelebildi. Tekrardan özür dilerim. Hem spor, hem kitap yazmak hemde ders çalışmak çok yorucu olabiliyor. Bu yüzden bazen yazmayı biraz aksatıyorum. Bundan dolayı bir karar aldım. Her hafta en az iki veya üç bölüm yazmaya çalışacağım. Herneyse,

Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bugünki ruh haliniz nasıl?

Son olarak bölüm nasıldı? 

Kendinize iyi bakın, diğer bölümde görüşmek üzere hoşça kalınn :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiWhere stories live. Discover now