Geçmiş Olsun

9.4K 439 54
                                    

Bugün dükkan tıklım tıklımdı. Ve ne şans ki annem bugün kafe' de olamayacaktı. Kısacası bütün iş bendeydi. Tek başıma her şeye yetişemeyeceğim için bugün bana yardım etmesi için Esin' le konuşmuştum. Esin, annemin en yakın arkadaşı Şule teyzenin kızıydı. Küçüklüğümüzden beridir birbirimize gelip gittiğimiz için Esin ile baya samimiydik.

Esin, dış görünüş olarak da kişilik olarak da çok güzeldi. Beline kadar uzanan kestane rengi düz saçları, güzel bir fiziği, açık kahve gözleri ve buğday ile beyaz arasında bir ten rengi vardı. Kirpiklerinden bahsetmiyorum bile. Ama kişiliği de güzelliği ile yarışabilirdi bana kalırsa.

İyi bir gözlemciydi, küçüklüğümüzden beri insanlarda ki kötülükleri ilk o sezerdi. Kültürlüydü, bilmediği şeyleri araştırmaya bayılırdı. Felsefeye, psikolojiye ve sosyoloji hakkında bir çok bilgiye sahipti. Planlıydı, düzeninin bozulmasından hiç haz etmezdi. Empati duygusu çok gelişmişti. Ve hayvanlar ile bitkilere çok duyarlıydı.

"Pardon, buraya bakar mısınız?" Sağ tarafta ki masada ki müşteriye döndüm. "Tabii bir saniye hemen geliyorum." Siparişlerini bıraktığım masada ki müşterilere, "Afiyet olsun" diyerek çağırıldım masaya ilerledim. 

"Buyurun?" Masada yaşlı bir amca ile yaşlı bir teyze vardı. Teyze bana dönerek," Kızım, sizin burada türk kahvesi var mı?" Başımla onayladım. "Var teyzeciğim." Amcaya döndü. "İki türk kahvesi sipariş ediyorum." Amca teyzeye döndü. Menüden limonlu bir pastanın fotoğrafını gösterdi. "Bunu da alalım." Teyze başını iki yana salladı. "Hayır Mehmet, şekerin fırlıyor sonra." Amca yüzünü ekşitti.  Sonra bana dönerek. "Kızım kusurumuza bakma sen bizim. Sen bize iki sade türk kahvesi birde şu limonlu pastadan getir." Başımla onayladım. Onlara arkamı döndüğümde teyzenin söylenmesini işittim. "Hiç beni dinleme sen. Anca kendi bildiğini oku. Tamam mı Mehmet hiç dinleme beni. Birde adamlar yaşlandığında uslanıyor, başının dikine gitmiyor diyolardı. Hah gelsinler benim külahıma anlatsınlar."

Gülümseyerek mutfağa girdim. Türk kahvelerini yaparken içeriye koşarak Esin girdi. "Çok özür dilerim Bade. Valla annem evin tozunu almadan bırakmam deyince mecbur geç kaldım biraz." Hızla üzerine siyah önlüğü geçirdi. Çekmeceden not defteri ve tükenmez kalemi aldı. "Ben dışarıda ki müşteriler ile ilgileniyorum." Başımla onayladım onu. "Cam kenarında ki ilk masa yeni geldi onların siparişlerini almadım. Yaşlı teyze ve amacın siparişlerini de hazırlıyorum. Diğerlerini ben hallettim."

"Tamam, ben masanın siparişini alayım. Sonrada Amca ve teyzenin siparişlerini götürürüm." Hızlı adımlarla dışarıya çıktı. Onunla konuşmaya daldığım için taşan kahveyi son anda fark ettim ve cezveyi ocaktan kaldırdım. "Az kalsın batırıyordum her tarafı." Tepsiye hazırladığım fincanların içine döktüm kahveyi. Limonlu pastadan da büyükçe bir dilim koyarak siparişi hazır ettim.

Esin yine koşar adım içeriye girdi. "İki vişne suyu, bir limonata ve üç tabak çilekli cheesecake." Kalemi ve defteri tezgahın üzerine koyarak. Hazırladığım masanın siparişini aldı ve tekrardan dışarıya çıktı.

Siparişleri hazırlarken telefonum çalmaya başladı. Elimde ki bardağı tezgaha bırakarak önlüğümün cebinden telefonu çıkardım. Ulaş Kordel arıyor. Kaşlarımı çatarak çağrıyı yanıtladım.

"Alo?" Bir kaç hışırtıdan sonra sesini işittim. "Merhaba Bade hanım. Müsait misiniz?" Bir yandan bardaklara sürahiden vişne suyu dolduruyordum ancak, "Hayır müsaitim. Bir sorun mu var Ulaş bey?" 

"Hayır, sorun yok. Bugün kafe müsaitse, kafeye gelebilir miyim? Hem şu tarif işini konuşurduk, hemde," Bir kaç saniye sustu. "Bir şeyler ısmarlardınız bana? Müsaitseniz yani." Sürahiyi tezgaha bıraktım. "Gelin tabii, müsaitim yani." Karşı taraftan ses gelmeyine devam ettim. "Gelirseniz ısmarlarım. Neden ısmarlamayayım?" 

"Şey, tamam o zaman. Ben yarım saate gelirim olur mu?" Derin bir nefes aldım. "Olur, gelin siz o zaman." 

"Geleyim ben o zaman." Görmeyeceğini bilmeme rağmen başımı salladım. "Hı hı gelin. Görüşürüz o zaman." Nedensizce heyecanlanmıştım. "Görüşürüz." Telefonu kulağımdan çekip hızla çağrıyı sonlandırdım. Ne oluyordu bana ya? 

Ellerimi yanaklarıma götürdüm. Alev alevdi. Sağ elimle kafama bir tane yapıştırdım. "Akıllı ol Bade." Sürahiyi buzdolabına koymak için sağ elime aldım. Arkamı döndüğüm sırada iki eli belinde bir Esin ile karşılaşmayı beklemediğim için irkilerek bir adım geriledim.

Yüzünde imalı bir sırıtış vardı. Tek kaşını kaldırdı. "Bu Ulaş şu geçen kafe de ' Buranın sahibi kim' diye bağıran adam öyle değil mi?" Bakışlarımı kaçırdım. "Evet." Başını salladı. "Anladım, anladım." Elini omzuma attı ve sıvazladı. "Geçmiş olsun arkadaşım." Kaşlarımı çattım. "Ne diye geçmiş olsun ki?" Gülümsedi. "Anlarsın yakında. Neyse siparişleri götüreyim ben. Bekletmeyeyim." Siparişleri alarak mutfaktan çıktı. 

Çıktı çıkmasına ama aklımda bir sürü cevapsız ve yanıtsız soru kümeleri bırakarak...


Merhabaa nasılsınız? İyi misiniz? Değilseniz neden değilsiniz?

Yine attım bölümü. Bölümler bana kalırsa ne uzun ne kısa. Hem birde her gün bölüm atmaya çalışıyorum. İyi bence yani. 

Neysee nasıl buldunuz bölümü? Yavaş yavaş yeni karakterler ekliyorum. Esin' i beğendiniz mi? Tam benim kafa.

Uzatmadan kaçayım ben en iyisi. Yeni bölümde görüşmek üzere hoşça kalınn. :)

Neyin Nesii??-Ara VerildiKde žijí příběhy. Začni objevovat