ESKİ BİR BALADDIR YÜZÜN- 7

15.5K 1.3K 37
                                    

Meşalelerle aydınlatılmış olan kale koridorları hala anımsadığı kadar karanlıktı, taş duvarlarına asılmış olan Mckenzie ailesine ve kahramanlarına ait portreler ve kale lordunun odasına yaklaşıldığının habercisi olan ince kırmızı halı bile tıpkı hatırladığı gibiydi. Aslında bu yol Malcolm'ın odasına ait değildi, onun odası karanlık kulenin denize bakan kısmındaydı "Eskiden" diye düşündü Kylianne "Eskiden henüz Kildraen Lordu olmadan, kimsenin ölmediği, intikam çağının başlamadığı mutlu günlerde..."

Küçük gruba Komutan Alastair öncülük ediyordu, onu yan yana yürüyen Mannis ve Duncan takip ediyordu, Kylianne ise ağır adımlarla Breannen'ın yanında bir rüyadaymışçasına ilerliyordu, arkalarından gelen iki asker ise grubun sonunu oluşturuyordu. Malcolm'ın odasına alınacağını duyduğu an kalbi teklemiş ve içinde bir yerlerde bir nehir akmaya başlamıştı. Malcolm'ın odasına yaklaştıkça kulakları uğulduyor, vücudu karıncalanıyor sanki kalbinin gümbürtüsünü Duncan duyacak ve onu götürmekten vazgeçecekmiş gibi korkuyordu.

Bu duygu karmaşası hazırlıklı olduğu bir şey değildi, böyle hissedeceğini hiç düşünmemişti. İçindeki çağlayan nehir her dakika daha hızlı damarlarından akıyor, kendisini ona çekiliyormuş gibi hissediyordu. Hayatı boyunca sevdiği tek erkeğe... "Hayır" diye düşündü "Hayır o benim düşmanım, o Catriona'nın katili! O hasta ve ölmek üzere.." düşüncelerini kontrol edemiyordu "Tanrım" diye inledi. Sözcükler dudaklarından dökülür dökülmez geri almak istedi ancak geç kalmıştı, Breannen başını hareket ettirmeden gözlerini ona doğru çevirerek, kimsenin duymayacağı kısık bir sesle "neler oluyor Kylianne?" dedi. Kylianne, histerik bir kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. "Hiç Breannen, sadece öldürmek istediğim ablamın katiline ne kadar âşık olduğumu anımsadım." Demek isterdi ancak bu ölüm fermanını imzalamakla aynı şey olurdu, düşündüğü kelimeleri aklında boğduktan sonra, önemli bir şey değil manasında başını iki yana salladı. "Belki de Mannis'in büyüsü sebep oluyordur" diye düşündü, gözlerini kısarak birkaç adım ilerisinde etekleri bir deniz üzerindeymiş gibi dalgalanan siyah ve zayıf siluete baktı. Yaşlı adam parmağını alnına dayadığında Kylianne kendini bir an çocukluğunda koştuğu o çayırın ortasında buluvermişti...

Burası Kylianne'nin saklanma yeriydi, orman yolunun içerisinde, patika yokuşu takip eden keçi yolunun sonunda kır çiçeklerinin süslediği devasa bir çayır alan uzanıyordu. Kylianne canı ne zaman sıkılsa buraya gelir, ayakkabılarını çıkararak gücü tükenene kadar koşar, avuçlarında rüzgârı hissederdi. Yorulduğunu hissettiğinde ise uçurumun kenarındaki elma ağacının gölgesinde uyurdu. Kale duvarları yetim bir kız için bazen fazla yorucu olabiliyordu, arada sırada ablası Catriona'da ona eşlik eder ve eğer Bree keyifli günündeyse yanlarına verdiği ekmek ve nehir suyu ile kendilerine ziyafet çekerlerdi.

"Malcolm'la ilk defa o çayırda karşılaşmıştık." Diye düşündü sonra tüm bunları kafasından atmak için başını iki yana salladı ancak bir kez su yüzüne çıkan anıları, sanki ateşi gören pervaneler gibi önlenemez bir biçimde zihnini istila ediyordu. "evet" diye düşündü "ilk defa o çayırlıkta karşılaşmıştık..." Aslında Kylianne ve Catriona kaleye geleli neredeyse bir yıl olacaktı ancak kalenin ikinci oğlu olan Lord Malcolm, dost klanlardan bir beyin yanına, savaş eğitimi için gönderilmişti. Bu sebeple kaleye çok sık uğramadığından, çok yetenekli bir savaşçı olduğu ve meşhur Mckenzie öfkesinin damarlarında dolaştığı dışında Malcolm hakkında hiçbir şey bilmiyordu Kylianne, açıkçası umurunda da değildi.

O dönemlerde Kylianne için mühim olan tek şey özgürlüğüydü. Ablası ve kalenin veliahttı Lord Kenneth arasında ailelerce yapılmış olan resmi nişan dilden dile dolaşarak bir efsaneye dönüşmüş ve mutluluk verici bir aşk doğmuştu. Catriona'nın gözü Kenneth'dan başkasını görmüyor, yanında olmadığı zamanlarda bile hülyalı bakışlarla onu düşünüyordu ve durum Kylianne'i çileden çıkarıyordu. Aslında Lord Kenneth ile bir alıp veremediği yoktu, aksine kaleye geldiklerinden bu yana kendisi çok kibar ve nazik davranmış, bir sorunu olursa daima yardımcı olabileceğini dile getirmişti. Üstelik kabul etmek gerekirdi ki Lord Kenneth zarif ve samimi davranışları dışında yeşil gözleri, kaslı vücudu ile kale kadınlarının hayallerini süsleyen bir adamdı. Fakat O'da Catriona dışında hiç kimseyi görmüyor gibiydi, kendi dünyalarına o kadar dalmışlardı ki, Kylianne bir anda kendini yapayalnız bulmuştu. İşte tamda o günlerde keşfetmişti çayırlık alanı.

Orman BüyücüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin