EVE DÖNÜŞ-54

9.7K 846 211
                                    


Malcolm, sol kolundan itibaren vücuduna yavaş yavaş yayılarak uzuvlarını uyuşturan zehirle boş yere mücadele etmeye çalıştı. "Hayır" diye düşündü "Hayır, Tanrım hayır! Böyle bitemez...Halkım...Kylianne..." Sanki vücudundaki tüm sıcaklık bedeninden toprağa geçiyor ve yerini sadece kalbini donduran bir soğuğa terk ediyordu. Başında çılgınca tepinerek kişneyen ve ara sıra boynunu burnun ucuyla dürten Nessus'a tutunmaya çalıştıysa da, kolları onu yarı yolda bıraktı. Birkaç kez daha güçlükle kıpırdadıktan sonra yağmur damlalarının kapladığı gökyüzüne son bir kez daha bakıp, gözlerini kapadı Malcolm... Ölümü kabullenmek istemiyordu "şimdi değil" diye düşündü, bilinci hala açık olmasına rağmen artık dizlerinden aşağısını hissedemez haldeydi. "Tanrım" diye inledi namlı savaşçı "Uzun yıllardır sana dua etmeyi bıraktım, kanla beslenen bir katilin sözlerini duymak istemediğini düşündüm ama şimdi....Şimdi sana tüm kalbimle yalvarıyorum, lütfen ölmeme izin verme! Kylianne'e döneceğime dair söz verdim ve halkımın bana ihtiyacı var... Lütfen bugün ölmeme izin verme..." Bu şekilde mırıldanırken, karanlık bir perde yavaş yavaş zihnini kaplamaya başladı ve bir noktadan sonra Malcolm, yerin soğuğunu, Nessus'un sesini ve yağmur tanelerinin yüzünde bıraktığı nemi de hissetmez oldu. Acı bir hezimetle durumu kabullenen savaşçının, bilincini yitirmeden önce düşündüğü son şey "Milyonlarca kez evime dönmek için sürdüğüm bu kanlı yolu bugün terk ediyorum, pişmanlıklarımın var ama asla geriye bakmazdım eğer Kylianne olmasaydı..."oldu.

***

Derinlerden gelen naif ve tanıdık bir ses savaşçıyı derin uykusundan uyandırırken; önünde gözlerini kamaştıran bir ışık peydah oldu. Işığa alışmakta zorlanan gözlerini birkaç kez kırpıştıran genç adam, elini bakışlarına siper ederek bu parıltının arkasındaki kişiyi seçmeye çalıştı. Bir yandan da "Ölüm böyle bir şeymiş" demek ki diye düşünmekten kendini alamadı. Annwn'in dibini boylamadığına göre hayatında birkaç iyi şey yapmış olabileceğini düşündü ancak kafasını zorlasa da böyle bir davranışını anımsayamadı. Bu arada gittikçe artan ses, boşlukta süzülür gibi görünen bedenini sanki daha ağır bir hale getiriyordu fakat Malcolm buna aldırmadı. Şarkı vücudunu ağırlaştırsa da o kadar içtendi ki, kalbine bahar rüzgârının ferahlığını taşıyor ve onu yeniden ısıtıyor gibiydi... 

Bir kez daha ışığın arkasındaki kişiyi görmeye çalışan genç adam, parıltının içinden süzülüp gelen kişiyi görünce ne düşüneceğini bilemedi ve kelimeler ağzından istemsizce döküldü "Kylianne..."Birkaç dakika nefesini tutarak genç kadının, sütten ak yüzüne ve mavi-yeşil gözlerine hasretle bakakalan Malcolm, bir kez daha adının her harfini okşayan bir sesle "Kylianne" dedi. Onun sesini işiten genç kadın, yüzünü aydınlatan bir şekilde kendisine gülümserken savaşçı ona doğru bir adım attı. "Teşekkürler Tanrım" diye fısıldadı Malcolm "Cennet ya da Cehennem, eğer onunla gidiyorsam önemli değil..." 

Genç kadının, bembeyaz elbisesi içindeki bu halinin tapılası olduğunu düşünen Kale Lordu, bir alev gibi kalbini yakıp geçen kızıl saçlarını sevgiyle süzerken farkketti: altından dikenli tellerle süslenmiş, ortasında mor bir cevher bulunan tacı... Kaşlarını çatan genç adam, şüpheli taca bakmak için bir adım daha atarak aralarındaki mesafeyi kapatmak istedi ve kadına doğru ilerledi. Fakat ters giden bir şeyler vardı, adımlarını ne kadar sıklaştırırsa sıklaştırsın aralarındaki mesafe asla kapanmıyordu. Olduğu yerde nefes nefese kalarak eğilen ve dizlerini tutan Malcolm, yeniden başını kaldırıp kıza baktığında sıktığı dişlerinin arasından "neler oluyor burada?" diye tısladı. Onun sözlerinin üzerine yüzündeki gülümseme silenen genç kadın, üzgün gözlerle sevgilisini süzmeye devam etti.

Orman BüyücüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin