MALCOLM'IN SEÇİMİ - 44

9.8K 789 93
                                    

Malcolm, masanın üzerine yayılan haritaya bir kez daha göz attıktan sonra ellerini dalgınca saçlarının arasından geçirdi. Yaklaşık dört günlük bir takibin ardından Mcfie Ordusu ile Calderwill yakınlarında karşılaşmışlardı ancak Evan, askerlerini özellikle Malcolm'dan uzak tutuyor, vur-kaç taktiği ile onu belirli bir bölgeye çekmeye çalışıyor gibiydi..."Lanet olası köpek!" diye mırıldandı "kim bilir hastalıklı beyninden neler geçiyor?"

Sekiz köşeli, geyik derisinden yapılan genişçe çadırın içinde birkaç adım atan Malcolm,eliyle ensesini ovuşturarak boynunu rahatlatmak için iki yana eğdi. O sabah Kylianne'in boynunda kehribar taşını gördükten sonra her şey yerli yerine oturmaya başlamıştı, Lapis Lazurit Evan'daydı " Şüphelerimde haklıydım daha önce harekete geçmem gerekirdi..." diye mırıldandı namlı savaşçı. Derin bir nefes alan Kildraen Lordu bakışlarını, sanki var olanın ötesinde bir şeyleri görmek istercesine çadırın girişine dikti. Büyük bir ihtimalle Catriona ile Evan arasında bir ilişki en başından bu yana mevcuttu "Ve Kenneth..." diye düşündü " Muhtemelen bunu öğrenmiş olmalı..." Bir kez daha ağabeyinin ölüm anı gözlerinin önünde belirdi genç adamın, Evan'ın üzerine saldırışı, etrafını saran savaşçılar tarafından indirilişi...Son dakikaya kadar aslanlar gibi savaşmasına rağmen Evan Mcfie'nin o dakika söylediği bir söz ağabeyinin tüm savunma duvarının yıkılmasına neden olmuştu. Öfkeyle çenesi kasılan Kildraen Lordu, yumruk yaptığı elini hafif hareketlerle alnına vurarak rahatlamaya çalıştı.

Malcolm, Kenneth'a daima saygı duymuştu önce Lordu sonra komutanı ve nihayet ağabeyi olarak...Eski Kildraen Varis'i iyi bir savaşçıydı ancak lider olma özelliklerini taşımıyordu, o daima iyi kalpli ve nazik bir adam olmuştu.İşte bu nedenle Malcolm daima ağabeyini düşünen ve sorumluluk alan taraf olmak zorunda kalmıştı. Özellikle Kenneth, Catriona ile tanıştıktan sonra kıza tamamen kapılmış ve bir lord'dan çok aile babası gibi davranmaya başlamıştı. Bu sıradan biri için oldukça doğru bir davranış şekli olsa da, Kildraen Tahtı gibi ateşten bir gömlekle imtihan edilen bir lider için son derece talihsiz bir tutumdu.Eliyle çenesini sıvazlayan savaşçının aklı bir kez daha Evan Mcfie'ye gidince "Hepimizin hayatını mahvetti piç kurusu!" diye küfretti. Malcolm, o taşı ne pahasına olursa olsun Mcfie'den alması gerektiğini biliyordu. Taşın onda olmasının askeri anlamda birçok riski barındırması dışında esas mühim konu, Lapis Lazurit Evan'da olduğu müddetçe Kylianne'in asla güvende olmayacak olmasıydı. Ayrıca ne kadar üstünü kapatmış görünse de Malcolm, genç kadının aklında hala ablasına ve kendisine dair soruların olduğunu biliyordu. Bu sorular var olduğu müddetçe ne kadar çabalarsa çabalasın Kylianne'le temiz bir sayfa açamayacağının da farkındaydı. Genç kadının aklındaki şüphe tohumları en ufak bir olumsuzlukta yine ortaya çıkacak, kendisine yansıtmamayı başarsa bile sevdiği kadını daimi bir vicdan azabı ile baş başa bırakacaktı. "Ama şimdi" diye düşündü Malcolm "Sonsuza kadar aklanmam ve gerçekten affedilmem için bir şansım var."

Yeniden haritaya doğru ilerleyen Malcolm, masanın iki yanına elini dayayarak bulundukları mevkiyi bir kez daha gözden geçirdi. Mcfie, özellikle Calder Vadisine doğru kendisini çekmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Nöbetçinin "Lordum, komutanlarınız geldiler" uyarısıyla düşünceleri dağılan savaşçı, "İçeri alın!"diyerek başını haritadan kaldırdı.

Çadırdan içeri önce Alastair sonra Duncan ve onun arkasından da gümüşi saçlarına mavi bir püskül takılı yaşça Bryce'tan biraz daha olgun genç bir savaşçı girdi. Olduğu yerde doğrulan Malcolm, iki elini göğsünde birleştirerek, şüpheyle kıstığı gözlerinin arasından Mckenzie savaşçısını baştan ayağa süzdü. Bir savaşçıya göre zarif ancak atletik bir yapısı vardı, boyu Duncan'dan iki-üç karış kadar kısaydı ve sırtında  iki ucu gümüşten usta işi olduğu belli porsuktan bir yay taşıyordu . Neden sonra kontrolü biten namlı savaşçı, bir kaşını kaldırarak gözünü bu entersan tipten ayırmadan Duncan'a hitaben "Adamımız bu mu?" diye sordu. Onun sesindeki onaylamayan tınıya gülümseyen Ordular Komutanı "Onu bize Breannen tavsiye etti"dedi ve ekledi "Dailleas göründüğünden yetenekli bir savaşçı..." Genç adam, etrafında genişçe bir yuvarlak çizen Kara Aslan karşısında, kılı kıpırdamadan beklemeye devam etti.Malcolm aslında genç adamın cesur ve saygılı tavrından hoşlanmıştı ancak tam anlamıyla güvenmeden önce emin olmak istiyordu "Pekala" dedi "O halde bize neler bulduğundan bahset." Konuşma izni alan genç adam "Ordu Calder ovasının önüne konuşlanmış vaziyette, Evan Mcfie'nin çadırı da buraya kurulmuş ancak yaklaşık 300-400 civarı asker var."dedi. Onun sözleri üzerine gözleri şüpheyle kısılan Duncan "emin misin?" diye sordu "Daha fazla kişinin olması gerekiyor." Genç adam dik duruşunu bozmadan "Evet efendim,eminim" diye yanıtladı onu ve ekledi "Ancak vadinin alt kısmına asker sevkiyatı var, nehrin karşısına geçiyorlar". Göz göze gelen Malcolm ve Duncan aynı anda aynı şeyi düşünmüş olacaklar ki, Kale Lordu Dailleas'a çıkması için izin verdiğinde Ordular Komutan'ı "Ahlaksız hergele!" diye küfretti "Yine aynı şeyi mi yapmayı planlıyor?"

Orman BüyücüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin