Cerh- yaralama, yaralanma
Melike Şahin- Tutuşmuş Bedenler
Zeynep Casalini - DuvarKeyifli okumalar.
*
Bazen yeni başlangıçlar gerekirdi. Bu yeni başlangıçlar için ise yeni yeni hissetmeye başladığınız, sizi ele geçiren, ellerinizi titreten bazı duyguları geride bırakmanız ve bir daha asla geriye dönmeden ilerlemeniz gerekirdi. Geriye dönmemek önemliydi, çünkü bir kez arkanızı dönerseniz ve döndüğünüz yerde ellerinizi titreten o kişiyi görürseniz bir adım ileriye gidemez, olduğunuz yerde durur ve anılar boğazınıza düğüm olurken siz boğulmaya başlardınız.
Ben boğulmamak için her şeyi geride bırakmak istiyordum, çünkü denizi ne kadar sevsem de boğulmaktan korkuyordum.
Bir insanın en kötü hissettiği anında arayacak kimsesi olmamasının çaresizliğini yaşıyordum. Bu çaresizliği daha önce de defalarca kez yaşamıştım ve kimseye ihtiyacım olmadan kendi kendime atlatmıştım, şimdi ise öyle bir durumdaydım ki tökezleyen adımlarımı dik hale getirecek, elimden tutacak birine ihtiyacım vardı.
Tanıdık ya da yabancı, fark etmiyordu ancak kimse yoktu.
Yalnızlığım, burnumun direğini sızlatıp gözlerimi yaktığında bunu düşünmeyi bıraktım.
Gecekondu da geçirdiğimiz yüzleşmenin sabahında eve geri dönmüştük. Sarf edilen cümleler olmadan, göz göze gelmeden, bakışmadan, temas etmeden. Öylece ve sürekli tekrar ettiğim iki yabancı gibi, Devrim'e ait olup olmadığını bilmediğim eve geri dönmüştük.
Kerem yoktu, Asaf ve Evran yoktu, Feza, Karaca ve ismini duyduğum ya da duymadığım kimse yoktu. Yalnızca ikimiz vardık. Çok kısa bir süre içersinde ise artık ikimizin aynı cümle içerisinde bile geçmeyeceğini biliyordum, çünkü gidecektim.
Şimdi ise, topladığım bavula bakarken aklımdan yaşadığım her şey geçiyordu. Önüne atladığım arabadan Devrim Hancıoğlu'nun çıkmasından başlayarak, Serhan'ın fitilini ateşlediği yüzleşmeye kadar, her şey, teker teker zihnimin süzgecinden geçiyordu.
Mersin'e geldiğimizdeki korkunç halim, güvensizliğim, Devrim'in benim yaralarımı sarması, ilgisi, Evran'ı ikna etmeye gittiğimiz gece, çıkan çatışma, Karaca'nın doğum gününde ilk defa dudaklarımızın değmesi ve o an kalakalışımız, ona hayallerimden bahsetmem, birlikte sarılarak uyuyuşumuz, tartışmalarımız, deniz kenarını çok sevdiğim için hep oraya gidişlerimiz, sarılmalarımız, ilk öpüşmemiz... Daha çok, çok şey vardı. Ancak sonrası her şeyden daha çok korkunçtu.
Ben Devrim'e her şeyi anlatmış, hayatımı onun avuçlarının arasına koymuştum. Ancak ben öyle çok aptaldım ki, Devrim'in hayatına dair hiçbir şey bilmiyordum. Kimdi? Gerçek mesleği neydi? Ve asıl, en önemlisi ise Berrin denen kadın neden beni izlemesi için bir görev olarak Devrim'e vermişti? Benim bu olaydaki asıl konumum neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ YARASI
ActionBütün cümlelerimi, kelimelerimi feda ettim. Şakaklarımdan, köprücük kemiklerime doğru süzülen terleri hissediyordum. Avuç içlerimdeki kanların yere doğru damladığını, gözlerimdeki yaşların durmadan aktığını ve dudaklarımın ıslaklığını da hissediyord...