3- iltica

11.5K 973 987
                                    

İltica - Sığınak.

Bölüm Şarkısı: Feridun Düzağaç- Düşler Sokağı

*

Bir varmış bir yokmuş diye başlardı bütün masallar ve hep mutlu sonla biterdi.

Sanırım benim bir masalım olsaydı, bir varmış, diye başlar, bin ölmüş, diye devam ederdi. Sonu mutlu mu biterdi? Bu soru bilinmezlikti, bu soru boşluktu.

Çünkü ben vardım ama duygularım yoktu, duygularım bir değil bin defa katledilmişti.

Derin bir nefes alarak, bakışlarımı ellerime çevirdim. Duyduğum soruyla kaskatı kesilmiş, tırnaklarımı yara dolu avuç içlerime sımsıkı bastırmıştım. Böyle bir şeyin nasıl oluru olurdu? Beni tanımayan bir insanın sırf merhameti yüzünden bana yardım edeceğine inancım sıfırdı. Bu işin altından, bana yardım etmek istemesinin altından başka bir şey çıkmayacağını nasıl bilebilirdim, o nasıl bana bunun güvencesini verebilirdi?

Evet, beni kurtarması için ona yalvarmış, onun arabasına binmiştim. Onun evine gelmiş, onun evinde duş bile almıştım. Bu dediklerimi yaparken zerre korku uğramayan ruhum, şu an tam bir ikilemdeydi.

Bakışlarımı ellerimden çevirip yanımda duran adama baktım. Bana doğru dönmüştü. Kehribar gözlerini kısmış, dudaklarını ifadesizlikle birbirine bastırmıştı. Bir elini dizine koymuş, bir eli ise çenesini sıvazlıyordu. Düşünceli görünüyordu ve ne düşündüğünü anlamak imkansız gibiydi.

Tam ağzımı açıp bir daha bana nasıl yardım edebileceğini soracakken, o benden önce davranıp, beni susturdu. "Mersin'de yaşıyorum." Dedi gözlerimin tam içine bakarak. "Şu an Ankara'da bir iş nedeniyle bulunuyorum." Dolgun dudaklarını ıslattı ve sonra yutkundu. Gözlerim benden bağımsız bir şekilde, yutkunurken belirgin hale gelen adem elmasına kaydı. Sonra bu yaptığımın onun tarafından yanlış anlaşılacağını düşünüp hemen gözlerimi boynundan kaçırıp, gözlerine baktım. Devrim, her hareketimi eksiksiz izlediği için nereye baktığımı fark etmesine rağmen bunu dile getirmek yerine konuşmasına devam etti.

"Bu gece karşıma sen çıktığında, işlerimi halletmiş ve evime geliyordum." Bana ifadesizce bakmaya devam ediyordu. "Hazır olan valizlerimi alıp direkt bu şehirden ayrılacaktım." Dolgun dudaklarını bir kez daha diliyle ıslattı ve benimle göz temasını ayırmadan konuşmaya devam etti. "Tabii düşündüğüm gibi olmadı ve karşıma sen çıktın."

Onun işlerine yeterince çomak sokmuş gibi hissediyordum ve bu o kadar rahatsız edici bir durumdu ki, anlatamazdım.

Gözlerimi gözlerinden kaçırdım ve masaya koyduğu viski bardağını göz hapsine aldım. "Özür dilerim," diye mırıldandım ona bakamadan. Suçluluk duygusu, bütün benliğime işlemişti. Evet, o istemese beni kurtarmazdı. O arabadan indiği gibi bana küfreder, sonra ise yüzüme bile bakmadan yoluna devam edebilirdi. O yüzden benim suçluluk hissedeceğim hiçbir durum ortada yoktu. Ama işlerini baltalamış gibi hissetmekten de kaçamıyordum.

"Sence bunu özür dilemen için mi dile getirdim?" Bakışlarım yeniden ona doğru döndü, bana boş bakışlarla bakmaya devam ediyordu. "Ayrıca," diyerek yüzünü buruşturdu. "Hep öyle özür mü dilersin sen?"

"Ben..." deyip bir açıklama yapacağım sırada, devam etmeme müsaade etmeden sözüne kaldığı yerden devam etti.

"Teşekkürden, özür dilemelerden, ricalardan hoşlanmam. Gideceğin güne kadar aklında kalırsa, bir sorun olmaz."

GÜZ YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin