giriş - güz yarası

27.8K 1K 1.3K
                                    


Yazılma tarihi ve saati : 21.12.2019 - 23.38
Yayımlanma tarihi ve saati: 23.02.2020 - 19.04
Sizin başladığınız tarih ve saat:

Hasretin bir ince güz yarası, beni neden sevmedin?

~

Güz Yarası

Giriş

*

Gecenin şafağı, gündüzün aydınlığına denk düştü.

Bir yerde eğlenen insanların devasa çığlıkları gökyüzüne süzülürken, bir yerde ise acının göğüsteki sancısı ağıt yakıyordu.

Hava soğuk, gökyüzü karanlık, insanlar hissiz ve bomboş.

Adım atarken ayakları titreyen bir kadın vardı. Üzerinde parçalanmış giysileri, yere düşmekten kanayan avuç izleri ve dizleri, durmadan akan göz yaşları vardı. Üzerinde bir ceket yoktu,  eskimiş beyaz bir tişört vardı ve göğüs kısmı vahşice yırtılmıştı. Ayakları çıplak, ayaklarına binlerce şey batıyor, ayakları kanıyor, ayakları parçalanıyor ama durmuyordu.

Duramazdı.

Uzun, siyah ve dalgalı saçları birbirine karışmış, darmadağın olmuştu. Önüne gelen saçlarını geriye itmeye güç bulamıyor, saçı önünü kapatmasına rağmen var gücüyle koşuyordu.

Mavi gözleri bir deniz gibi dalgalıydı. O dalgalar gittikçe çoğalıyor ve kadın hıçkırarak ağlıyordu. Deniz taşıyordu. Gözleri ağlamaktan yanıyor, acıyordu.

Yapacak hiçbir şeyi yoktu. İnsanlar acımasızdı ve kendisi o acımasız insanlardan nasibini almıştı. Yutkunmaya çalıştı. Sanki boğazına bir ip dolanmış, o ip boğazını parçalamış gibi hissediyordu.

Gittikçe kararan havanın içinde, yapayalnız bir kadın, bir ailesi olmasına rağmen kimsesiz. Güçlü duruşunun ardında binlerce sır, binlerce soru vardı.

Nefes alamayacak duruma geldi ama buna rağmen durmadı. Özgürlük istiyordu, biraz merhamet, biraz da şevkat. Hiç tatmadığı duyguları tatmanın nasıl hissettireceğini düşünüp duruyordu.

Birbirine dolanan ayakları, zayıf vücudunu yere doğru sarsıyordu. Düşmemek için duvardan destek aldı ve derin bir şekilde yutkundu. Adımları zayıf, düşünceleri güçlüydü. Eğer şu anda kaçmayı başaramazsa, sonunu bilecek kadar da bilinçliydi.

Kalbini yoklayan sancılar, nefes almasını engelliyordu. Biraz daha koşmaya devam ederse, astım krizinin tekrardan nüksetmesi kaçınılmaz olacaktı. Hırıltılı bir nefes aldı. Kalbi boğazında atıyor, yüreği deli gibi çarpıyordu. Ağlaması durmuyor, gittikçe şiddetleniyordu.

Havanın karanlık olması ve durmadan akan gözyaşları etrafı bulanık görmesine neden oluyordu. Duvardan destek alarak yürümeye başladı. Her attığı adımın özgürlüğüne kavuşturacağını düşünüyordu. Avuç içlerinin parçalanmasından dolayı canı yanıyordu. Ayakları paramparçaydı. Yüzü dağılmış bir haldeydi. Dizleri, bedeni, kalbi, ruhu kan ağlıyordu.

Ağlamaktan sesi kısılmış bir halde, "Yalvarırım," dedi, yutkundu. "Yalvarırım..." Sesi bitkin, sesi yorgun, sesi bir çiçeğin sulanmadığı için öldüğü kadar kırılgandı. "Kurtulmak istiyorum," Ağlamasını durduramıyordu. Kan dolu avuç içlerini yanaklarına götürdü. Gücü el verdiğince yanaklarını kurulamaya çalışıyordu. Olduğu yerde durdu. Başını gökyüzüne çevirdi. Yavaş yavaş yağmur yağmaya başlamıştı ve kadının üzerinde parçalanmış bir tişört ve düğmesi kopmuş pantolon dışında hiçbir şey yoktu. Ayaklarında bir ayakkabı bile yoktu!

GÜZ YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin