2- târumar

12.7K 1K 719
                                    

Târumar - Dağınık, karışık,
perişan.

Bölüm Şarkısı: Aslı-Kördüğüm

*

Her insan, zihninde işlediği cinayetlerin katilidir.

Benim zihnimde işlediğim ilk cinayet, babamdı ve ben aslında zihnimde defalarca kez katlettiğim babamın katiliydim.

Karşımda bir ayna vardı. Aynaya yansıyan o beden bana aitti. Hırpalanan, yaralanan, soyulan bu beden, babam tarafından bedenime işlenmiş sayısız lekeydi. İzler geçmiyordu. Bir leke gibi, bir yara gibi varlığını koruyor, bize geçmişte yaşanan sayısız kötü anıyı asla unutamayacağımızı bize gösteriyordu.

Bana kalkan el, tanımadığım yabancı bir el değildi. Bana el kaldıran kişi babamdı. Beni yaralayan, beni öldüren de buydu.

Yutkundum. Boğazımda bir yumru vardı ve bu yumru geçecek gibi değildi. Bu durumda ne yapılırdı? Ağlamak, beni daha da kötü duruma düşürmez miydi? Benim toparlanmam, toparlanıp güçlü olmam lazımdı. Bu berbat halimle hiçbir şey yapamazdım.

Aynaya daha dikkatle baktım. Yüzümdeki ve bedenimdeki izler bana ne kadar acınası bir halde olduğumu vurgular gibiydi. Bedenimde sızlamayan tek bir yer dahi yoktu. Ayak tabanlarımın üstünde durdukça, bedenimde var olan acı, beni olduğum yerde öldürecek gibiydi.

Buna rağmen, bu acıya rağmen tek gözyaşı dahi dökülmedi gözümden. Kaçarken ağlamıştım ve sanki tükenmişti gözyaşlarım. Bitirmiştim kendi içimde. Kim için, ne için ağlanırdı? Zihnimde öldürdüğüm babama mı ağlayacaktım, yoksa benim için kılını dahi kıpırdatmayan anneme mi? Ben neye ağlayacaktım, kaderime mi, bu kaderi bana layık gören aileme mi?

Acı vardı, acı çoktu. Acı benim ruhumda, acı benim kalbimin derinliğindeydi.

Aynadan uzaklaştım. Derin bir nefes aldım, gözlerimi kapattım. "Geçecek," diye fısıldadım kendi kendime. "Neler geçmedi ki?" Bir sarmaşık vardı, kalbimi sarıyordu. Sarmaşık derinleştikçe, kalbim yok oluyordu. Dudaklarımda acı bir tebessüm belirdi. "Ben bu acıyı da geçireceğim," elimi saçlarımın arasına geçirdim. "Ben bu acıyı alıp sökeceğim içimden!"

Başımı iki yana sallayarak güldüm, gözlerimi açarak aynada daha dikkatle baktım kendime. "Bana bunu yaşatmalarına izin vermeyeceğim."

Duş başlığının altında ne kadar kaldım, bilmiyorum. Bayağı uzun bir süre kalmış olmalıydım çünkü tenim suyun sıcaklığından dolayı kızarmış, ellerim buruş buruş olmuştu. Tenimdeki yaraların sıcak sudan yandığını hissediyordum. Bu yüzden daha fazla oyalanmak istemedim. Suyu kapattım ve ellerimle saçımdaki suyu sıktım. Yabancı bir adamın evinde duş alıyordum ve bu beni korkutmuyordu. Adama dair ismi dışında hiçbir şey bilmiyordum. Bana bu evde ne yaparsa yapsın, sesimi duyacak tek bir insan dahi yoktu. Peki ya ben nasıl bu kadar sorumsuz davranabilirdim? İnsanın kendi babasına dahi güvenilmeyeceğini bilirken, böyle bir şeyi nasıl yapardım?

Sanırım insan bir kere ölümle burun buruna gelince, ölümden korkmuyordu. Ya da, ölmek isteyen bir insanın sorumsuzluğuydu yaptığım. Bilmiyordum, yaptığım ya da yapacağım hiçbir şeyi kestiremiyordum.

Devrim'in dediği gibi banyoda bulunan dolaptan temiz bir havlu çıkarmış ve bedenime sarmıştım. Saçlarımı ise öylece salık bırakmıştım ve saçlarımdan damlayan su, sırtıma ve göğüs aralığıma doğru akıyordu. Bunu pek takmadan banyonun kilidini açıp odaya girdim. Gözlerimle etrafı tararken odada kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım ve odanın kapısına doğru ilerledim. Kapıda olan kilidi iki defa çevirdim ve bakışlarım pek bir yere değmeden yatağın üzerindeki kıyafetleri buldu. Dediği gibi kıyafet bırakmış ve odadan çıkmıştı. Bu beni oldukça rahatlattı.

GÜZ YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin