3. KISIM - 34. BÖLÜM

1.4K 139 20
                                    

Doğum Günü

Akşam Hermes ile yemek yerken ona sabahki yaşadığım olayı - odama resmen bir varlık musallat olmuştu- anlattım. Bu kez hafiften kaşlarını çatarak baktı ve "Neden dikkat etmiyorsun?" diye sordu. Sesinin tınısında hafif bir endişe olduğunu sezinlesem de bunun benim için mi yoksa kendisi için mi olduğuna karar veremedim.

"Ne yapabilirim ki?" diye sordum. "Elimden geldiğince az dışarıya çıkıyordum zaten. Resmen o şey benim odama girmiş!"

"Her neyse," dedi Hermes. "Lütfen artık daha dikkatli olmaya çalış. Ayrıca birkaç büyü öğretsem iyi olacak. Bu sayede büyüler o tılsım denen şeyden daha iyi korur seni."

Yemeğimi yutup suyumdan da bir yudum aldım. Buraya geliş amacımız ben değildim, oydu. Kendisinin onlarla konuşup konuşmadığını öğrenmek istiyordum. Bu yüzden de direkt konuya giriş yaptım.

"Neler öğrendin?" diye sordum. Bu arada hiç yemeğine dokunmadığını da fark ettim.

"Yemin kitabı kilitli bir yerde korunuyor. Zaten belliydi de. Ama onu oradan almamız lazım. Lakin bu pek zor olacak. Fakat imkansız da değil. Hatta elimize geçen bir fırsat var."

"Nasıl yani? Neden üyenin kendisi yemini bozmuyor?" diye sordum cümlesini bitirir bitirmez.

"Yemini bizim bozmamız gerek," diye cevap verdi.

"Peki nasıl bozacağız?"

"Lafımı bitirmeme izin verirsen anlatacağım," dedi. Susup onu dinledim ve anlatmaya başladı.

"O zaten yardım edecek. Ama onu bilmememiz gerekiyor her şeye rağmen. Yani istekleri bu yönde. Zaten yeminimin bozulmasını da ben istedim. Bu sayede, onlarla anlaşma yapacağımı düşünüyorlar, bilgileri daha rahat sunabilirim. Veya gelecekte daha iyi çalışabilirim."

Aklıma gelen bir soru ile birlikte yine lafını kesmek zorunda kaldım ve "Seninle ne gibi bir işleri olacak ki?" diye sordum.

"Kitabın dilini çözmemi, ele geçirmek için de üyeye yardımda bulunmamı, iletişim sağlamamı ve annemin yerine geçmemi istiyorlar," diye cevap verdi. Sonra da kaldığı yerden anlatmaya devam etti.

"Aslında bir plan kurduk. Plan ise şu: Kostüm festivali geleneksel bir festival olduğu için saraydan ve halktan her kesim katılma hakkına sahip. Öyle ki üyelerin hepsi de her yıl olduğu gibi bu yıl da katılacak. Bu kitabın kısa süreliğine da olsa insan gözetiminden mahrum kalacağı anlamına geliyor. Bizim tarafımızdan olan üye bize kitabın yerini söyleyip şifresini de verecek. Fakat bunu kendisi doğrudan yapmayacak. Grup bana söyleyecek. Çünkü üyeyi kesinlikle görmemem gerekiyormuş. Bulduktan sonra defterden sayfayı yırtıp alacağız ve yakacağız. Sonra da Tangaç'a gidip yeminden tamamen kurtulacağız."

"Ya anlarlar ise Hermes? O zaman ne yapacağız?"

"Defterdeki yırtık kendini kendine yok olacak. Ama eğer olur da kontrol etmek isterlerse o zaman pek de iyi şeyler olmayacak demektir. Yine de üyenin bir şeyler yapacağını düşünüyorum. Ayrıca... Her ihtimale karşı başka şeyler de düşündüm."

"Ne gibi şeyler?" diye sordum.

"Eğer olur da planımız başarılı olmazsa, her türlü ihtimale karşılık karşı taraftan ihanete uğrarsak, Selent üyeleri bizi başka nedenlerden dolayı zorlarsa, olur da ikimizin hayatından birisi riske girerse, peşimize başka birileri takılırsa, hepsine karşı, teker teker, kendimizi garanti altına almamız lazım. Örneğin olur da üyeler planımızı öğrenirse mecburen başka alternatifler düşünmek zorunda kalacağız. Canımızı her türlü ihtimale karşılık korumak zorlaşacak. Yine de denemeye değer. Yemini bozarsak gelecek her türlü ihtimali bir nebze olsun azaltmış olacağız. Yeminden sonra da onların tarafında olmaya bir müddet devam edeceğim. Zaman içinde neler planladıklarını göreceğim. Eğer bana ters bir şey olursa işte o zaman taraf değiştirmek zorunda kalacağım."

Şu bir kesindi ki Hermes'i ikna etmek için tehdit ettikleri şey neyse bu Hermes için oldukça önemliydi. Yoksa baştan kabul de etmeyebilirdi. Lakin Hermes'in dediği gibi karşı taraftaki işler karışırsa bu kez onun hayatı tehlikeye girmiş olacaktı. Ayrıca açıkça bana kafasında dönen planları da söylemiyordu. Sebebi tamamen emin olamadığı için miydi yoksa bana güvenmediği için miydi? Belki de sadece ileriye dönük net bir planı hâlâ yoktu.

"Peki ya sen gerçekten de yeminin bozulmasını istiyor musun?" diye sordu Hermes.

Tabii ki de istiyordum. Ya geçen olaydaki gibi bir tehlikeye tekrardan düşecek olursam? Bu kez nasıl kurtulacaktım? Ya da birileri zihnime girmeye başarırsa nasıl kendimi koruyacaktım?

"Evet," dedim kendimden emin bir şekilde. "Ama hangi üye ihanet ediyor ki? Ayrıca grup kitabı ne yapacak?"

"Bilmiyorum, kitabı niçin istedikleri de ayrı bir muamma. Yine de onlara çalışmayacağım. Yeminden sonra bir şeyler düşünmem gerek."

Sustu sonra da ben konuşmaya başladım ve ona gördüğüm rüyaları, bunun içinde arayıp da bulduğum rüya yorumcusunu, nihayetinde de bana vermiş olduğu şifreyi anlattım.

Gözlerini birkaç kez kırparak bana baktı. Sonra da dediğim cümleleri düşünmeye başladı. Ardından da sessizliğini bozdu.

"Eğer geleceğe müdahale edemediyse bir bildiği var. Demek ki mühim şeyler olacak. Ne zaman olacak bilmiyoruz, fakat gelecek buna izin vermediyse büyük ihtimalle kargaşa olabilir."

"Zamanla ilgili mi?" diye sorduğumda başını olumlu anlamda salladı.

"Kabul ediyor musun?" diye sordu sonra. Ne yani onca olayı anlatıp bir de planından bahsettikten sonra bir de kabul edip etmediğimi mi soruyordu?

"Bunun için biraz geç kalmadın mı?" diye sordum şakayla karışık. Sırıtarak karşılık verdi.

"Ahlak kuralları gereğince sormam gerekiyor," dediğinde aklıma hemen Usta geldi. O da zaten bilerek bu cümleyi kurmuştu. Ona bazı soruları sormak istiyordum. Fakat bu sorular fazla özeldi, yine de merak ediyordum işte. Mesela Usta hakkında neler hissediyordu? Ya da annesi ve babası neden ayrılmışlardı? Mektupta neler yazıyordu? Bu gibi sorular sormak için birbirimizden fazla uzaktık.
~

En sonunda kalktık ve merdivenlerden çıkmaya başladık. Merdiven boyunca bana neler öğrenip öğrenmediğimi sordu. Yaşlı büyücüyü ve onun kendisini anlattım. Hermes iyi ki ondan ders almadığına sevinirken koridorun başına da çoktan gelmiş olduk. Onun bir üst kat daha çıkması gerekiyordu, ben dönüp tam gidecekken arkamdan seslendi.

"Luna," dedi ona dönmemi beklemeden. İlkin yüzümü ardından da bedenimi ona çevirdikten sonra diyeceğini bekledim.

"Geçmiş doğum günün kutlu olsun."

Açıkçası bu... Beni hem şaşırtmış hem de istemsizce mutlu etmişti. Çünkü doğum günümü kutlayacağını hiç düşünmezdim. Bilmediğini sanıyordum. Demek ki Usta bunu da bir ara demişti ve doğum günümü bu sene kutlayan ilk ve son insan olmuştu.

Doğum günlerimi genelde Fiona öğretmen kutlardı. Ona her ne kadar hediye istemediğimi dile getirsem de o bunu kabul etmez, önlüğü takıp, mutfağa geçerek bizzat sevdiğim keklerden pişirirdi. Fiona'nın hakkını yiyemezdim. Gerçekten de benim için Usta'dan sonra en değerli insandı.

Söylediği cümleye karşılık Hermes'e şaşkınlıkla gülümseyerek bakmaya devam ettim.

"Teşekkür ederim," dedim daha sonra.

"Biraz geç oldu ama-"

"Yok, gerçekten önemli değil. Eğer altında başka bir sebep yatmıyorsa önemli değil."

Sırıtarak baktı. Muhtemelen başka bir şeyler düşündüğü için de kutlamış olabilirdi. Ya da tamamen içinden gelmişti.

Kollarını kavuşturup duvara yaslandı. "Ne yani bu lafımın arkasında bir şeyler mi arıyorsun?"

"Ne bileyim. Daha önce hiç kutlamadın."

"Ama bu yine de benim içtenlikle kutlama amacımı değiştirmez, öyle değil mi?"

"Tabii," dedim onaylayarak. "Tekrardan teşekkürler."

"Rica ederim," dedi. Daha sonra da bir şey demedi ve son kez bakıp arkasını döndü. Sonra da merdivenlerden, bir üst kata çıkmaya başladı. Ben de odama doğru, hızlı adımlarım ile yürüdüm.
~

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now