-1-

4.4K 106 35
                                    

Bora Soylu, 19 yaşında.

Bora Bey.. Zengin ve varlıklı biri olan Engin Soylu'nun oğluydu. Bora, omuzlarında olan sarı saçları , bal rengi gözleri ve yapılı vücuduyla herkesi etkilemeye yeten biriydi. Tarzı, saçı, takıları olsun her zaman iyiydi dış görünüş olarak. Yapılı vücudu yüzünden karşısındaki kişi ona karşı her zaman korkak bir tavır takınırdı.

Aile ortamı gayet neşeli, iyi kişilerden oluşurdu, babası her zaman insanlara karşı nazik ve iyimserdi. Annesi ise her zaman neşeli bir kadındı, her zaman herkesi dinlemeye çalışırdı. Fakat Bora tam tersiydi onların. Aile terbiyesini gayet iyi almış olsa bile asla öyle davranmazdı. Sadece çocukluk arkadaşları olan Sinan ve Oğuz'a gerçek kişiliğini gösterirdi. Aslında Bora her zaman böyle değildi, kendini yeni anlamaya başlamışken zorbalık görmüştü.

Bora 15 yaşındayken anlamıştı, erkeklere ilgi duyduğunu. Bunu hoşlandığı çocuğa yemin ettirerek söylese dahi o kişi bunu fırsat bilip her seferinde kullanmıştı çocukcağızı. Ve kullanmasına rağmen sırrını açığa çıkarmıştı. Bora ona olan tiksinç tavırlardan ötürü intihar etmeye bile yeltenmişti eğer ailesi tam vaktinde yetişmeseydi oracıkta ölecekti. Her ne kadar zor şeyler yaşasa dahi ailesi hep yanındaydı, her zaman da olacaklardı.

 Hem de sevdiği o çocuk tarafından. O okulu değiştirdikten sonra zorbalığı tekrardan yaşamamak için tanımamak için dünyaları vereceği insana dönüşmüştü, fakat o bunu  hiç fark edemedi. Edecek miydi? Bilemiyoruz.

***********

Kerem Karca. 19 yaşında.

Kerem, tam bir baş yapıt. Kızıl saçları ve yeşil gözleriyle alevlendiriyordu insanı. Saçları yüzünden hep havuç kafa derlerdi ona, aslında saçları turuncu gibi değildi fakat hep öyle dediler ona. Pek yapılı olmasa da gayet ideal bir vücut tipi vardı. Tarzı her zaman uyardı kendisine, fakat dış görünüşünü asla beğenmezdi. Yüzündeki bir kaç yara ve morluğu özellikle. Vücudunda olanlar ise sayılmayacak kadar fazlaydı.. 

Aile ortamı mükemmeldi Kerem'in, ta ki Annesi dünyaya gözlerini yumana dek. Kerem'in hayatında bir baba vardı fakat baba diyeceği biri yoktu. Tek ailesi abisi Melik'ti. Fakat onu ayda sadece bir kere görebiliyordu.. Maddi olarak iyi değillerdi, babası alkolik bir kumarbaz olduğu için para biriktiremiyordu. 

Fakat Kerem bunlara rağmen asla pes etmedi, intihara meyilli olsa bile hayatını hep düzene sokmaya çalıştı. Her seferinde o baba dediği adam bok etse de vazgeçmeyecekti. Çok kez intihara kalkışsa da abisi sayesinde kurtulmuştu hep, geçmişi hatırlamayı pek sevmese de ailesinin o tatlı günlerini hatırlamayı çok seviyordu.

Annesi vefat ettiğinde 9 yaşındaydı Kerem. Babası o zamanlar harikaydı, hem baba hem anne olmaya çalışmıştı. Fakat yaşadığı sıkıntıları unutmak için alkole başlayıncaya dek.. İlk başlarda pek sorun olmasa da sonradan abartmıştı içmeyi, Melik o zamanlar 17 yaşında bir gençti. Kardeşini korumak için her zaman karşısında oldu o adamın, 21 yaşına geldiğinde ise arkadaşlarıyla eve çıkmaya karar verdi daha fazla o acıya dayanamayıp. Fakat  küçük Kerem'i yanına alamadı. Okuluydu, masrafıydı derken onu bırakmak zorunda kaldı.. 
Kerem ise şimdi 19 yaşında, yeni bir hayata başlamak için çabalıyordu.

Kerem'den••••

Sabah babamı uyandırmamaya çalışarak sessizce kalktım yatağımdan, dün yine bana söverek uyumuştu. Sabahta ağzıma etmesini istemiyordum, moralim gayet iyi olduğu için beni üzmesine izin vermeyecektim, sonunda istediğim okulda burslu bir şekilde okuyacaktım. Erkenden gidip sınıfı bulmak ve okulu tanımak istiyordum, kızıl saçlarımı güzelce  taradım. Göz altımdaki morlukları fark edince derin bir nefes alarak kremimi sürdüm, az da olsa ağrısı geçiyordu en azından. Üstüme beyaz, sıfır kol bir tişört, altıma da gri bir pantolon giydim. Hocalara ilk günden yanlış izlenim vermemek için açık gri tonda bir hırka giyerek eşyalarımı toplamaya başladım, zaten kitapları daha almadığım için çantama sadece iki defter koyup sırtıma taktım. Kulaklığım ve telefonum dışında önemli bir şeyim de yoktu, onları da alıp evden sessizce çıktım. Kahvaltı yapmaya mecalim yoktu, uğraşamazdım da. Abimin iyi bir iş bulunca hediye olarak aldığı kaykayımı aldım ve apartmandan çıktım. .

Okul'a vardığımda gözümle birilerini aramaya başladım çünkü hiçbir yeri tam anlamıyla bilmiyordum. Gözüme köşede beraber oturan üç kişi takıldı, derin bir nefes alıp onların yanına yürüdüm ve dikkatlerini çekmek için hafifçe öksürdüm.

"Şey merhaba, şu sınıfı nerede bulabilirim acaba?"

"Neden? Yakının ya da arkadaşın mı var?" 

Diyerek sarışın olan çocuk konuştu, bal rengi gözleriyle meraklı ve alaycı bir bakışla bana bakıyordu.  Buna karşılık gülümsedim, insanlara ön yargılı olmayı sevmezdim.

"Hayır, yeni kaydoldum da buraya.. Tam olarak bilmiyorum."

Bal gözlü çocuk bu dediğime sırıttı.

"Burslu olarak gelen o çocuk mu? Bir nevi fakir olarak yani?"

"Ha?"

Dediği şeye hem şaşırıp hem sinirlenmiştim, elimdeki telefonu sinirden daha da sıktım. 

"Alakası olduğunu, ayrıca seni ilgilendirdiğini de düşünmüyorum. Şimdi şu sınıfın nerede olduğunu söyler misin? Söylemeyecekseniz gideceğim."

Diğerlerine dönüp hafif kısık gözlerimle süzdüm onları, bal gözlü çocuğa döndüğüme ayağa kalkıp bana yaklaştığını fark ettim. Karşıma geçip hırkamın yakasını sertçe kavradı.

"N'apıyorsun amına koyayım? Çekilsene lan önümden!"

"Bana bak, beni daha tanımadığına şükret seni şurada iyi benzetirdim."

"Aynen." 

Diyerek bileğini sertçe tuttum, buna şaşırmış olacak olacak ki gözleri büyüdü. Sırıtmaya devam ederken ki sinirini görebiliyordum gözlerinden. 

"Şimdi bırak, gideyim." 

Dediğimde derin bir nefes alıp bıraktı yakamı, bize bir sikimi anlamamış aptallar gibi bakan çocukların yanına gitti ve siyah saçlı olana döndü.

"Sinan git şu çocuğa yardım et, uğraştırma beni."

Sinan isimli çocuk başıyla onaylayıp kolumu sıkıca kavrayıp sürükleyerek yürütmeye başladı beni, benden hafif sıska olduğu için kolumu birden çekince bana doğru düşecek gibi olup dengesini kurdu. 

"Yavaş ol, kaçmıyorum merak etme."

Sinan yüzüme ifadesizce bakıp önden önden yürümeye başladı, arkasından yürürken bir yandan da etrafı inceliyordum. Sınıfımın önünde durunca bana dönüp elini omzuma koydu.

"Bora.. Yani o sarışın olan çocuk için pek kusura bakma, sana çok çektirecek haberin olsun."

İfadesizce bakıp derin bir nefes aldım ve sınıfa girip cam kenarında, en arkaya geçerek telefonumla ilgilenmeye başladım. Ama nedense o çocuğun.. Bora'nın gözleri aklımdan çıkmıyordu, ne kahverengiydi ne de fazla açık bir tondu. Yoğun bakışları, o sinirli bakışı aklımdan çıkmıyordu resmen. Çok sinirliydim, fakir lafı dokunmuştu biraz.. Sinan'ın dediği şey geldi aklıma, bana çok çektirecekmiş. Peh. 

Dersin başlamasına yakın zamanda sınıfta olan diğer kişilerde geldi, neyse ki kimse yanıma oturmadı fakat garip bir şekilde baktılar. Nedenini bilmediğim halde sorgulamakta istemiyordum, böyle düşünürken sınıfa bal gözlü geldi, gülerek yanındaki kızla konuşuyordu. Beni görünce birden gülüşü söndü ve yine o bakışlarla bakmaya başladı..

 

Gözlere edilen iltifatlar her zaman hoştur....

Mucize.[BXB]Where stories live. Discover now