-17- (14 Şubat'a özel).

485 8 7
                                    

En son yarın atarım deyip bölümü şimdi attığım için özür dilerim kısaca hayatım kötü bir yönde ilerledi canlarım.. Neyse sonunda atabiliyorum bölümü. Bir kaç berbat olaylar oldu hayatımda canlarım onları atlatmaya çalıştım bir de okul var biliyorsunuz..

Bora'dan.

"O yanaklar ne len?"

"Ne olmuş ki?"

Ellerimi Kerem'in kızarmış yanaklarına koyup sırıtmaya başlamıştım karşısında.

"Çilek gibi duruyorsun ha."

"Hayır alakası yok be."

Sırıtıp onu sinirlendirmeye devam ettim.

"Benim minik çileğim."

Derin bir nefes alıp sırıttı..

"Sadece bu lafın hoşuma gittiği için kabul ediyorum."

Bir insan cidden böyle heyecan verebilir miydi bir başkasına? Bu soruyu  çok kez sormuştum kendime fakat hiç olumlu cevabım  olmadı. Şu ansa evet belki ilerde değişir belki değişmez ama şu anki cevabım evet.

**

Tekrardan arabaya geçmiş bir şeyler atıştırıyorduk, Kerem hafif uzanmış gibi oturduğu için karnı az çok belli oluyordu. Sırıtarak yüzümü karnına gömdüm ve ıslak bir kaç öpücük bırakırken o buna karşılık gıdıklandığı için gülerek saçlarını tutup kafamı itmeye çalışıyordu. 

"Bora dur!!"

"Yooooo."

Kerem hala uzandığı yerden kıvranıp gülerken doğrulup dudaklarını öptüm bu sefer. Hem sinirli hemde gülerek yüzüme bakıyordu.

"Nefes alamıyorum hep senin yüzünden!"

"Bende hiç alamıyorum biliyor musun? Malum bakışlarıyla nefesini kesen bir sevgilim var."

Yine kızarmış yanaklarıyla bakışlarını kaçırıyordu... Gözlerim Kerem'in yüzünden karnına indiğinde ameliyat yarasına takıldı. 

Kendimi hala suçlu hissediyordum, suçluydum.

Hala o suçluluk duygusunu yaşıyordum içimde, ya o gün söylediklerimden sonra cidden ölseydi? Ya o bıçak bir milim yukarıda olsaydı? Düşündükçe midem bulandığını bunun yanında kendimden iğrendiğimi de hissettim. Kerem galiba ne hissettiğimi ya da düşündüğümü anlamıştı. 

"Neyin var balım? Yediğin şey mi dokundu?"

"Bilmiyorum ama büyük ihtimalle öyle sevgilim. Merak etme sen."

Başını tamam dercesine sallayıp meraklı gözlerle bakmaya devam etti. Bu çocuk bir bebek gibi bakıyordu ve ben onu yememek için kendimi tutuyordum. Gözleri zaten büyüktü ve bu şekilde daha da tatlı oluyordu... Allah'ım çıldıracağım... Bir an içimde son zamanlarda hiç hissetmediğim o heyecanı ve o kaybetme korkusunu hissettim. Olumsuz düşünmeden edemiyordum... 

"Bora, aşkım. Bir şey olmuş sana, ne oldu anlat bakalım hadi."

"Yorgunum sadece hem bak saat geç olmuş, eve gidelim mi?"

Kerem bu sefer meraklı şekilde değil endişeli şekilde bakıyordu.

"Ben süreyim mi istiyorsan?"

"Yok yok. Biraz daha ye sen hem acıkmışsındır."

"Kilo alırım sonra olmaz ama.."

Bunu dediği an güldüm, ben bu çocuğu her haliyle severim. Hem kilo alırsa da yanakları kocaman olurdu, çok tatlı.

"Göbeğini de yerim kilo aldığında tosuncuk, tosuncuğum da derim."

"Ha.."

Utanınca bu 'ha' demesi de o kadar tatlı ki... Bir şey diyemeyip kızarması..

Ne zamandır duygularım bu kadar yoğundu benim? Bilmiyorum...

**

Saat akşam 8-9 gibi annemin kırmızı rujlarından birini gizlice alıp öpücük kartı hazırlamaya başlamıştım Kerem'e.  Evdeki çalışanlardan ki onlar da ailem gibidir benim, Gamze abla önermişti hediye olarak, 14 şubattı sonuçta elimden geldiğince kendim yapmak istiyordum vereceğim hediyeleri. Gerçi çoktan bir kolye yaptırmıştım ama olsun... 

Kartı bitirince arkama yaslanıp düşünürken buldum kendimi. Acaba Kerem acıdığı ve kırmak istemediği ya da korktuğu için benimleyse? Off.. Cidden düşünmeden edemiyorum. En sonunda su içmeye kalktım ama dudağımdaki ruju silmeye üşendim hem zaten bizimkiler uyanık değillerdir herhalde?

Lambayı açmadan mutfağa girdim ve çarptım. Bir şeye değil, birine...

"Oğlum niye uyumadın?" Lambayı açtığımda hızlıca elimi ağzıma koyup öksürmeye başladım yani daha doğrusu çalıştım ama işe yaramadı sanırım. "Elini indir bakalım Bora." Babam ışığı açmış bana bakıyordu.. 

Elimi çaresizce oflayarak indirip karşımda kahkaha atan babamla bakışıyordum.

"Baba gülmesene ya." Vallahi delireceğim. "Kız Gülce gel buraya!"

Annem koşarak gelip -endişeliydi bir şey oldu sanmış.- bize şaşırmış bir şekilde baktı.

"Oğlum bu tip ne?" Gülerek babama döndü. "Oğlum değil kızım diyeceksin artık hatun." Sinirle su içip odama çıktığımda aynaya takıldı gözüm, dudağımda kıpkırmızı rujla kendimi görünce bende gülmeye başladım  çünkü cidden komik duruyordum. Telefonumu çıkartıp bir selfie çektim ve Kerem'e gönderdim.

Fotoğraf(1)

Bora: Nasılım güzelim? Bu ateşli dudaklar öpsün mü o minik dudaklarını?

Minik Çileğim: Öpsün bakalım PAOPASWADPOW

Bora: Muuaah

neden uyanıksın bebeğim?

Minik Çileğim: Uyumaya çalışırken yazdın da bakayım dedim... İYİ GECELER.

Bora: İyi geceler güzelime.

Kerem çevrimdışı kalınca bende telefonu bırakıp diğer fikrim için Gamze ablanın yanına koştum, uyumamış sigara içiyordu.

"Abla şu zıkkımı bırak kendine zarar ya."

Gamze ablanın sorunları vardı kocasıyla biliyorum kendini sigaraya veriyordu ama insan üzülüyor.

"Bırakabilsem bırakacağım yavrucağım... Neyse sen neden uyumadın bakayım bir şey mi oldu?"

Sırıtarak fikrimi anlatmaya koyuldum.

"Abla şimdi benim sevgilimi biliyorsun o turuncu saçlı çocu-"

"Kerem mi?"

"Heh evet Kerem. Ben ona kek yapmak istiyorum ve yardımın lazım."

Gamze abla hem gülüp hemde dikkatle dinliyordu beni.

"Tamam evladım yaparız neyli olacak?"

"Bilmiyorum ki abla ya..."

Gamze abla bir süre düşündü bende sıkılmış bir ifade ile ona bakmaya başladım.

"Havuçlu tarçınlı?"

"Abla Ada ve Alp gibi olmayız dimi?"

Gamze abla dediğime bir kahkaha patlatıp mutfağa yürüdü.

"Yok evladım merak etme."

****

Mucize.[BXB]Where stories live. Discover now