15. bölüm Güzel günler ve beklenmedik kazalar

2 1 0
                                    

(Bölüm şarkısı mabet matiz fırtınadayım olsun bakalım.)

"Evine de hayatıma da hoş geldin sevgilim...."

Günlerden 18 Eylül pazartesi ve biz dün evlendik...

Sahiden evlenmiştik değil mi? Ben yaşlı maymun diyerek lakap taktığım, yakamdan düşsün diye elimden geleni yaptığım ama en sonunda kendisine çekildiğim adamla evlenmiştim.

Şuan ise onun isteği üzerine balayı adı altında tatile çıkmıştık. Bu kısa bir gezi gibi olacaktı çünkü benim garip bir şekilde fazlasına tahammülüm yoktu.

Nerede olduğumuza gelirsek de eymen hayalim olan o yeri bir kez daha gidip gezmeyi, orada birlikte vakit geçirme teklifini sunmuştu bana.

Evet, Fransa/paris.

Yanımda Kaldığımız oteldeki rahat yatağımızda yol yorgunu olduğumuz için mışıl mışıl uyuyordu. Ben ise tek kolumu üzerine durmuş onu izliyordum.

Her nefes aldığında göğsü yavaşça şişiyor sonrada geri iniyordu. Nefesi düzenli, yüz ifadesi ise bir çocuğunki kadar masumdu.

Tebessüm ettim ve parmak uçlarımla saçlarını okşadım. Aslında saçlarının uçlarını okşamıştım sadece ama o bunu hissetmiş gibi yavaşça gözlerini açtı.

"Günaydın, istemeden uyandırdım sanırım." Dediğimde mayışık ifadesiyle gülümsedi.

"Günaydın, uyandırman beni daha mutlu eder. Normal kalkmaktansa karımın beni kaldırmasını tercih ederim." Diyerek mırıldandığında heyecanlandım ve biraz da utandım çünkü karım demesine alışık degildim haliyle. Yatakta bağdaş kurup oturduğumda oda hafif doğrularak sırtını başlığa dayadı.

"Biz cidden evlendik değil mi ya? Ben birde evliliği saçma bulup en geç evlenen hatta evde kalan kız olurum diyordum bizimkilerle aramızda. Şimdi ise ilk evlenen oldum." Diyerek kendimle dalga geçtiğimde güldü.

"Ee sonuçta benim gibi biri ile evlendin. Başkası olsaydı fikrini değiştiremezdi." Dediğinde mutluydu sonra bir düşünce geldi aklına ve kaşları hafif çatılıp tereddütle bana baktı.

"Başkasıyla olsaydın fikrin değişmezdi değil mi?" Dediğinde gıcıklık yapmak istesem de sanırım ilk defa kendimi tuttum.

"Bilmiyorum çünkü artık kendime de anlam veremeyecek kadar kafam karışık ama öyle olurdu sanırım." Dediğimde hafiften bir rahatladığını farkettim.

"Farkında mısın? artık o kadar emin olmadan konuşuyorsun ki sürekli cümlelerinde 'sanırım' kelimesi geçiyor." Dediğinde daha yeni farketmiştim. Elimi tuttu ve ters çevirerek avucumun içini öptü.

"Ben her halini seviyorum ama lütfen o eski kendinden emin haline dön. Bu seni de yorar beni de. Karımı cazgır ve kendinden emin bir şekilde istiyorum." Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Yoruluyorsan yorul banane? Ben yorulmuyorum eminsizlikten, sen istemezsen gidebilirsin. Arkandan ağlamam sanırım." Dedim ve içinde kullandığım sanırım ile bu sefer ilk önce şoka girip sonra kısık bir küfür ettim.

"Ben sahiden bozuldum. Baksana gene yaptım." Dediğimde gülerek beni onayladı.

"Fabrika ayarlarına dönmenin bir yolunu bulmaya başla bence." Dediğinde biraz alaylı bir bakış attım.

Savaşın DansıWhere stories live. Discover now