22. bölüm

4 0 0
                                    

"Eymenn! Çabuk buraya gel!" Yüksek sesle mutfakta olan eymene, salondan bağırdığımda sesim yankı bulmuştu.

Eymen koşarak geldiğinde gözleri etrafını taradı. İyi olduğumu gördüğünde tuttuğu nefesi bıraktı ama benden bir iki adım uzak çınarı gördüğünde ilk önce yeşil hareleri sonra da direkt gözleri büyüdü.

Çınar benden birkaç adım uzakta ayakta duruyordu. Onu oraya ben koymuştum çünkü onu eylem'e emanet etmiştim ve geldiğimde yürüyordu. Tekrar görmek için onu kendimden çok az uzak bir yere koymuştum aslında. Düşse yetişecek kadar yakın ama beni tutamayacağı kadar uzaktaydım. Şuan ise bana yürümesini bekliyordum.

Eymen'e elimle gel işareti yaptığımda yanıma geldi ve benim gibi tek dizinin üzerine diz çöktü. Çınara döndüm ve gülümsedim.
"Hadi benim güzel oğlum, gel de baba yürüdüğünü görsün, gel bana." Dediğimde Çınar yumuşak sesimle bana döndü. Kendine özgü sesler çıkararak güldükten sonra yamuk birkaç adım attı bana doğru. Daha sonra durdu ve eymen'e baktı.

Ona gitmeye karar vermiş olacak ki yönünü çevirdi ve babasına doğru iki adım daha attı. Eymen'in dibine kadar geldiğinde tam ona tutunacakken dengesini kuramayınca Eymen düşmeden onu yakaladı ve gülerek göğsüne çekti.

Acayip mutlu duruyordu ki benim de ondan farkım yoktu pek. Koltukta oturup bizi izleyen eylem de aynı şekildeydi. Ben geldiğimde yorgunluğunu atmak için koltuğa oturmuştu. Tabiki o ilk heyecanı atlattığı için gayet rahattı. Gün boyunca çınara da o bakmıştı.

Eymen "Ne çabuk büyüdü! Daha geçen gün sanki hastaneden gelmişti de kucağımıza almıştık oysa ki.." Dediğinde çınarın saçlarını okşarken gözlerinin içine bakarak gülümsedim.

"Bana da öyle geliyor ama geçiyor işte. Keşke hiç geçmese hep böyle küçük kalsa onu koynumda yatırsam ömrüm boyunca ama ileride kocaman, babası gibi bir adam olacak." Dediğimde eymen gururlanmış duruyordu. Kaşla göz arasında onu da övdüğümün farkındaydı"İltifat için teşekkür ederim Karıcığım." Dediğinde yanağına uzun bir öpücük bıraktım ardından da ayağa kalktım. Kucağına çınarı alıp oda ayağa kalktığında kollarımı çınarı bana vermesi için uzattım.

"Mama vakti bizim için. Hadi ver oğlumu bana." Dediğimde omuz silkti.

"Bende geleceğim, sen bir daha taşıma." Dediğinde başımı sallayıp eylem'e döndüm.

"Eylem,aşkısı, çınara baktığın için teşekkür ederim. Çok makbule geçtin. " Dediğimde gülümsedi.

"Ayıpsın yani yenge ya. Halasıyım ben onun, tabiki bakacağım. Seve seve, her zaman. Sürekli bırak da onun o tombik yanaklarını mucuk mucuk öpeyim." Dediğinde tebessüm ettim.

"Normalde de mıncıklayabilirsin yani benim illa işim olmasına ve senin bakmana gerek yok bunun için güzelim,  mıncıklanmayı çok seviyor zaten garip bir şekilde. Doya doya mıncıkla. İlerde bulamayacaksın nasıl olsa." Dediğimde dudak büzdü.

"Keşke büyümese." Dediğinde başımı salladım ve beni bekleyen eymene dönüp başımı salladıktan sonra salondan çıktık. Yukarı odamıza çıktıktan sonra ilk önce çınarın bezini değiştirdim ardından da onu emzirdim. Minik dudakları durulduğunda onu izlemeyi bırakıp bizi izleyen eymen'e baktım.

"Eymen, sence yetebilecek miyiz? Yani ya düşerse ve kaldıramazsak?" Dediğimde başını iki yana salladı.

"Meyram, benim güzel karım, sana söz veriyorum yetmediğimiz bir zaman olmayacak." Dediğinde ruhumun da bedenimin de uyuştuğunu hissettim. İlk defa bir söz bu kadar hoşuma gidiyordu.

Savaşın DansıWhere stories live. Discover now