7- Beril

4.8K 296 53
                                    

Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim. "Lan iyi misin?" Kerim'in endişeli sesiyle istemsizce bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Saçlarımı geriye doğru tararken hâlâ endişeyle yüzüme bakıyordu. "Ya oğlum ne oldu?" Dedi onu cevapsız bırakmama isyan ederek. Gülümsemem dudaklarımda genişledi.

"Sen benim için endişelendin mi?" Dedim tatlı bir sesle. Gözlerini kırpıştırdı. Bunu kesinlikle beklemiyordu.

"A- yok hayır, yanii evet." Hızlı hızlı birkaç kelime saçmaladı. Başını başka yere çevirdi ve bilinçsizce ensesindeki saçları karıştırdı.

"Bazen çok gıcık oluyorsun." Dediğimde sadece gözlerini bana çevirdi. Kaşları yavaşça çatılmaya başlarken bir nefes verdim. "Ama şu an çok tatlısın."

Gözleri büyürken, yutkundu. Ensesini kaşıyan elleri duraksadı. Yanakları kızarmaya başladığında gözlerime heyecanlı bir ifadeyle bakıyordu.
"A- şey..." Dedi ve tekrardan gözlerini tüm koridorda gezdirmeye başladı. "Sen de öylesin yani... sanırım." Göz ucuyla tepkime bakıyordu. Güldüm. Tatlı pezevenk.

"Eyvallah. Hadi al telefonunu." Dedim hâlâ elimde asılı duran telefonu sallarken. Kerim hipnozdan ayrılmış gibi oldu ve hemen telefonunu aldı.
"Sonra görüşürüz." Dedim yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan.

Biraz daha yüzümü izledi. Yanakları kızarmıştı ve şapşal bir ifade vardı yüzünde. "Görüşürüz." Dedi hızlı adımlarla yan dairenin kapısını çaldı. Hâlâ ona bakıyordum. Kapıyı pembe pijama takımlarıyla Tuğba açtı. Elinde yarısı yenmiş, yeşil bir elma tutuyordu. Tam bir şey diyecekti ki abisinin yüzüne bakınca kaşlarını çattı.

"Niye mal gibi sırıtıyorsun?" Dedi anlamaz gözlerle abisine bakarken. Kerim onu umursamadan içeri girdi. Abisi çekilince beni fark etti. Kaşları havalınırken sinsi diyebileceğim şekilde sırıttı. "Merhaba Rüzgar abi."

"Merhaba." Dedim gülümseyerek. O el sallayıp eve girdi. Ben de aynı şekilde.

Eve girdiğimde kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Kerim bana iyi geliyordu...

Dayanamayıp telefonumu elime aldım.

Rüzgar: Kerim! (20.30)

Rüzgar: Kerimmm

Görüldü...

Yazıyor...

Kerim: He? (20.31)

Rüzgar: Oyuna girelim mi?

Görüldü...

Yazıyor...

Kerim Çevrimiçi...

Yazıyor...

Rüzgar: Destan mı yazıyon amk hadi

Kerim: Bilmem

Rüzgar: Evet olarak kabul ediyorum

Kerim: Tamam

Mesajlardan çıkıp oyuna girdiğimde Çevrimi arkadaşlarda Kerim vardı. Hızla ona oyun isteği attığımda hemen kabul etti.

Birkaç saat boyunca onun bol küfürleri ve benim kahkahalarım duyulmuştu.

Bir yandan telefonla konuşurken bir yandan oyun oynamıştık. Şimdi ise benim zorumla oyundan çıkmıştık. Kerim ve ben takım olmuş, Enes ve Ceyhun'a karşı savaşmıştık. Pezevenkler oyunun tiryakisi olmuş.

"Senin yüzünden kaybettik hep!"

"Asıl senin yüzünden kaybettik." Dedim onunkinin aksine daha sakin bir sesle.

"Kapatıyorum ben. Sen de git zıbar." Dedi ve cevabımı beklemeden telefonu yüzüme kapattı.

"Orospu." Diye mırıldandım kapanan telefona bakarak.

Zaten yorulduğum için yüzümde silinmeyen bir gülümsemeyle uyuyakaldım...

***

"Pişt! Sarı bomba!" Aykut'un sesiyle ona döndüm. Sınıf kapısından pis pis sırıtmış, bana bakıyordu.

"Buyur ciğerim." Dedim gevşek bir şekilde, şiveli söylemeye çalışarak.

Aykut'un sırıtması genişledi. "Beril'cik seni çağırıyor." Dediğinde Aykut'un arkasından Beril çıktı ve bana gülümseyerek el salladı. Ben de ona gülümsedim ve selam vermek amaçlı elimi kaldırdım. Gülümsemem samimi değildi çünkü ona her samimi gülümsediğimde umutlanıyordu.

"Rüzgar bir gelir misin?" Dediğinde yanımda oturan Anıl pis pis sırıttı.

"Git git." Deyip beni omuzumdan dürttü. Oflayarak elini omuzumdan ittim ve ayağa kalktım.

Kıza açık açık onu sadece arkadaşım olarak gördüğümü belli ediyordum ama pes etmiyordu bir türlü.

Yanlarına ilerlediğimde Aykut'un yüzünde de Anıl'ınkine eş bir sırıtma vardı. Ona öldürücü bakışlar atıp Beril'in yanına ilerledim.

"Biraz yürüyebilir miyiz?" Dediğinde sınıftakilerin bakışları altında kalmamak için kafamı salladım.
"Nasılsın?" Diye sordu saçlarıyla oynarken.

"İyi sen?" İkimiz yanyana okulun koridorunda ilerlerken Beril'in kendi arkadaşları bize bakıp gülüşüyorlardı. Benim onları izlediğimi fark edince anında başka bir işle uğraşıyormuş gibi yaptılar.

"Ben de iyiyim." Dediğinde bahçeye çıkmıştık. "Sana bir şey sormak istiyorum ama lütfen düşünmeden cevap verme." Ne diyeceğini zaten tahmin ettiğimden başımı salladım.

"Senin bana karşı bi ilgin olmadığını zaten biliyorum. En azından bir hafta birlikte takılsak, bir denesen." Dedi işaret parmağını bir yaparken. Gerçekten çok istiyor gibi gözüküyordu. Sıkıntılı bir nefes vererek isteksiz olduğum halde başımı salladım.
"Çok çok teşekkür ederim." Sevinçli sesiyle gülümsedim. Yani yalan yok şirin kızdı. "O halde hafta sonu bir işin yoksa buluşabilir miyiz?" Dedi dudaklarında engel olamadığı bir gülümsemeyle.

Kafamı salladım. "Tamam, olur."

Zil çaldığında tekrar sınıfa döndük. Beril bana el sallayarak kendi sınıfına girdi.

Sınıftan içeri girdiğimde gözlerim ilk Kerim'e takıldı. Ela gözlerini duvara kilitlemiş, bacaklarını titretirken oldukça öfkeli gözüküyordu. İzlenme hissiyle bana baktığında göz göze geldik. Anında başını başka tarafa çevirdi.

Kendi sırama geçip, Anıl'ın yanına oturdum. "Hayırdır, Kerim niye böyle saldıracak gibi duruyor?" Dediğimde ikili kendi sohbetlerinden kopup bana döndüler.

"Bizde bilmiyoruz ki." Dedi Aykut göz ucuyla ona bakarken.

Garip...

***

Beril'i sevin, kötü niyetli değil ya da hikayedeki gıcık kız değil.

Cemre gibi değil yani shskhxjsjxhxh

BENİMLE KAYBOLDUN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin