(13) Bırakılmış zarf

22 1 0
                                    

Beni durduğum pozisyonu bozmadan kucağına aldı ve ayağa kalktı. Kucağında 60 kiloluk bir kız yokmuş gibi çok kolay kalktı. Bu adamda ne tarz bir güç var? Yatağa doğru ilerledi ve uzandı yatağa, tabii bana dikkat ederek.

Arkası üstüne uzandı ve ben üzerinde duruyorum. O yüzden inmek ve en azından yanında uyumak için hamle yaptım ama "Kal öyle, böyle uyu." dedi ve benim üzerinden inmeme izin vermedi. Tek eliyle çarşafı aldı ve benim belimi örttü.

"Işıklar açık, ben yalnızca karanlıkta uyuyabiliyorum." dediğimde iki elini birden kaldırdı ve iki kere bir birine alkış gibi vurmasıyla ışıklar kapandı. Sadece cam duvarların altından loş ışık açık kaldı.

"Rahatsız ediyorsa eger hepsini kapatabilirim. İster misin?" dedi yumuşacık bir ses tonuyla.

"Hepsini kapat." dediğimde ikinci kez üç defa elini bir birine vurdu. Tüm ışıklar kapandı ve huzurun kollarında gözlerimi ben de kapattım. Hiç başka yerde şimdiye kadar uyumamıştım ve uyuyacağımı da sanmıyordum. Ama bana rahat gelen bu sıcak adamla uyumam kolay olmuştu. Belimde hareket eden elleri beni daha çok mayıştırmıştı ve git gide kapanan gözlerim ile gerçekten de çok rahattım.

Bu adam benim zaafım olmazsa iyi olur. Daha dün tüm adamlarının ailelerini ve kendi babaannemle kardeşimi bu adamdan kaçırmışken, şimdi onun kollarında güvende hissetmem normal mi? Peki ya benim kim olduğumu öğrenirse ne olur?

Kafamda bir sürü soru işareti vardı ve düşünmekle bulunamayacak sorulardı. O yüzden bu günlük her şeyi geri plana atarak hayatım boyu tatmadığım bir duyguyu ve hayatım boyu unutamayacağım bir ilki yaşayarak bir erkekle uyumaya çalıştım.

Az sonra kapanan gözlerimle karanlığa kucak açmıştım.
Uyumadan hemen önce kulağıma dolan fısıltı ise ilk defa gerçekten uzun yıllardan sonra ilk defa küçük de olsa gülümsememi sağlamıştı.

"Uyu küçük Kraliçe. Ben seni her şeyden korurum. Rahat uyu." diye kulağıma dolan fısıltı beni mutlu etmişti.

Bir kaç saat önce aramızda kilometreler olan adamla şimdi 1 santim bile aramızda mesafe yoktu. Allah'ın işi ya bu da.

Asla asla deme diye bir söz vardır. Ne de yerinde söylenmiş bir söz.

Bir kaç saat sonra.

Üzerimde bir ağırlık vardı. Uykuluydum ve tam olarak neler olduğunu algılayamıyordum ama bir ağırlık vardı. Gözlerimi zar zor açarak neler olduğuna bakmak istedim ama gözlerim yorgun olduğum için fazla direniyordu.

Nihayet bir kaç denemeden sonra gözlerimi açtım ve yüzümün yan tarafa dönük olduğunu ve Ezlah'la dip dile burunlarımız bir birine değecek şekilde uyuduğumuzu gördüm. Daha sonra bakışlarımı aşağıya indirdim ve ağırlığın ne olduğunu çözmeye başladım.

Ezlah Bir kolunu belimden dolamış bir şekilde yüz üstü uyuduğu için neredeyse vücudunun yarısı üzerimdeydi. Eli ile de belimi kavramış bir şekilde derin nefesler alarak uyuyordu.

Dövüşçü kralının böyle çocuk masumluğuyla uyuduğunu birilerine söylersem kesin bana gülerlerdi ama melek gibi uyuyan adamı seyr etmek bile güzel bir duyguydu.

Ben uyanmıştım ve camlara baktığımda saatin çok erken olduğunu yavaş yavaş aydınlanan havadan anladım. Sabahın beşi olmalıydı. Bir saat fazla uyusam da olurdu ama artık uyanmıştım. O yüzden kahvaltı hazırlasam iyi olacağını düşündüm.

Ezlah'ı uyandırmamaya dikkat ederek altından çıkmaya çalıştım ama kolu bana müsade etmediği için elimle kolunu tuttum. Kolunu kaldırarak belimden ayırıp tam altından çıkarak kalkıyordum ki , birden bire elimle tuttuğum kolu hareketlendi ve beni belimden yakalayarak yatağa doğru çekti. O kadar hızlı olmuştu ki, sadece göz açıp kapayıncaya kadar. Ezlah uyanmış ve beni belimden yakalayarak altına almıştı.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now