(20) Bulvar hikayesi

15 1 0
                                    

Eflah, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü mezunu, gizli odamın ağına yakalanan korsan ağ, odama bırakılan zarf, suikastçım, 'Kara Gölge', dahi.

Tüm bunların sebebi Eflah'dı. O da dahiydi ve bir dahinin kurduğu sisteme başka bir dahi girerdi. Üstelik suikastçı bir dahi.

"Beni öldürmek için önce benden daha güçlü olduğunu kanıtlamalısın bayım. Bu ne yazık ki mümkün değil. 'Kara Gölge' ismiyle tanınan suikastçi olsan da, bu isimden ve bu mevkiyden çok daha fazlasına ihtiyacın olurdu emin ol." diyerek yemek yapmaya geri döndüm.

Dahi olabilir ama, benim beynimde çok daha fazlası olduğunu bilmiyor.

"Bunu benden isteyenin kim öğrenmek istemiyor musun? Ya da istemez misin? Beni vurmasaydın o gün ben o adamı öğrenmiş ve sana söylemiş olurdum. Çok az kalmıştı ve çok yaklaşmıştım. Bu görevi bitirmem gerek. O adama ulaşmam lazım. Bunun için de bana yardım etmelisin." dediğinde tepki göstermedim.

"Bana o adam hakkında ve benim hakkımda topladığın bilgileri vermen yeterli. Elle tutulur bir kanıt da tabi. Aksi halde beni siz öldürmek istiyorsunuz diye anlarım." dedim ve elbette bunu ciddi söylemiyordum. Gözlerinde kendime karşı tehlike görmemiştim. Böyle bir niyeti yoktu ve beni değil de o adamı bulmaya çabalıyordu.

"Kimsin bilmiyorum ama benim 'Kara Gölge' olduğumu unutuyorsun. Gölge kendi işini başkasına vermez. Sadece yardım istedim o kadar. Kabul etmezsen kendi başıma da yapabilirim." dedi ve ayağa kalkarak mutfaktan çıktı.

Ne diyebilirim ki, kendi seçimi. Bir şeyler öğrendiğime göre kendim de bilgi toplarım. Demek gizli odama ulaşacak kadar iyi bir bilgisayar kullanıcısıydı Eflah. Bu adamın gelecekte benim işime çok fazla yarar.

1 saat kadar sonra bir kaç çeşit yemek hazırlamıştım ve mutfağı da toparlamıştım. Avel'i Mehmet odama çoktan çıkarmış olmaydı.

Bir tepsi alarak içerisine ekmek, peçete, kaşık bıçak çatal ve her yemekten bir tabak koyarak elime aldım ve mutfaktan çıktım. Ortalarda Eflah yoktu, anlaşılan odasına gitmişti.

Asansöre doğru yürüdüm ve binerek 5. katın tuşuna bastım. Hareket eden asansör bir kaç dakikaya katıma giriş yapmıştı. Duran asansörle indim ve odaya göz attım. Avel yoktu odada. Kaşlarımı çatarak cam kenarındaki sehpanın üzerine tepsiyi bıraktıktan sonra banyonun kapısını tıklattığım. Avel burada misin?" diye soru sorduğumda "Evet." cevabını almak içimi rahatlamıştı.

Koltuğa oturarak banyodan çıkmasını bekledim. Bir kaç dakikaya aceleyle bornozla çıkan Avel "Abla bir şey mi oldu babaanneme?" diyerek telaşla konuştu.

"Bir şey yok. Üzerini giyin yemekler soğutmamış ye." dedim ve ayağa kalkarak aşağı inmek için asansöre doğru yürüdüm.

"Abla neden hapis gibi beni buraya tıkıyorsun? Neden aşağı inerek misafirinle konuşmamı istemiyorsun? Benden utanıyor musun?" dediğinde durdum ama arkaya, yani Avel'e doğru dönmedim.

"Nerede gördün onu?" diye soru sordum emin olmak için.

"İlk geldiğim gün biz yukarı asansörle çıkarken 4. katta bir silüet gördük. Kim olduğunu Mehmet abiye sorduğumda Asel hanımın misafiri dedi. Yüzünü görmemiştim ama uzun boylu biriydi." dediğinde bir birlerini tam olarak görmelerine sevindim. Peki Eflah neden sık sık 4. kata çıkıyor? 4. kat benim odamın hemen altı, yani tehlikeye yakın bir yer. Bu kadar dahi bir adam benim odama giriş bulursa her şeyi çözer, hatta gizli kapıyı da açar. O yüzden daha dikkatli olmalıyım.

"Yemeğini ye Avel." diyerek asansöre bindim ve alt katın tuşuna bastım. Kütüphanede bir az gezsem iyi olacaktı. Hem kontrol da etmiş olurum.

4. kata indiğimde ilk önce çalışma odama doğru gittim. Kapı kulpunu aşağıya indirdim ve kapıyı açarak içeriye girdim. Kahverenkli ahşap süslü duvarlar, büyük cam pencere, dosyaların bulunduğu raf, işle ilgili kitapların, dergilerin bulunduğu dolap, rahmetli babamın eski sandığı, yine babamın eski araba oyuncaklarının kolleksiyonu, ahşap masa ve büyük koltuk, önünde de tekli iki tane koltuk ve küçük sehpa olduğu gibi duruyordu. Masanın üzerinde leylek kalemlik, saat, anne babamın resminin bulunduğu çerçeve, Türkiye ile Azerbaycan bayrağı, küçük bir at biblosu da bıraktığım gibiydi.

YER ALTI AYDINLIĞI Donde viven las historias. Descúbrelo ahora