(36) Gecikmiş sorgu

10 1 0
                                    

Gelen arama ile duvara sabitlenmiş telefonu açtım ve Cenkin sesini duydum. "Efendim geldiler." dedi ve dudaklarım kıvrılarak Ceylin'e baktım.

"Evet, Ceylin. En son suçun masum bir yaşlı kadını ölüme sürüklemek." dediğimde başını iki yana salladı.

"Tek cezam bu." dedi titrek sesi ile.

"Tek cezan mı? Böyle mi düşünüyorsun? Babanın ört bastır ettiği cezalar peki?" dedim ve önüne elimdeki dosyayı fırlattım.

Şaşkınlıkla dosyayı hemen alarak bakmaya başladı. Çünkü benim altı boş konuşmayacağımı iyi biliyordu. Derin bir nefes aldım ve Ceylin'in karşındaki sandalyeye oturdum.

"Ceylin hanım. Bir çok ajanın, hem de tesisin en iyi ajanlarının ölümüne sebep olarak hatalarını ört bastır etmek için kendi konumunu kullanan babana güvenerek daha kaç başarısızlık gösterecek ve daha kaç ajanın ölümüne sebep olacaksın?" diye soru sorduğumda nutku tutulmuş bir şekilde bana bakan kız şimdiden dünyasının başına yıkıldığını gösteren gözlerle bana bakıyordu.

"Bu... u...u nasıl oldu?" dediğinde dudaklarım kıvrıldı.

"Ben senin babanın bile üstüyüm. Benim elim her yere girer. Babanın kapatmak istediği her hatayı bulurum." dediğimde rengi attı.

"Ne yapacaksın." dedi. Çünkü korkuyordu. Biliyordu ben bir iş yaparsam onu o kadar ince düşünüp yaparım ki, insanı mahv edecek şekilde.

"Seni ömürlük ve ağırlaştırılmış bir hapse, babanı ise görevini suistimal ederek konumu kullanmak ve suçluya yardım etmekten Ömürlük hapse mahkum edeceğim. Paranız bile bu defa sizi kurtaramayacak." dememle odaya iki ajan girdi. Aynı anda döndüm ve siyah arkası boş görünen camlara baktım. Oradan da Ceylin'in babası, Ömer Can'ı tutuklayan iki ajan daha vardı. Elimdeki dosyayı da ajanlardan birine vererek savcılığa teslim etmesini istedim.

Ağlayan, bağıran ve bana yalvaran kıza sadece boş boş bakmakla yetindim. Onu görmek isteyen ajanlara direniyor ve bağırarak benden özür diliyordu. Bu kızın sesini duymaya bile tahammül edemediğim için birden "Yeter!" diye bağırdım. Anında korkarak susan kıza serçe bakarak konuştum.

"Beni bitirmek isteyen sendin. Babaannemi sırf hırsın ve bana olan kıskançlığın yüzünden öldüren de sensin. O kadar ajanı başarısız olduğun için ölümüne sebep olup da suçlu ilan eden de sizsiniz. Neyin merhametini istiyorsun benden? Dua et sana işgence etmedim. Dua et işlerim var, yoksa seninle öyle uğraşırdım ki dünyaya geldiğine pişman olurdun. " dedim ve ajanlara bir baş işareti yaparak götürmesini istedim.

Anında sürükleyerek odadan çıkarılan Ceylin'in sesi ile diğeri odadan çıkarılan babası Ömer Can'ın sesi bir birine karışmıştı.

Nihayet uzaklaşıp sesleri kesilince derin bir nefes aldım ve sorgu odasından çıktım. Bir işim daha sona erdi ve her kes hakettiği hayata kavuştu.

Bilmiyorum ama içimde bir hiss var. Bu göreve başlamadan önce her şeyi, yarım bırakılan her şeyi yerine getirme hissi var. Kim bilir belki bu görevin sonunda ölüm bekliyordur beni. Belki istediğim işi yerine getirirken bir kurşun, bir bıçak, ya da dövüş zamanı boynuma aldığım bir darbe sonucu bu hayatla vedalaştım. Kim bilir?

Asansöre doğru yürüdüm ve tuşuna basarak bekledim. Gelen asansöre binerek zemin katın tuşuna bastım. Bir kaç dakika sonra duran asansörden indim ve aracıma doğru yürüdüm. Sürücü koltuğuna oturarak aracı çalıştırdım ve sürmeye başladım.

4 saatlik bir yolculuğun ardından Konsey için hazırlandığım deponun önüne geldim.

İçeri girmemle her kesin hazır bir giyimle başları önünde beni beklediğini gördüm.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now