(22) Kibarca kaçırılmak

17 1 0
                                    

1 hafta sonra...

İşler umduğumdan daha iyi gidiyordu. Hem yer altı dünyamda hem şirketimde hem de evde her şey yolunda gidiyordu. Avel artık bana ne soru soruyor ne de problem çıkarıyordu. Birlikte ben müsait olduğumda öğlen yemeği yiyor, o çocukluğunun en komik anlarından bahsediyor ve benim onu daha çok tanımama sebep oluyordu. Ayrıca şirkette de çok iyi işler çıkarıyordu. Yeni başlayan stajyerlere bile şirketle ilgili işleri öğretiyor, onlara yardım ediyordu. Aynı zamanda kendi işlerini de zamanında kusursuz yapıyordu.

Avelin gelecekte güzel bir iş kariyeri olacağına şimdiden emindim. Azim vardı bu kızda. Ne hırs ne de bir hedefi yoktu. Sadece eline aldığı işi layığı ile yerine getiriyordu.

Diğer yandan yavaş yavaş karanlık dünyayı aydınlığa çevirmek için operasyonlar düzenliyordum. 1 haftada 3 operasyon yapılmıştı ve birinde ben diğer ikisinde Mehmet liderlik etmişti. Başarılı operasyon sonucu yakalanan adamlar gerçekten önemli aranan isimlerdi.

Eflahın da durumu daha iyiydi. Mesela dikişleri iyileşmişti ve ben estetik dikiş attığım için dikişi sökmek gerekmiyordu. Eğilebiliyordu artık ve her hareket ettiğinde canı yanmıyordu.

Şirketde son bir haftada 3 yeni projeye imza atılmıştı. Her şey yerli yerinde ve başarıyla sonuçlanması burnuma kötü kokular getiriyordu. Bu kadar normal olmak, sıradan olmak, ve bu sessizlik büyük bir tehlike ile birlikte geleceğini gösteriyor.

Umarım kötü şeyler olmazdı.

Bu gün de şirkette öğlene kadar yoğun tempoda iş toplantıları olmuştu. Öğlene kadar 3 ayrı toplantıya girmişdim. Başım çok fena acıyordu ve şirketin havasından bir an önce çıkmak istiyordum. Avele bu öğlen yemek sözü vermiştim. Onun işlerini bitirmesini bekliyordum ki, öğlen yemeğine çıkalım. Derin bir nefes alarak geriye yaslandım. Beş dakika gözlerimi kapatmak adıyla tam arkaya yaslanıyordum ki, kapı tıklatıldı ve benim gel demem beklenmeden kapı açılarak içeriye girildi. Tabiki bu Aveldi.

"Abla, hadi yemeğe gidelim. İşim bitti. Karnım da çok acıktı." demesiyle bana gülümseyen yüzü gerçekten yorgun görünüyordu. Anlaşılan bu gün her kes için yoğun olmuştu.

"Tamam." diyerek ayağa kalktım ve çantamı alarak Avele doğru yürüdüm. Kapıdan birlikte çıkarak asansöre doğru yürüdük. Gelip asansörlerin olduğu yere vardığınızda Avel bana yaklaştı.

"Abla, ben de seninle binebilir miyim?" diye fısıltıyla konuşan ve sürekli etrafa bakarak birilerinin gelmesine karşı tetikte olan kızın yüzüne merhametle baktım. Sanki küçük çocuktu. Sürekli bir şeylere heves ediyor, bir şeyleri gizleme çabaları bana çok masum gösteriyordu onu.

"Tamam, benimle gelebilirsin." diyerek ben de onun gibi kısık sesle konuşarak ona doğru eğildim. Bana göz deviren kıza gülmek geldi içimden ama gülemedim.

Alay ettiğimi anlamıştı ve kollarını küçük kıskanç çocuklar gibi göğsünde birleştirmişti. Açılan asansöre baktım ve elimle Avelin geçmesi için buyur ettim. İçeriye büyük bir heyecanla giren kızın ardından ben de girdim. Gerekli işlemleri yaptım ve kapı kapandı.

Aşağı kata inmeye başladığında Avel asansörün içini dikkatle izliyordu. "Avel, asansörde hiç bir şey yok. Normal asansör. Öyle bakmayı kes, bir şeyler olmayacak." diyerek olağan dışı bir şeyler bekleyen kız sözlerimle başını salladı.

"Ne bileyim abla, senin olduğun her yerde bir şeyler oluyor." diyerek haklı bir cümle kurdu.

Bir kaç dakika sonra asansör durarak kapılar açıldı. İlk ben çıktım ve öğlen olduğu için pek kimse olmadığından ortalık boştu. "Çık Avel." dedim ve benim ardımdan kız çıktı.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now