(27) Hük

17 1 0
                                    

"Noldu?" diye sessizliği bozan Güneş aniden susmamla ne düşündüğümü anlamaya çalışıyordu.

"Hiç, hiç bir şey. Güneş sana bir soru soracağım. Bu benim için gerçekten önemli bir konu ve iyi düşünerek cevap ver." dedim gözlerine derince bakarak.

"Dinliyorum." diyen adam ile bu soruyu sormak için acele etmemem gerektiğini anladım.

"Bu konuyu hastahaneden çıktığımızda konuşuruz." dedim ve geriye çekilerek yatak başlığına sırtımı dayadım. Ezlah arkamdaki yastıkları düzelterek bana yardımcı oldu. Bedenim hala uyuşuk gibiydi. Ayağa kalkmam gerek, hasta değilim ve omzumdaki yara da iyileşmişti. Sadece uzun zamandır uyuduğum için tutulmuştu o kadar. Hareket edersem açılırdı.

Bu zaman aklıma unuttuğum Hük geldi. Ah, Hük gelmişti. Hük, beni bulan Hüktü. Heyecanla ileri durarak Güneşe baktım ve sabırsızca konuştum.

"Hük, Hük beni bulmuştu. Son hatırladığım o. Nerede peki şimdi? Burada mı? Onu görmek istiyorum." dedim.

"Asel sakin ol, evet buradaydı en son. Çıkıp bakayım neredeyse haber vereyim gelsin." diye şaşkınlıkla konuşan ve ayağa kalkan Ezlahın elini tutarak durdurdum.

"Durun. Ben ona sürpriz yapmak istiyorum. Neredeyse bulun ama haber vermeyin. Hatta gözüne bile görünmeyin. Sadece bulun ve bana yerini söyleyin." dediğimde gülerek başını salladı.

"Tamam, sen nasıl istersen." dedi ve elini tuttuğum elimi tutarak yukarıya kaldırdı. Üzerine bir öpücük kondurarak yatağa bıraktı. İlerledi ve kapıdan dışarıya çıktı. Onu sabırsızca beklemeye başladım. Çünkü bir an önce Hükü görmek istiyordum. O benim iç adamımdı. O benim gerçekten de bir parçam haline gelmişti. Tıpkı Mehmet gibi. Mehmet her an yanımdaydı, ama Hük her anımdaydı. Mehmet ile her yere beraber giderken o hep uzakta kalan taraf oluyordu.

Biz eğitim süresinden, hatta tesise ilk seçildiğimiz andan beri beraberiz. Mehmet ile ben sürekli dövüşlere katılırdık. Biz her eğitime isteyerek girerken, Hük sadece teknolojilerin eğitimine hevesle girerdi. O yüzden bir müddet sonra onun eğitmeni teknolojide Hükün çok iyi olduğunu gördü. Her detayı, her küçük noktayı bile fark edecek kadar derin incelerdi her şeyi ve bu onun gerçekten iyi bir izleyici olduğunu gösteriyordu. İzliyiciydi onun mevkiyi. Artık zamanla her birinizi tanıyan eğitmenlerimiz hangi konularda başarılı, hangi konularda yetenekli, hangi konularda zayıf olduğumuzu keşf ederek o yönden daha çok eğitim vermeye başladılar. Mehmet ile ben hemen hemen aynı konularda iyiydik. Tek fark ben her konuda iyi iken, Mehmetin manipulasyon, idari gibi bazı konularda zayıf olduğu keşfedildi. Yine de çoğu eğitime birlikte girerdik. Hük ise teknolojileri gerçekten çok iyi idare ediyordu. Dediğim gibi izci olarak onun kontrol ettiği bir yerde asla tek bir nokta dahi olsa yanlışlık ya da ters giden bir şey, gözden kaçan her hangi şey asla olmuyordum. O yüzden onun eğitimleri bizden farklı yönde ilerlese de tesiste çoğu zaman biz 3'müz hep birlikte olurduk.

Hük ilk günkü gibi hiç bir konuda değişmemişken, Mehmet ile bir az değişmiştik.

Mehmetin karakteri daha soğuk, daha mesafeli, daha çok yerini bilen bir karakterdi. Yani onun önceliği her zaman saygının yerli yerinde olmasıydı. Benim mevkiyim yükseldikçe o bana daha çok saygı göstermeye çalışıyordu. Bana daha saygıyla müamele eden ajanlar, benim emirimde çalışan ajanlar oldukca Mehmet samimiyyeti daha aza indirerek onun deyimi ile daha doğru iletişim kuruldu aramızda. Her kesin yaşı git gide büyüdükçe karakterleri ve daha baskın olan özellikleri ortaya çıkıyordu. Bu yüzden o daha farklı bir karakterle büyümeye, olgunlaşmaya başladı.

Bu durum beni rahatsız etmedi. Her kesin bir yaşamı ve nasıl isterse öyle yaşamaya hakkı vardı. Bu yüzden biz böyle istiyorsak o da öyle istiyordu. Buna saygıyla yanaştım. Hük ilk başlarda kabul etmese de sonradan o da alıştı bu soğuk nevaleye. Evet Mehmetin tesisteki lakabı Soğuk Nevale olarak bilinir.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now