(35) Büyük plan

8 1 0
                                    

Görseldeki Mehmet.

Kahvaltı boyu, iştahsız olan Avel ile sürekli Eflah ilgilenmiş ve yemeğine dikkat ederek, bir güzel yedirmişti. Avel huysuz tavırlar sergilese de arada dudaklarında yakaladığım o dudak kıvrılmaları ve gülümsemeleri, hatta huysuzca bile Eflah'a baktığında nasıl gözlerinden sevgi okunduğunu görüyordum.

Kahvaltı bittiğinde masayı tek başıma topladım. Her kes salondaki koltuklarda otururken işimi çabuk bitiriyordum. Mutfağa her şeyi yerleştirdikten sonra mutfaktaki dağınıklığı da toparladım ve Avel için bir meyve tabağı hazırladım. İşim bittikten sonra tabağı ada tezgahın üzerine bırakarak geri salona döndüm. Ayakta durarak her kesin dikkatini kendim üzerine çektim. Avel ile Eflah 3'lü koltukta aralarına mesafe koyarak oturmuşlardı. Ezlah karşıdaki 3'lü koltukta oturmuştu. Başta olan iki tekli koltuğa ise Hük ile Mehmet oturmuştu. Mehmet'in bakışları yine yere sabitlenmişdi.

"Evet, size Avel ile Eflah'tan bir az bahsedeyim. Kafalarda soru işareti kalmasın. Daha sonra Avel rahatsız olduğu için odasına çıkıp dinlenecek. Biz de çalışma odama geçeceğiz ve orada çalışmalarımızla ilgili konuşacağız." dedim ve Avel'e baktım.

"Avel her işin dışında kalacak ve işimizle ilgili hiç bir şey öğrenmeyecek." dedim ve Avel ile yan yana oturan Eflah'a baktım.

"Siz söylemek istiyorsanız buyrun." dediğimde Avel derin bir nefes aldı.

"Biz Eflah ile 4 yıl önce tanıştık. Bir yıl arkadaş olduk ama daha sonra ablam bizi, yani babaannemle beni bulduğu için onun yanında kaldık ama tabiki yaşadığımız yer gizli tutularak. O yüzden Eflah'tan ayrılmıştım. Ama bu eve geldikten sonra ve ablam kaçırıldıktan sonra tekrar bir araya geldik. Bu kadar." dedi ve gerisini henüz söylememem için bana yalvaran gözlerle baktı. Ben de derin bir nefes aldım.

"Eflah da, Avel de yetişkin insanlar. O yüzden onların şahsi hayatlarına karışamam." dedim her kese bakarak. En son Eflah'ta durdu bakışlarım.

"Ama kardeşim üzülürse ben de üzülürüm ve ben üzüldüğümde bizi üzen kişiyi daha fazla üzerim." dedim.

Gözlerime ifadesizce baktı aynı benim gibi Eflah. Biliyorum seviyorsa ki, seviyor, asla üzmez. Hele ki onun hamile olduğunu öğrendikten sonra daha bir ilgiyle yaklaşıyordu.

"Evet, Avel senin için mutfakta ada tezgahın üzerine meyve tabağı bıraktım. Al ve 5. kata çıkarak dinlen." dediğimde başını salladı ve çaktırmadan son defa Eflah'a bakarak mutfağa girdi. Az sonra elinde kocaman tabağı tutarak mutfaktan çıktı ve asansöre doğru ilerledi.

Asansörün tuşuna bastığında asansörün kapıları açıldı ve Avel içeriye girerek 5 numaralı tuşa bastığında asansörün kapıları kapanarak hareket etti.

"Evet, şimdi çalışma odasına geçebilir ve planlarımızı konuşabiliriz." dedim ve her kesin yüzüne baktığımda bakışların bir kişide sabitlendiğini gördüm. Eflah.

Tabi, Eflah'ın Kara Gölge olduğunu bilmedikleri için onun ne alaka olduğunu sorguluyorlardı. Sadece bir üniversite bitirmiş, tamirci çırağı olarak çalışan birinin bizim planlarımızla ne ilgisi olduğunu düşünüyorlardı.

Derin bir nefes alarak kimseyi umursamadan bana bakan Eflah'a baktım. Rahat durup kimseye bakmasa da her kesin ona baktığının farkındaydı.

"Söyleyecek misin? Bu karar senin, sen söylemeyene kadar ben susarım." dediğimde yüzünde gülümseme yarandı. Onun özel hayatı ile ilgili olan konuları ona bırakmam hoşuna gitmiş olmalı.

"Eflah da bizimle birlikte olacak. Ne alaka demeyin, tanıyorum." dediğimde hâlâ hiç bir şey anlamamışlardı. Bu ara Eflah'ın dudakları kıvrıldı. Hük'e bakarak konuşmuştu ve anlaşılan bir birlerine gıcık kapmışlardı. Mehmet Ezlah'a, Hük Eflah'a.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now