Bölüm 5: Yok Oluşun İçindeki Şans

1.9K 90 8
                                    



Yaren'den...

Başımdaki ağrıyla bilincim yerine gelirken gözlerimi açabilmek için kendimi zorladım. Neler olmuştu. Kafam kazan gibiydi. Sonunda gözlerimi açabildiğimde gözüme çarpan ilk şey hafif dalgalı siyah saçlardı. Ne olduğunu anlamak için etrafıma baktığımda hastane odasında olduğumu gördüm. Tekrar siyah saçları olan kişiye döndüğümde ise bu sefer gökyüzü gibi masmavi gözlere denk gelmiştim. İlk defa böyle gözler görüyor gibiydim. Aslında mavi gözlü çok insan görmüştüm ama bu adamın gözleri bana yaz aylarındaki o tatlı gökyüzünü anımsatmıştı. İçimin ısındığını hissetmiştim.

İstemsizce gelen adamı daha detaylı inceleme dürtüsüne teslim oldum. Gözlerim yavaş yavaş aşağıya doğru iniyordu. Gözlerinden sonra kemikli çenesi girdi görüş açıma sonrasında geniş omuzları ve bir dağ gibi sağlam duran kaslı göğsü. Oturduğu için daha fazla inceleyemedim ve aynı zamanda adamı süzdüğümü adamın da fark ettiğini anladığım için yanaklarım ısınmaya başlamıştı. Adamın anladığını ise yüzüne tekrar baktığımda dolgun dudaklarındaki hafif tebessümü görünce anlamıştm. Resmen uyanır uyanmaz adamı dikizlemiştim. Bakışlarımı kaçırırken artık konuşmam gerektiğini düşündüm ve boğazımı temizleyip sonunda bulduğum sesimle dudaklarım aralandı.

"Ne oldu bana? Siz kimsiniz?" dediğimde adamın yüzündeki hafif tebessümün büyüdüğünü gördüm. İki yanağında da olan gamzeleri kendini belli ettiğinde gözüme tatlı görünmüştü.

"Öncelikle adım Timur, Timur Dağcı. Sana ne olduğuna gelirsek kaza geçirdin, okulun önünde bir araba sana çarptı bizde seni aldığımız gibi hastaneye getirdik. Ama merak etme bütün taramaların yapıldı ciddi bir şeyin yok. Sadece beyin sarsıntısı geçirdiğin için doktor bugün burada kalmanı istedi. Yarın duruma göre taburcu edecekmiş seni. Sol kolunda ezik varmış onun ve morlukların için de krem ve ilaç yazdı. Düzenli kullanıp dinlenirsen bir şeyin kalmazmış." dediğinde ise anılar ufak tefek zihnimde canlanmıştı.

"Biraz bir şeyler canlandı gözümde. Yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim. Benim yüzümden bu kadar zahmete girdiniz." derken ona karşı içimdeki minnetin büyüklüğünden haberi yoktu.

"Telefonun nerede? Ailene haber vermemiz lazım." dediğinde haklıydı ama ne kadar umurlarında olurdum o konuda şüphelerim vardı. Yine de onun bunu bilmesine gerek yoktu o yüzden arasam iyi olurdu.

"Çantamın küçük gözünde olması lazım." dediğimde çantamdan telefonumu çıkarıp verdi.

Rehberimde zaten babamın ve diğerlerinin dışında kimsenin numarası yoktu. Parmaklarım babamın numarasının üzerinde durunca bir an tereddüt ettim. Sabah bana onu aramamamı söylemişti acaba şimdi aradım diye kızar mıydı. Bir ümit numaranın üzerine basıp telefonu kulağıma götürdüm. Çaldı, çaldı, çaldı, çaldı ama açan olmadı. Şaşırmamıştım. Bana dikkatle bakan mavi gözlere döndüğümde boğazımdaki düğüm yüzünden derince yutkunup dudaklarımı araladım.

"Duymadı galiba, ben onu daha sonra ararım. Siz de daha fazla zahmet etmeyin evinize dönün lütfen." dediğimde gözleri şüpheyle kıısldı.

"O duymadıysa başkasını ara, babandan başkası yok mu?"

"Yok, yani abimler falan var ama onların işi vardır." dediğimde ise kaşları çatıldı.

"Kardeşinden daha önemli ne işi olacakmış, ara sen." dediğinde el mecbur parmağımı Yavuz abinin numarasına götürdüm. Onunki de çaldı,çaldı, çaldı ama yine açan olmadı. Dik dik bakan maviler yüzünden bu sefer de Yiğit abiyi aradım. O da çaldı,çaldı ama sonrasında meşgule atılan aramayla telefonu kulağımdan indirdim. Son çare olarak onun da açmayacağını bile bile Yağız abiyi aradım. İçimde ufak bir endişe vardı çünkü Yağız abi diğerlerine nazaran bana olan nefretini apaçık belli ediyordu. Yine çaldı,çaldı, çaldı ve bu sefer telefon açıldı. Bir an şaşkınlıkla durdum. Yağız abi aradığımda açmıştı. Tam sevinecekken duyduğum kelimeler sevincimi kursağıma dizmişti.

Hiçliğin Kıyısındayen Where stories live. Discover now