Bölüm 14: Kırılan İlk Zincir

1.6K 100 3
                                    

Yaren'den...

Yattığım yerde iyice yayılırken yüzümün farklı yerlerinde hissettiğim dokunuşlarla huylanmaya başlamıştım. Yüzümü çevirmeye çalıştıkça dokunuşlar da artıyordu sanki. Sonunda dayanamayıp gözlerimi araladım ama gözüme saldıran güneşle birlikte anında geri kapanmıştı. O anda duyduğum kıkırtılarla gözlerimi bu sefer kısık bir şekilde aralamıştım. Timur arkamda tek kolunun üzerinde durmuş bana bakıp gülüyordu. Güneşin parlak ışıklarına dayanamadığım için Timur'a doğru dönüp güneşi arkama aldım.

"Sabah sabah nedir bu neşenin kaynağı?" dediğimde uzanıp yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Sensin. Varlığın bile mutlu olmama yeterken şimdi hemen yanımdasın. Daha fazla şeye ihtiyacım yok mutlu olmak için." dediğinde yanaklarıma toplanan kanı rahatça hissedebiliyordum.
Yıllar sonra duymak için can attığım cümleler artık bana bir nefes uzaklıktaydı. Bu adam benim bu dünyadaki en büyük şansımdı ve artık emin olduğum bir şey daha vardı ki bu adamın yanından ayrılmak istemiyordum. Timur'un bir anda yanağımı ısırmasıyla daldığım düşüncelerden arınıp kendime gelmiş ve şokla Timur'a bakmaya başlamıştım.

"Ne yaptın sen?" dediğimde o da gözlerini benimki gibi açıp dalga geçer gibi konuşmaya başladı.

"Ne yapmışım ben?"

"Beni ısırdın? Neden?" derken canım acıdığı için kızmıyordum, aksine sadece dişlerini hissetmiştim. Sadece arada sırada denk gelip gördüğüm ve asla yaşamayacağıma emin olduğum bir ânı yaşadığım için şaşırmıştım. Bu hem tuhaf hem de acınasıydı.

"Ama çok tatlıydı yanakların. Hiç bu kadar kızarık yanaklar görmemiştim. Acıdı mı?" dediğinde dalga geçmeyi bırakmış ve daha ciddi durmuştu.

"Yok acımadı, sadece güzel bir hismiş." diyere gülümsemiştim ve aynı anda onun da dudaklarındaki gülümsemeyi gördüm ve devam ettim.

"Ben mutluyum Timur. İlk defa. Sevdiğim birinin bana değer vermesi, sevdiğini göstermesi o kadar güzelmiş ki. Benim bunları hissetmek için hiç fırsatım olmamıştı ta ki seninle ve ailenle tanışana kadar. Bu beni hem sevindiriyor hem de korkutuyor. Bunu kaybedersem ne yaparım diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum." dediğimde yatağa tamamen uzanıp beni de göğsüne çekmişti.

"Hiçbir şeyi kaybetmeyeceksin. Hepsinden önce ben seni kaybedemem. Belki klişe bir söz olacak ama senden önce ne yapıyordum, nasıl yaşıyordum hatırlayamıyorum. Böyle şeyleri duyduğumda güler geçerdim. Komik gelirdi çünkü bir insanın bir anda kendini birine adaması. Ama şimdi anlıyorum. Eğer kalbinin eksik parçasını bulursan zihnin büyülenmiş gibi sadece onu görüyormuş. Diğer bütün insanlara kör, bütün seslere sağır oluyormuşsun. Bunu anlamak için yaşamak gerekliymiş. Ben seni bulduğum andan beri aldığım nefesi hissetmeye başladım. Şimdi senin yokluğunu düşünmek bile bana diri diri toprağa gömülmek gibi geliyor. Ben bunun olmasına zin veremem. Sende düşünme o yüzden bunları." dediğinde dolan gözlerimden bir damla yaş aktı ve kalbinin üzerine düştü. Islaklığı hissetmiş olmalı ki beni kendinden biraz uzaklaştırıp yüzüme baktı.

"Yapma böyle, kalbimin üzerine konması gerekenler gülüşlerin, gözyaşların değil."

"Beni hiç bırakma Timur. Ben artık böyle yaşamak istemiyorum. Ben artık sadece seninle mutlu olmak istiyorum." dediğimde ikimizi de yatakta doğrulttu ve gözyaşlarımı sildi.

"Seni bırakmam gibi bir şeyin söz konusu dahi olmadığını az önce anladın sanıyordum. Seni sen istesen bile bırakamam artık. Neyse tamam hadi artık kahvaltı edelim açlıktan öleceksin." derken hızlı hızlı kalkıp banyoya gitmişti. Yüzünün şekli değişmese konuyu değiştimek için yaptığını anlamazdım belki ama böyle hiç şansı yoktu.

Hiçliğin Kıyısındayen Where stories live. Discover now