Değişim ve Pişmanlık

72 7 54
                                    

"Batı o gerçekten mutluydu."

"Sana söyledim be abi. Tek yıkılan sensin. Bence anneni dinle."

"Önce toparlanayım sonra da öyle yaparım."

"İnan bana anne sözü dinlemek hayat kurtarır."

"Dinlemediğim için bu bu hâldeyim ya zaten."

"Aferin. Şimdi seni eve götürelim bu kadar içmek fazla."

"İyiyim ben. Alıştım zaten artık sarhoş olmuyorum."

"Yine de bırakayım seni."

"Öyle diyorsan. Sağol Batı."

"Dostlar bu günler içindir. Hadi bakalım." Eve kader götürdü beni. Yarın tekrar annemlerin yanına döneceğim ve hayatıma ciddi anlamda çeki düzen vereceğim.

***

"Oğlum? Gel içeri bakalım." bana kırgındı ama gülümsedi yine de.

"Anne... özür dilerim ben çok büyük hatalar yaptım. Affet beni."

"Kaldır başını seni dik görmeye alıştım ben." ağlamaklı sesiyle başımı kaldırıp sarıldı.

"Teşekkür ederim anne."

"Eşek sıpası! Anca geldi aklın başına hele bir daha sözümden çık da göreyim ben seni!"

"Asla çıkmam. Zaten buraya özellikle senin sözlerini dinlemek için geldim."

"Aferin benim oğluma. Gel bakalım baban çok sevinecek gelmene."

"Bana kızmadı mı?"

"Yok o kızmadı. Sadece oğlumu neden bu hâle gelmeden göremedim diye kendini suçluyor. Arada bi sana sövüyor ama o kadarı da olsun."

"Sadece sövmüş olması iyiymiş. Evlatlıktan reddeder sanıyordum."

"Yok oğlum sana kıyamaz ki. Hadi gel mutfağa gidelim çok sevinecek." kolumdan tutup beni mutfağa doğru çekti annem. Babam yine gazeteyi okuyordu. İhtiyar hep olur zaten asla televizyon telefon sevmezdi.

"Baba... ben geldim." gazeteyi bırakıp üstünden bana baktı.

"Tam da karakterine göre giyinmişsin. Serseri herif."

"Bu özrümü kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"

"Geç hadi yerine de kahvaltını yap." yanına gittim ve sıkıca sarıldım. Hemen sarıldı o da. Biliyorum babamı asla ne kadar istese de sarılmazdı. İkisiyle de özlem gidererek bir kahvaltı yapıp salona geçtik.

"Adam oldum diyorsun yani?"

"Evet baba. Artık annemin sözünden çıkmam."

"Ben ne oluyorum?"

"Babam sen zaten annem ne derse o olsun diyorsun."

"Sende evlen de hanımına öyle de."

"Başladı yine evlilik konusu. İyi kim derseniz tamamım. Yalnız yediğim haltları ben anlatırım kıs kiminle evlendiğini bilsin."

"O zaman ömür boyu bekar kalırsın."

"Hadi ama baba bu ona haksızlık olur."

"Evlendikten sonra söyle."

"İş işten geçtikten sonra daha da kötü olur."

"Aferin sana. Böyle adam ol."

"Beni mi sınadın?"

"Herhalde eşek sıpası! Sıkıyorsa anlatma kızcağıza. Alırım seni ayağımın altına."

"Atlamadan anlatacağım merak etme. Ayrıca sanki birini bulmuşsunuz gibi konuluyorsunuz."

"Tam üstüne bastın. Kendine çeki düzen ver yarın buluşmanız için annen konuşur."

"Hiç değilse bu gün değil. Tamam ben kendimi düzelteyim yarın buluşurum kızla."

"Aferin. Hadi git odana da kes şu sakallarını falan." Başımla onaylayıp odama gittim.

Artık içmek yok.
Kendimi bırakmak da yok.
Adam olmak var.
Ve en önemlisi eğer evlenirsek kızı en ufak şekilde bile kırıp üzmek yok.
Daha da önemlisi Senem yok.
Eve geç gelmek de yok.

Ulan bunları kızın bana söylemesi gerekirken ben kendim kuralları saydım bile. Neyse bakalım. Adam olacaz dedik sözümü çiğnemem artık. Banyoda iyice kendimi düzelttikten sonra üstümü değiştirip içeri girdim. Sonunda kendim olmuştum.

"Akel gel buraya."

"Geldim annem." salonda oturmuş babamla çok ciddi konuşuyorlardı. Sorgu olacak anlaşılan.

"Geç karşıma."

"Emrin olur annem."

"Şimdi sana baban soracak sen cevap vereceksin. Baba oğul konuşacaksınız zaten benim işlerim var."

"Ne işin var ki?"

"Sana mı soracaktı hergele!"

"Tamam baba."

"Hadi size iyi sohbetler." annem gittiği gibi babam direkt bana döndü.

"O kız bitti di mi?"

"Evet baba. Şüphen olmasın."

"Daha önceden aranızda bir şey oldu mu?"

"Baba şerefsiz miyim ben? Elbette olmadı."

"Aferin."

"Sağol baba."

"Kendini de düzelttiğine göre yarın kızla konuşursunuz."

"Anladım baba."

"Sormayacak mısın kim olduğunu?"

"Siz kim derseniz benim için tamamdır baba."

"Adı Ruhe. Ailesi de o da iyi temiz insanlar. En ufak hatan olursa seni ellerimle boğarım. Haddini bilerek at adımlarını. Zaten her şeyini o da ailesi de biliyor. Buna rağmen bana ve annene güvenerek kabul ettiler."

"Her şeyi mi?"

"Her şeyi." şimdi kızın karşısına nasıl çıkacağım ben? Kendim anlatsam yapardım olurdu ama zaten biliyorsa karşısına çıkmaya yüzüm olmaz benim.

"Baba karşısına çıkıp anlatmak olurdu da hepsini en başından beri bilen biri benim onun yüzüne bakacak yüzüm yok ki. Yaptıklarıma rağmen benimle evlenmeyi kabul ediyor ben nasıl yüzüne bakacağım?"

"Sorgulama dediklerimi. Yarın saat iki buçukta kızla buluşacaksın. Ahlaklı temiz kız. Saf yüreklidir. Serkan amcanın kızı."

"Baba asla olmaz. Serkan amcamın kızı nasıl olur? Onlar kadar düzgün aile görmedim ben. Yazık olur kıza."

"Sana rağmen seni kabul ettiler Akel. Onlara layık ol."

Babamın en yakın arkadaşıydı Serkan amcam. O ve eşi kadar temiz insan görmedim duymadım. Aynı benim annem ve babam gibiler. Ulan benim kadar haysiyetsiz birine nasıl kızını emanet edecek? Nasıl etti?

"Anlaşırsanız bir iki haftaya kalmadan nişanı yaparsınız. Çok geçmeden de düğün olur. Hadi git odana kafanı dinle toparlan."

"Tamam baba." Giderken arkamı döndüm.

"Baba."

"Ne var?"

"Kıza yazık değil mi? Daha düzgün birini istemez mi? Kabul eder mi yaptıklarını?"

"Yarın ona sorarsın. Hadi git şimdi."

"Peki baba." yavaşça odama gittim. Terasa çıkıp biraz nefes almak için sırtımı duvara vererek yere çöktüm.

Ruhe... kendine yazık etmiyor musun sen? Annen baban nasıl kıydılar sana? Of... bunun azabını ömrüm boyunca çekeceğim.

Okyanustan Bir FısıltıWhere stories live. Discover now