Riskli Süs Balığı

9 3 27
                                    

Ruhe için yaptırdığım havuz bitmişti. Her gün ona yemek yapıp götürüyor ve onunla eskisinden daha çok vakit geçiriyordum. Bu gün havuz tamamlandığından son düzenlemeleri de yaptıktan sonra yanına gittim. İlk gün olan koşuşturma bizi bekliyordu.

"Hazır mısın denizkızı?" yüzü asıktı. Günden güne gülümsemesini kaybetmeye başlamıştı. Bazen hafif açık kalmış pencereden dışarıya özlemle bakıyordu. İçeriye kapatılmıştı. Onu bir kafese tıkmış gibi hissediyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu.

"Hazırım." hızla onu kucağıma alıp havuza doğru götürdüm ve suya bıraktım.

"Burası çok güzel olmuş Akel." gözleri parlamıştı.
"Bir denizde olsam bu kadar mutlu olurdum belki de."

"Bir denizde olsam bu kadar mutlu olurdum belki de."

Kalbim acımıştı ama o sözünün ağırlığını bile fark etmemişti. Yapayalnızdı. Ne kadar yanında olsam da ben onun gibi değildim o deniz okyanusa aitti ben ise karaya. Onunla bazen yüzüyordum ve çok mutlu oluyordu ama... Ama çok yalnızdı. Havuzun sonuna kadar yüzüp gelmişti hemen. Diz çöküp ona baktım.

"Beğendiysen yeterli."

"Sen neden üzgünsün?"

"Değilim. Sen iyi ve mutlu olduğun sürece ben mutluyum."

"Yalancı."

"Seni buraya hapsetmişim gibi hissediyorum Ruhe. Burada özgür hissetmediğini biliyorum. Özür dilerim. Ben... Ben senin için bir şeyler yapamıyorum sadece burayı yapabildim başka bir şey yapamıyorum."

"Daha ne yapacaksın? Sürekli yanımdasın Akel. Her şeyi yapıyorsun. Yapacak bir şey yok. Sen zaten her şeyi yaptın."

"Öyle mi dersin?"

"Kesinlikle. Üzülme lütfen." yüzümü elleri arasına aldı.

"Sen iyi ve mutlu ol yeter bana." elimi elinin üstüne koydum. Yeşil gözleri derin derin bakıyordu. Elini yavaşça çekip ayağa kalktım.

"İzninle benim gitmem gerekiyor Ruhe. Stüdyoya gideceğim hemen dönmeye çalışırım."

"Tamam ben seni bekliyorum." burukça gülümseyip odadan çıktım. Ait olduğu yere gitmeliydi ama bende onun olduğu yere aittim. Umutsuz vakaydık. Banyoya girip duş aldıktan sonra üstümü değiştirip evden çıktım. Stüdyoda yapacağım iş çok önemliydi aksi takdirde Ruhe'yi yalnız bırakmazdım. Yoo boyunca günden güne solan yüzü gözlerimin önündeydi...
Havuz bir deniz değildi ki! Onun için doğru yer değildi asla değildi. Hastalanacaktır ve ben ne yapacağımı zerre kadar bilmiyorum. Stüdyoya gelip direkt şirket tarafına geçtim ve Şahin beyin odasına gitmek için kapıyı tıkladım.

"Gir!" derin bir nefes alıp içeri girdim.

"Akel? Karınla ilgileniyordun en son. Daha iyi mi?"

"Biraz daha iyi doktor hastalığının durgunlaştığını söyledi lakin her an her şey olabilir." Ruhe ile bu yalanı bulmuştuk. O hastaydı bende ona bakıyordum. Ölümcül bir hastalık demem için zorladı aksi takdirde şüphe çekermişiz. Haklıydı ve en kötüsü gerçekten hastalanmaya başlaması.

"Anlıyorum. Sen işlerinin başına tekrar geçmeye mi karar verdin?"

"Sözleşmeyi bitirmeye geldim. Ben müziği bırakıyorum Şahin bey." şaşkınlıkla baka baktı. Bu benden beklenilmeyecek bir şeydi. Müzik benim hayatımdı ama çoktan yerini başkasına bırakmıştı ve artık o başkası benim hayatım olmuştu. Yabancı olan müzikti artık.

"Ne demek müziği bırakıyorum? Sen delirdin mi? Yirmi Beşlik'i kuran sensin! Şimdi de gidiyor musun? Hiçbir şey olmamış o kadar emek verilmemiş gibi bırakıp gidiyor musun? Neden?"

Okyanustan Bir FısıltıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang