Ruhe

22 6 87
                                    

Sabah uyanmadım çünkü hiç uyuyamadım. Elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Annem gelmeden de kahvaltıyı hazırladım. Lan benim de serseri bir oğlum olursa ne yapacağım? Ah! Elimi yaktım. Suya tutup geri çekildim ve hazırlamaya devam ettim. Kahvaltı da çay tamamlanınca tamamdı. Annemler uyanana kadar da börek pişerdi zaten.

"Günaydın Akel oğlum."

"Günaydın Kısmet teyzem. Nasılsın?"

"İyiyim iyiyim seni sormak gerek."

"Düzeliyorum işte ne yapayım. Tabi vicdanım sızlıyor orası ayrı mesele."

"Bütün gece uyanıktın değil mi? Gözlerinden belli oluyor."

"Kıza yazık. Vicdanım susmuyor ki. Onu hak etmiyorum. Tertemiz biri o ben ise kir çamur içindeyim."

"E çıkmışsın ya."

"Lekeleri duruyor."

"Geçmişi geçmişte bırak."

"Geçmişi ben unuttum zaten Kısmet teyze ama vicdanım o kadar temiz ve düzgün bir kızı hak etmediğim haykırıyor. Yazık kıza. Ona ona layık biri lazım ben değil."

"Bırak da kız karar versin."

"Öyle olsun." Annemler indiğinde böreği fırından çıkarıp çayı da demledim sonra da kahvaltıya geçtik.

"Aferin sana hergele! Hanımına da yaparsın böreklerinden. Bir halta yaramasan bile bu börekleri senden başkası yapamaz."

"Sağol babam. Afiyet olsun."

Buluşmaya gideceği vakte kadar ne yaptıysam da olmadı. Bir türlü korkum geçmedi. Ne kadar korksam da korkunun ecele faydası yoktu. Arabama binip buluşma için annemlerin ayarladığı kafeye gittim. İçeri girdim acaba nerede? Masa beş demişti annem.

Masa üç masa dört ve masa beşi gözlerim sonunda gördü. Kahve saçlı yeşil gözlü ve masumluk dolu bir kızdı. Yok ben geri dönüyorum bu güzellik ve masumiyeti üzemem ben. Ölürüm üzersem. Tam gitmeye yeltenmiştim ki kızın gözleri beni buldu. El mahkum masaya gittim. Karşısına geçerken ona bakmaya bile kıyamıyordum.

"Umarım bekletmemişimdir."

"Ben erken geldim aslında."

"Anladım teşekkürler."

"Rica ederim."

Ben sessiz o sessiz. Sessizliği bozma vakti.

"Sana açık olmak zorundayım. Yediğim her haltı zaten biliyormuşsun ve sana tek söyleyebileceğim var. Gerçekten pişmanım, her şeyi bitirdim ve nasıl oldu da bunlara rağmen beni kabul ettin?" son soruma kadar anlayışla bakıyordu sorudan sonra güldü.

"Nasıl olduğunu ne yapacaksın?"

"Sadece kendine nasıl kıyabildiğini öğrenirim."

"Baya pişman olup süründüğünü öğrendim zaten. Bir daha olmayacakmış annemler ailene güveniyorlar. Tabii en önemlisi sen kendine güveniyor musun? Aynı hatalara bir daha düşmeyeceğine emin misin?"

"Elbette eminim. Emin olmasam zaten burada olmazdım. Ama şu var ki kendime güvenmediğim nokta seni üzebilir ihtimalim. İstemeden de olsa seni üzmek istemiyorum."

"Hangi konularda?"

"Ne bileyim. Yani aramızda bir tartışma olur ya da seni üzebilecek bir şeyi söylerim istemeden..."

"Merak etme damarıma basmadığın sürece sorum yok. Tartışmalar da her türlü olur zaten."

"Yemin ederim ki anlamıyorum. Ben kendimden nefret ederken sen nasıl kendine kıyabiliyorsun."

Okyanustan Bir FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin