Çağrı

11 3 4
                                    

Karanlıktı. Gözlerim tamamen ağırlaşmıştı ve açmak içim zorluyordum. Daha da zorladım kendimi ve gözlerimi açabildim. Başımda şiddetli bir ağrı vardı ilk gördüğüm şey beyaz tavandı. Bir süre sessizce bekledim zihnim tamamen boştu. Boşluklarla doluydu. Anladığım tek şey bir hastanede olduğum ama neden burada olduğumu bilmiyorum. Etrafıma bakındım. Annem eliyle yüzünü tutup dirseğini de koltuğun kenarına yaslayarak uyuyordu. Anlaşılan başımda beklemiş ve en sonunda da uyuyakalmıştı.
Bir süre onu izledim. Bir süre sonra gözlerini açıp beni gördüğümde hızla ayaklandı.

"Oğlum!" yavaşça gelip bana sarıldı. 

"Annem."

"Uyandın... Sonunda uyandın oğlum."

"Ne oldu bana anne?" geri çekilip ellerimi elleri arasına alarak dolan gözleriyle bana mutlulukla ve hüzünle baktı.

"Bir kaza geçirdin. Başına sert bir darbe almıştın, hemen ameliyata aldılar seni ama uyanamadın yavrum. Uzun zamandır uyanmanı bekliyorduk." ağlamaya başladığında gözyaşlarını silip sarıldım anneme.

"Uyandım ama değil mi? Ağlama sultanım, sen gülümse."

"En son hatırladığın şey ne?"

"Babama yalvarmam sonuçlanmış ve grubu kurmaya başlamıştım. Üniversite bitmişti."

"Ah yavrum. Sen dört yıl öncesinde kalmışsın."

"Ben yirmi üç yaşımdan yirmi yediye mi geçtim şimdi?" Dört yıl mı? Dört yıl mı! Buna inanamıyorum bu bir felaket! Büyük bir felaket hem de. Kim bilir neler olmuştur bunca zaman.

"Anne..." çekilip yüzüme baktı ve ellerimden tuttu yine. Hiç bırakmazdı annem ellerimi hep tutardı. Hem ellerimi tutardı hem de beni ayakta tutardı. Güzeller güzeli annem benim. Güzel sulatanım. İkimizin de ellerine baktım gülümseyerek ama yüzüm anında soldu. Bembeyaz kesildiğime eminim. Elimi çekip dehşetle baktım.

"Anne... Anne b... Bu ne?" Derin bir nefes aldım. Dört yıl içinde grupla uğraşmama rağmen biriyle evlenmiş olamam. İmkansız! Tabii annem evlendirmediyse.

"Anne bu alyans değildir umarım. Bence yanlışlıkla yüzük parmağıma takmışımdır. Benim grupla uğraşıp üstüne dört yıl içinde evlenmiş olmam imkansız."

"Grubu çoktan kurdun yavrum hatta en ünlü gruptasın arkadaşlarınla. Vokalist oldun hemde çok ünlendin. Herkes şarkılarınıza bayılıyor. Yaklaşık altı ay önce de evlendin. Hatta sen kabul ettin çok da seviyorsun eşini."

Donup kaldım sadece. Dört yılım girmişti... İşin en zor yanı da evli olmam. Bir kaç aylık evliyim hem de. Ah! Ne yapacağım ben şimdi? Ya kızı üzersem? Ya hatırlamadığını öğrendiğinde üzülürse? Çok kırılgan mıdır acaba? Nasıl tanıştım? Nasıl evlenmeye karar verdim? Annem mi evlenmemizi istemişti yoksa? Nasıl biriydi? Anlaşıyor muyduk? Adı neydi? Ya çocuğum varsa? İşte bu en büyük zorluk olur. Küçücük bir çocuk babası onu hatırlamazsa canı çok yanar... Ben ne saçmalıyorum altı aylık evliyim sonuçta. Yani çocuğum olmuş olamaz olsa bile daha doğmamıştır. Zorluyorum kendimi ama zerre kadar bir hatıram yok.

"O nerede peki?"

"..."

"Anne?"

"Oğlum sonra."

"Anne şimdi. Ne oldu ona?"

"Sen hatırla ben anlatamam. Anlatsam da inanmazsın yavrum. Şu an kendinle ilgilen ve iyileşmeye çalış. Ben doktoru çağırıp geliyorum, dinlen lütfen."

Neredeydi? Adı neydi acaba? Sorularla ve karmaşayla kalmıştım bir başıma. İçimde bir burukluk oluşmuştu bir acı bit özlem bir hüzün. Elim alyansıma gitti. Parmağımı yüzüğün üzerinde dolaştırdım, yüzüğü yavaşça parmağımdan çıkarıp içine baktım.

Okyanustan Bir FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin