8.Bölüm ( Dikenli Yaralar)

6.7K 365 17
                                    

Sessiz ortamda garip bakışmalar ile geçen dakikalar boyunca giderek gerginliğim artıyordu. Hastaneden çıkar çıkmaz beni buraya getirmişlerdi.

Şebnem annem evde kendime tek başıma bakamayacağımdan ve bu halde beni tek bırakmak istememesinden dolayı beni zar zor ikna edip o geceki eve getirilmiştim.

O gece bu evdeki ilk ve son zamanlarımı yaşıyorum belkide diye düşünürken yine buradaydım.

Şebnem annem " Ayla odan hazır. Kıyafetlerin yoktu onun içinde Sevim'den yardım aldık. Ne güzel bir kız o öyle hemencecik koşturdu, kıyafetlerini getirdi."

Nasıl yani Sevim Şebnem annem ile de mi konuşmuştu? Bu kız benden hızlıydı valla. Kaleyi içten feth ediyor resmen. Gelecekteki kayınvalidesine de şimdiden kendini sevdirmiş.

"O benim en büyük şansım. Çocukluğum, gençliğim. Bunca yıl kardeş olduk, birbirimizi kolladık bu sıralar ayrı düşsekte bu asla değişmez. Ne yapsam ne versem hakkını ödeyemem onun."

Şebnem annenin gözleri dolu dolu oldu. Hüzün çöken gözleri ile bakıyordu artık. Bu güzel kadına bu yakışmıyordu. O hep şefkatle, saf sevgiyle bakmalıydı. "Bunca yıl geçmiş. Ben şuan kızıma bir yabancıyım resmen. En sevdiğin yemeği, sevmediğin yemekleri. Huylarını, mimiklerini, tepkileri olsun ben seni hiç tanımıyorum. En çokta bu acıtıyor ya canımı. Öz ve biricik kızımı tanımıyorum. Şuan yeni doğduğunda ne yapacağımı bilemeden afallamış hissettiğim anda gibi hissediyorum." Artık dolu gözleri taşmış bir bir yaşları akıyordu. Bununla birlikye benim içimde ince bir sızı akıp geçiyordu.

Haklıydı. Bunca yılın eksikliği, mesafesi aramızda soğukluğunu hissettiriyordu.

Bende öz annemi, babamı, abilerimi  tanımıyordum. Çok yıkıcı bir histi. Doğru bildiğim tüm değerleri yıkıyordu. Kafamda kurguladığım aile tablosunu, bir şekilde eksiklerini doldurmaya çalıştığım bu insanların aslında yerlerinin hiç bir şekilde doldurulamaz olduğunu gördüm. Bunca zaman kendimi kandırmam beni yıktı.

Bir anda ailem ile tanışıp samimi olamayacaktım. Bunu herkesin bildiği gibi bende biliyordum ama imkansız değildi. Yararıydık ve iyileşmek öyle kolay değildi. Bu zaman alacaktı ama can acıtacak gibi duruyordu.

Hepimizin yaraları vardı gördüğüm kadarı ile. Bu yaraların ise bize getirisi dikenlerdi. Tıpkı güzelliğini ve naifliğini koruması için bir gülün dikenlerini çıkartması gibi.

Biz yaralarımızı korumak için çıkartmıştık bu dikenleri. Bende de vardı bu, Koray'da da Cem'de de. Ama bu dikenlerin boyutu, can alıcılığı, yakıcılığı kişiden kişiye değişiyordu.

Şebnem annenin sıcacık ellerini tuttum sıkıca. "Tanı, en güzel şekilde, en ince detayına kadar tanı beni. Bende sizi tanıyayım. Evet geç kalınmış ama imkansız değil. Birbirimizi bir şekilde bulduk. Bu bile olmayabilirdi belkide. Ama bak bir aradayız."

Şebnem anne "Çok şükür bir aradayız." Elleri saçlarıma doğru çıktı. Titrekçe önümdeki saçları sevip arkaya sıkıştırdı. "Sevim dolmaya bayıldığını söyledi. En sevdiğin yemeği galiba  biliyorum artık. Birde geceleri çok deli yatarmışsın bu yüzden üstünü açıp hasta olmaman için yanında yatmamı  tavsiye etti iyileşene kadar. Bu belkide en sevdiğim alışkanlığın olabilir bu yüzden."  Heyecanlı heyecanlı benim hakkımda öğrendiklerini anlatıyor, ufak detayları hatırlamaya çalışırken sevimlice kaşlarını çatıyordu. "Ah! Birde düzen konusunda ufak tefek takıntıların varmış. Bunları ben kendim fark etmek istiyorum. Başka, uyurken asla kısa şeyler giymez hep uzun kollu tarzı giyinirmişsin. Saçına ayrı bir hassasiyetin var. Biliyor musun bunu bende fark etmiştim. Hastane odanda ve çanta da saç kremleri ve tarak görmüştüm. Şuan bu kadar ama ilerleyen zamanda hepsini öğreneceğim benin güzelim."

27 Yıllık KayıpTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon