10.Bölüm (Suskunluk)

4.5K 355 36
                                    


Berat abinin kollarındaydım hâlâ. Uzunca bir süre sarılmış sonrasında da başını saçlarımın arasına, boynuma gömmüştü. Bende kendimi geri çekmeyip başımı göğsüne yasladım iyice.

Berat abi "Tıpkı onun gibi kokuyorsun." Kokumu solurken söylemişti bunu.

Merakla sordum. "Kim gibi?"

Yavaşça geri çekildi. Sakallarına takılan saçlarımı gülerek ayırdı. Gözleri saçlarımda ve yüzümde dolaşıp durdu bir süre. Sorumun cevabını vermekten kaçınıyordu.

O sıra hemen Berat abinin ardındaki Emir abimle göz göze geldim. Öyle güzel bakıyordu ki bize buna karşı afallamıştım. Geç kalmıştık birbirimize. Ailecek mesafeli davranıyorlardı bana. Bende öyle ama bu mesafe gün geçtikçe azalıyordu. Yaralı olduğu kadar güzel bir ailelerdi. Ailem olmaları için ne gibi bir süre geçmesi gerekliydi bilmiyorum ama içimdeki kız çocuğu bunun bir an önce olmasını istiyordu.

Elleri iki yanımdan kollarımı sıktı. "Boşver Ayla. Zamanı gelince sende tanıyacaksın elbet onu."

Biraz üzülsemde bir şey diyemedim. Ne hakla üsteleyecektim ki? Sarılmamız bile benim adımım ile olmuştu zaten. Galiba fazla hızlı ilerliyordum.
"O zamanı iple çekiyor olacağım."

Sessizleşti her şey ve kafamdaki o ses yine konuşmaya başladı. "Fazla hızlısın Ayla. Çabucak kapılıyorsun. Onlar senin yeni tanıdığın aile bireylerin. Bir yabancıdan farksızlar."

Bir yabancı? Öyle olmamalıydılar ama.

Bu düsüncelerimi bölen omzuma dokunan el oldu. Emir abim " Hadi bakalım şu tatlıyı bitirelim güzelim."

Onu başımla onaylayıp kollarımı sıvadım. Biz Emir abim ile tatlıyı el birliği ile yaparken Berat abi bir süre bizi izlemiş ardından da çalan telefonu ile mutfaktan ayrılmıştı.

Pişen tatlıları tabaklara paylaştırıp abimin yönlendirmesi ile yukarı tarasa çıktık.

Abim "Burayı küçüklüğümden beri severim. Evin sakin ve kimsenin hatırlamadığı bir yer. Odalara ters düşen sakin bir köşe. Eskiden hep bir şey olsa buraya çekilir saatlerce gökyüzüne bakardım."

O anlatıp önceden yaktığını bahsettiği gibi gökyüzünü seyrediyor bende onu fırsattan istifade inceliyordum. Öyle belirgin benzerliklerimiz olmasa da benim gibi güldüğünde sağ tarafında gamzesi çıkıyordu. Tek taraflı bir gamze.

Ona dalmışken bir anda yüzünü bana çevirdi. Çapkınca gülüp yanağımdam makas aldı. Onu seyretmem  hoşuna gitmişti anlaşılan. Eh ne yapalım abimde bu kadar yakışıklı olmasaydı.

****

Sabah aralıksız çalan telefonum ile uyanmış ve acil hastaneden çağırılmıştım.  Kimseye bir şey söyleyemeden erkenden hazırlanıp çıktım. Onlar uyanmadan da işlerimi hallederdim zaten. O sıra haber verebilirdim.

Hızlıca hastaneye girdim. Beni karşılayan Sevim tüm ciddiyeti ile beni acil vakaya yönlendirirken hasta hakkında bilgi veriyordu. "Miran Diyar, 30 yaşında. Herhangi bir kronik rahatsızlığı yok. Vücuduna üç kurşun isabet etmiş. İkisi göğsünden biri kolundan. O sıyırdığı için sen gelene kadar müdahale edildi. Ameliyathane hazır bekliyor."

Sessizce onu onayladım. Tüm ciddiyetim ile üst kata çıkarken beni büyük bir kalabalık karşıladı. Tıpkı Baran'ın ailesi gibiydi ama bu sefer aile fertleri değil iri yarı takım elbiseli bir çok adam vardı. Hepsi bir köşede beklerken gelip geçeni de bakışları ve varlıkları ile rahatsız ediyorlardı. "Adam biraz sorunlu. Adamları zor tuttular. Abilerine yok bir şey olmasın, aman bir şey olmasın diyip durdular. En iyi doktorunuz gelsin onu sağ çıkartın buradan gibi emirler verip durdular."

27 Yıllık KayıpWhere stories live. Discover now