14. Bölüm (Karanfil)

3.3K 257 23
                                    

Yazardan

Gece Ayla'nın çıkışından sonra Güçlü ailesi dağılmıştı. Bülent Bey Cem ile tartışım onu odasına yollarken Cem duyduklarının ve gördüklerinin ağırlığı ile çöküp kalmıştı.

Aylaya hak veren bir tarafı bağıra bağıra ona kızıyor ve haksız olduğunu söylüyordu. Evet hatalar yapmıştı ama o da hiç hak etmediği, beklemediği şeyler yaşamıştı. En çok sevdiğinden darbeler almıştı. O artık kimseyi sevmek istemiyordu. Ona zarar verecek asıl şey o sevgi zannediyordu. Yıllarca kendini o kadar acı çektirip sevgiden uzak tutmuştu ki o sevmek nedir bilmiyordu artık. Sevmeyi bilmeyen birisi yıllar sonra bir kardeşi nasıl kabullenebilir ki?

Haksızdı, hemde dibine kadar haksız ama o da başka bir şey bilmiyordu. Soğuk, sevimsiz bir şey olmuştu. Artık kendinden bıkmıştı o da ama başka türlü yaşamayı da unutmuştu.

Belki o unutturduklarını Ayla ona hatırlatırdı. Sevmeyi öğretir, sevilmeyi bilirdi. Sevilebilecek birisi olurdu da severdi belki.

Emir ise evden çıkıp giden kardeşinin ardından sürekli onu arasada cevap alamamıştı. Onun o yaralarını görünce  kitlenip kalmıştı. Kim, nasıl yapabilirdi bunları kardeşine? Ve bunlar o küçük bir çocukken yapılmıştı. Anlam veremedi Emir. Kim küçücük bir kıza böyle bir şey yapabilirdi? Ayla'nın geçmişini araştırıp öğrenme gereği duymamıştı şimdiye kadar.

Saatlerce arayıp mesajlarına cevap alamayınca odasına geçti. Arkadaşlarını, bağlantılarını arayıp gece yarısına kadar Ayla'nın geçmişini, yaşadıklarını öğrenmeye çalıştı. Öğrendikleri ile de birkez daha yıkıldı. Küçük bir beden için büyük acılardı bunlar. O an içinden gelen büyük bir dürtü ile kardeşini sıkı sıkıya sarıp sarmalamak geldi.
Ama o bunu yapamadı.

Öz abisi o yaralarını sarması gerekirken onda daha fazla yara açmıştı çünkü.

♧♧♧

Başka bir çatı altında ise büyük pişmanlıklar ile yatan koca bir adam daha vardı. 
Miran Diyar...

O küçük kardeşini hemen tanımıştı.  Güzel gözlerini, son gördüğü acı dolu bakışlarını.

Küçük kızı hâlâ mı acı çekiyordu? Yıllar sonra kötü bir karşılaşmaydı. Küçüğü onu tanımamıştı. Gözlerine uzun uzun bakmıştı ama tanıyamamıştı.

Gerçi o da kendini tanıyamıyordu artık. O günlerden sonra kendisine bile yabancı  olmuştu.
O kaçırıldığı gün babasının boktan işlerinden dolayı küçüğünü ondan alacaklardı. Bu onu kaldıramazdı.

Evden sırf bu işlerden dolayı uzaklaştırmıştı babası. Ona bir zarar vermesinler bilmesinler diye.

Bunlardan dolayıda küçüğünü kaybedemezdi ama ona kendini kaybettirmişlerdi.

Bir haftada hertürlü pis işlerini onun gözlerini önünde yapmışlardı. İşkencelerini, adam öldürmelerini, eziyetlerini görmüştü;  insanların o çaresiz çığlıklarını işitmişti. Kendisi de o insanlar gibi yalvarmıştı. "Yapmayın!! Bunları görmek istemiyorum ben!! Bırakın beni!! Midem bulanıyor artık çıkarın beni burdan!"

Çok fazla dil dökmüştü ama bir hafta boyunca burnuna buram buram kan kokusu sızan o yerden çıkamamıştı. Yedi yaşındaki o gözlerin ışıklarını söndürmüşlerdi. O yaştaki bir çocuğa yapabilecekleri en kötü şeyleri yapmışlardı. Ona kendini kaybettirmişlerdi.

Ordan çıktığında ise suskundu artık. Ne kimseyi görüyor  ne de duyuyordu. O bir haftadır gördüklerini görüp duyuyordu.  Sesler ve görüntüler küçük bedenini sarmıştı adeta.

27 Yıllık KayıpWhere stories live. Discover now