5.BÖLÜM YOLCULUK

4.2K 313 170
                                    

"Sorun değil Alev Hanım, yarın saat üçte hastaneye gelme imkanınız var mı?" Yetişirim büyük ihtimal. 

"Gelirim, Filiz hanım. İyi günler." Şansımı sikeyim! 

"İyi günler, Alev hanım." Ben bu kadar olaya rağmen, hala nasıl fıttırmadım?

Malum konuşmanın üzerinden, 20 dakika kadar geçmişti. Üzerimdeki şok etkisini bir nebze atmıştım, şimdi ise hızlı adımlarla Albayın odasına gidiyorum. Bende, bu adamın odasına bugün ne kadar çok gittim la! Albaydan çok ben kullandım odayı, Albay biliyordu bu işi.  Ondan darladı, beni bu kadar telefonda telefon diye! 

Albayın kapısının önündeydim, posta beni görünce şaşırdı. Şaşırır tabii, kim Komutanı'nın odasına zırt pırt girer ki? Er tekmil verip, konuşmaya başladı. 

"Haber vereyim mi komutanım?" Soruya bak! 

"Verme Aslanım, ben öyle burada boş boş takılıp gideceğim." Er şaşkınlıkla, kaşlarını kaldırdı. Ne yapacağını bilemez haldeydi. 

 "Ver oğlum, ver." Sinirle, ileri geri yürümeye başladım. Hem şaşkındım, hem üzgün, hem mutlu! Üzgünlüğüm, gerçek ailemle geçirebileceğim yıllarımın, heba olmuş  olabileceği gerçeğiydi. Mutlu olmam ise, o şerefsizlerin kanını taşımamış olabileceğim, gerçeğiydi. Ama bunu DNA testi belirleyecekti, belki de şuan boşa bu duyguları yaşıyorumdur! Kimse karışmamıştır, bilemiyorum kafam çok karışık! Er gelip girebileceğimi söyleyince, derin bir nefes aldım. Kapıyı tıklattım, 'gel' emrini duymamla içeri girdim.

"Kıdemli Yüzbaşı Alev Akay, Ankara bir maruzatım var Komutanım!"

"Bugün buraya kaçıncı gelişin asker? Bu sefer neymiş maruzatın?" Alayla söylemişti, ama sanki birazda endişeliydi. 

"Telefonuma, dediğiniz gibi baktım Komutanım." Gerilmişti. 

"Geç şöyle otur kızım, öyle konuşalım." Amca-yeğen modu açıldı. "Bu bir emirdir." Diye ekledi, geçip oturdum.

"Öğrendiklerimin, doğruluk payı kaç Amca?" Bendede açıldı. 

"Oldukça fazla." Hee ne güzel, boku yedik demektir! 

"Bak kızım, eğer bu olay gerçek çıkarsa. Ailene, bir şans vermeni istiyorum." Ben ailemi, uzun zaman önce kaybettim. 

"Ailemi uzun zaman önce kaybettim, ayrıca tanımadığım  hırlımı hırsız mı? Olup olmadığını bilmediğim, insanlara nasıl güveneyim?" Gerçi Amcam, yedi düveline kadar araştırmıştır. Benimki de, laf işte. 

"Hırlı veya hırsız değiller, ikisini de tanırım. Çok iyi insanlardır, çok iyi Askerlerdir." Asker?

 "Asker mi dedin Amca? Dosyalarını verebilir misin?"  Büyük ihtimalle üstüm olan insanların, dosyalarını istemem de... 

"Hayır veremem evladım, nasıl vereyim? Sadece bil, o aileye güvenebilirsin." Derin bir nefes alıp, devam etti. 

"Biliyorum, yakın zaman da kayıplar yaşadın. Çok kötü şeyler yaşadın, ama hayata dönmen lazım! Hayatın boyunca, dağlarda mı kalacaksın? Hiç mi sevdiklerin, değer verdiklerin olmayacak?" Evet, genel olarak planım bu. Sakince olumlu anlamda, kafa salladım. O da olumsuz anlamda, kafa salladı. Neyiz biz? Araba süsümü?  

"Olmalı, olmak zorunda. Bu şekilde devam edemezsin, iyiymiş taklidi yapıyorsun, farkındayım. Hiç iyi değilsin, içini dökmelisin. Sende insansın, evet güçlü durmalısın. Ama bazen, ağlamak da lazım." Sahi... En son, ne zaman ağladım? 

"Dağları seviyorum Amca, kendi kendime kalmayı seviyorum." Yalnız kalmayı hiç sevmezdim, eskiden. 

"Ben iyiyim." O kadar iyi taklit yapıyorum ki,  ben bile inanıyorum. İnanmak zorundayım, eğer düşersem çok derine düşerim. İşte o zaman biterim!  Beni düştüğüm yerden kaldırabilecek, kimse yok. Benim ise, kalkacak mecalim...

ALEV AKAYWhere stories live. Discover now