8. BÖLÜM YEMEK

4.3K 298 370
                                    

Kağan Bey arabayı durdurdu. Herkes aşağıya indi. 

"Gerçekten inmenize gerek yoktu, çok teşekkür ederim." Gökçen Hanım gülümseyerek konuştu. 

"Ay ne olacak kızım? Sırtımızda taş taşımadık sonuçta." Gülümsedim. 

"İyi geceler Alev." Kızıl gelip bana sarıldı ben de sarıldım. 

"Şey kızım bende sarılabilir miyim?" Çok masum ve çekingen bir sesle konuştu, gülümseyerek kafa salladım. Hemen gelip, sımsıkı sarıldı, kesinlikle çok güzel kokuyordu. Üçüncü bir kişi daha bize sarıldı, Kağan Beydi. Kağan Bey başımın üstünden öptü, derince kokumu çekti. Babam gibi... 

"Aaa bensiz aile sarılması mı? Çok ayıp!" Kızıl resmen üstümüze atladı!

Görüşürüz faslından sonra, gitmişlerdi. Nedense içimde bir burukluk oluştu. Bende eve girdim, ve yine Babam evde yoktu.

Eve girer girmez, hızlıca üstümü değiştirdim. Mutfağa geçtim, sabah aldığım vişne-şeftali karışık meyve suyundan bir bardak doldurdum. Salona geçtim, Bakalım olmadığım bir yıl içinde neler olmuş. Şu anlık tek bildiğim, fiyatların aşırı artmış olması. 1 kilo domates geçen yıl kaç liraydı? Şimdi kaç lira? Fena artmış. Benim maaşa da zam gelmiş, banka hesabımı kontrol ederken gördüm. 

Vay amına koyayım! Türkiye'de neler olmuş? Krizler mi dersin, kavgalar mı dersin, fiyatlar mı dersin, seçimler mi dersin, değişen eğitim sistemi mi dersin, öğrencilerin sınav isyanlarımı dersin, her şey var! İyi şeylerde var tabii, milli sporcular, 100. yılımız, böyle güzelliklerde olmuş. Ama yanarım yanarım ki 100. yılımı orospu çocuklarının arasında geçirdiğime yanarım. O törenlerde bende olacaktım ki... Ne güzel olurdu ulan! Neyse olmuşla ölmüşe çare yok. Film izleyeyim bari, ne izlesem ki? Buldum la, Otel Transilvanya 1 izleyeceğim. Çok seviyorum bu seriyi! Aa namazı unuttum ya la ben! Akşam gitti, kazasını kılayım. Yatsı da var daha hemen kalkıp kılayım. 

Namazı kıldım. Dağda kılacağım diye, ömrümden ömür gidiyordu valla! Allah'a şükür bitti. Filme başlamadan önce bir tabak çekirdek alayım. Çekirdeğimi aldım, filmimi açtım. Bugün ki saçma sapan olayları bir kenara bıraktım, sadece filme odaklandım.

Film bitti, çok güzeldi be! Biraz da bir yıl içinde olan futbol maçlarına göz gezdireyim, neler olmuş, neler bitmiş? Öğreneyim. Ama önce çekirdek ve meyve suyumu yenilemem lazım. Şöyle oturup, keyif yapmayı özlemişim.

Harbi çok iyi maçlar olmuş, aşırı kötülerde olmuş. Ama genel olarak, Türk futbolu geçen yıl iyiymiş. Ooo saat 12 olmuş, zaman ne kadar hızlı geçti be. Uykum var mı? Yok. Keman çalacağım, başka yapacak fazla aktivitem kalmadı. Yukarı çıktım, kemanımı elime alıp Çökertme Türküsünü çalmaya başladım.

Bu Türküyü çok seviyordum, bana huzur veriyordu. Yine söylemedim, Babam söylerdi. Onu, Timi çok özledim. Kelimelerle anlatılamayacak kadar fazla, büyüklük verilemeyecek kadar büyük... Neden beni, bırakıp gittiniz ki? Ben sizi çok özledim. 

Ben, ne yapacaktım? Bilmiyordum, biyolojik aileme nasıl tepki verecektim? Orda kavga edilirken, kırılmıştım. Hiç renk vermemiştim dışarıya, niye kırılıyorum ki ben? Tabii ki 33 yıldır kızım dediklerini umursayacaklardı. Ben yabancıydım, dış kapının dış mandalı. Yemeğe davet ettiler, neden? Yabancıydım ben, umursanması gereken biri değildim. Beni, neden yemeğe davet ettiler ki? Kabul ettim, keşkeler acıtırdı. Kabul ettim, keşke dememek için... Şu söz geldi aklıma 'Bir gün keşke diye hayıflanacağıma, varsın bugün daha çok acısın.' Acıyordu, acımamalıydı! Kırılmıştım, umursamamalıydım. Ben duygusuz olmalıydım! Acı dolu günler uğradı aklıma, cehennemim olan ama intikamımı almamı sağlayan günler, duygularımı dışarıya verme yetkimi alan günler... Benim dışarıya verdiğim, tek bir duygu vardı. Gülmek, kahkahalarla gülmek! Acılarım, yaşanırdı kahkahalarımda. Kin, nefret, intikam, öfke duygu değildi benim için. Yaşam biçimiydi, 33 yıllık, yalan hayatımın her zerresine işlenmişlerdi. Onlar duygu değildi!  Gerçi bunlar, benim sözlerimde değildi. Gür bir kahkaha, çıktı dudaklarımdan. Daha fazlası geldi, dakikalarca kahkaha attım. Tüm yaşadıklarım, gözlerimden geçti. Tüm haykırışlar, kulaklarıma doldu. Ben daha fazla güldüm...

ALEV AKAYWhere stories live. Discover now