🎶 Bölüm 10: Bir Tebessümde Nefes Olmak🎶

67 9 0
                                    

20.12.23'

Çok yakın kız arkadaşım öldü, öldürdü kendini...

Özür dilerim, özür dilerim birtanem...
Dün doğum günündü canımın içi...

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Sarı Odalar

____________________________________

Günler geçiyordu ve ben bana verilen oldukça konforlu odadan çıkmış değildim.

Sanırım nihayet ergenliğim kendini hatırlatıyordu.

Buraya geleli 4 gün olmuştu, bugün Perşembe günüydü ve ben nakil vermiştim.

Güzel bir koleje, aslında naklim bugün onaylanmıştı fakat bu hafta bir yere gitmek istemiyordum. Nefes almak istiyordum.

Yorgun hissediyordum. Pazartesi akşamı yediğim yemekten beri bir şey yemek istemiyordum. Midem bulanıyordu ve sadece uyumak istiyordum.

Üzerimde çok kalın olmayan bir yatak pijaması vardı ve ben yatağımda, üzerimdeki polar ile oturuyordum.
Önümde büyük bir defter vardı ve ustaca olmayan çizim ile dün gece rüyamda giren o gözleri çiziyordum.
Kulağımda kablolu kulaklığım vardı çünkü saatlerdir kullandığım Bluetooth kulaklığımın şarjı bitmişti.

Kulağımdaki şarkı kendini tekrar ediyordu ve bu saatlerdir böyleydi.

Odamın kapısı açıldı, başımı kaldırmadım bile. Bir süre sonra adımlarından anladığım Rüzgar, her gün olduğu gibi elindeki süt bardağını yanıma bırakmış ve sandalyeyi çekip yanıma oturmuştu.

Kulaklığımı çıkarıp ona baktım. Aslında konuşmak bile istemiyordum. "Minelya, ne oldu canımın içi?" dediğinde ruhumun sıkılmış olduğunu gördüğünü biliyordum.

Cevap vermeden sütümden içtim. Rüzgar, kısa, karışık saçlarıma elini geçirip biraz daha karıştırdı saçlarımı.
"Buraya gelmek seni mutlu etmedi" dedi. Başımı salladım. "Ankara'ya dönmek ister misin?" dedi, başımı iki yana salladım. "Ben buraya geldiğimde her şey çok güzel olacak sanmıştım. Ama Rüzgar, o okul... Bilmiyorum bana kötü şeyleri hatırlatıyordu" dediğimde sormak istedi ama bunu yapmadı.

Evet, okulun hapisaneyi andıran pencereleri ve duvardaki ısı ayarlama otomatı vardı ve bu benim zamanımı geçirdiğim odaların benzeri gibiydi.

"Sormayacağım. Neyi hatırlatıyor demiyeceğim çünkü şu an zaten toparlanmaya çalışıyorsun, seni anlıyorum da demeyeceğim çünkü anlamıyorum. Kendini bana anlatmaya geldiğinde seve seve kabul edeceğim" dediğinde gülümsedim.

"Şimdi ufaklık, yemek yemek zorundayız çünkü çok aç kaldın. Sütünü iç ve hemen sana söylediğim pizzayı ye!" dediğinde sesli bir nefes verdim. "Zorundayım değil mi?" dediğimde ikimiz de güldük. "Evet, zorundasın. Sana zorunda olduğun başka bir şey daha söyleyeyim mi?" dediğinde başımı salladım. Biraz benim olduğum tarafa eğildi ve fısıldar gibi "yarın benimle dışarıya geleceksiniz küçük hanım hem de tüm gün!" dediğinde başımı salladım. "Geleyim de bir kahve isterim ama?" dedim. Başını salladı "emrin olur ufaklık ben pizzanı getirmeye gidiyorum sen sütünü iç ve beni bekle" dediğinde gülümsedim.

Daha iyi hissettiğim söylenemezdi fakat biraz oldun beni önemsemediğini görmek güzel hissettiriyordu.

Sütüm bittiğinde açık duran defterimi kapatıp kulaklığımı kaldırdım.

Saat akşam kaçtı kim bilir?

Böyle yaparak kendime daha fazla acı çektirdiğimin yeni farkına varıyordum. Bir köpekten değersiz, zaman kavramına uzak bir şekilde odada günlerce tutulmuştum. Denek olmak bunu gerektiriyordu.
Sanırım yüzüme su çarpmak iyi gelebilirdi çünkü iğrenç bile olsa dişlerimi dâhi fırçalamak istemiyordum.

Aşk Resitalleri Where stories live. Discover now