Bölüm 36

4.8K 296 128
                                    

SELAMLAR

Nasılsınız?

Bu bölüm birazcık üzülmemize sebep ola bilir ama sakın üzülmüyoruz.

Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin aşklarım.

İyi okumalar

Sınır: 230 vote, 70 yorum

Bu bölüm Alara'nın ruh hali kesinlikle bu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu bölüm Alara'nın ruh hali kesinlikle bu.



Zaman sanki durmuş, beni yanlızlığımla başbaşa bırakmıştı.

Yol çıkmaza sürüklenirken aklımda-"gerçekten ölmek istiyor muyum?"- diye düşünüyordum. Ölmek bu kadar kolay değildi. Benim önümde yaşayacak uzun bir hayatım vardı belki?

Peki bu uzun hayatda beni ne bekliyordu? Üzüntü, acı, yalan?

Hep hayatın ne olduğunu düşünürdüm çocukken. Herkesin hayatı farklıydı fakat herkesi bir araya getiren neydi? Yaşam mıydı bizi bir tutan? Ya da ölüm?

Hayır değildi bunlar. Bizi bir tutan hayatımızdaki acıydı.

Eskiden annem hayatımızın bir sınavdan ibaret olduğunu söylerdi. O gün "Sınavlar bu kadar basit midir anne?" diye sormuştum. Sınavın zorluklarından habersizdim. Asıl acıdan, asıl gözyaşından habersizdim.

Büyüyünce anlarsın demişti annem, asıl sınav büyüyünce başlıyor demişti.

Büyüyünce anlarsın dedikleri kavram neden doğru çıkıyordu? Neden büyüyünce anlıyorduk? Çocukluk anlayışımız nereye gidiyordu? Ben neden şuan hayatı daha iyi anlıyordum? Yaşadıklarım yüzünden mi?

Şuan hayatın ne olduğu sorsalar saklı kapılarla dolu gizemli bir diyardır derdim. Ne zaman ne olacağını kestiremiyorduk. Büyüdükçe sanki hayat dahada zor hale geliyordu. Saklı kapılar her bir yaşımızı tamamladığımızda zorluk seviyyeleri artıyordu. Belkide biz doğum günümüzü değilde, tamamladığımız her kapının şerefine kutluyorduk.

Ne kadar ironik.

Küçüklükteki hayatımız farklıydı. Kimse bize büyüyünce gelen acılardan, zorluklardan bahsetmemişdi. Hayatımızdaki gerçekler denen şey bize yabancıydı. Hayata karşı bakış açımız farklı, ve böyle daha da mutluyduk. Kendimiz için renkli bir dünya yaratıyorduk. Renkli dünyada olduğumuz sürece asıl hayatla karşılaşmazdık.

Fakat büyüdükçe renkli dünyadan çıkıyordu insan, sanki dipsiz bir kuyuya çekiliyordu. Kurtarıcımız olmuyordu, zaten bizi kuyaya düşüren kurtarıcımızdı. Çıkamazdık o kuyudan, ta ki kendimiz deniyinceye kadar. İşte o zaman o kuyudan çıkıyor, renkli dünyanın içine gömülüyorduk. Neden bir kurtarıcıya ihtiyacımız oluyordu ki?

Mafya/yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin