1🍇

115 8 1
                                    



🍇

1854'te Britanya, Viktorya döneminin en sert kışlarından birini yaşıyordu. İnsanlar yakacak bulamıyor, kendi evlerinde çürüyen tahtaları kullanıyor, fazla yaktıkları için içeri giren soğuk onları daha da üşütüyor ve kimse birbirine yardım etmediği için zorluklar birbirini takip ediyordu. Sokaklar ölü fareler ve lağım sularından geçilmezken soylular ve aşağı tabaka arasındaki uçurum gün geçtikçe artıyordu.

Lakin böyle bir dönemde bile bilgiye önem veriliyor, özellikle eğitim alan erkekler ön plana çıkıyordu. İnsanlar eğitimli erkeklerin zenginler kadar değerli olduğunu düşünerek onlara itimat ediyordu. Bu kategoriye girmeyen kadınlar ise ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar hep bir adım aşağıda yer alıyorlardı.

Tam böyle bir dönemde su içer gibi kitap okuyan gencecik bir kadın olan Hazel Redcloud kendisine iş arıyordu.

On sekiz yaşını doldurduktan sonra yetimhaneden ayrılması gerekirken bunca sene yaşadığı binayı terk etmek istememiş bir süre gönüllü öğretmenlik yapmış sonrasında ise ayrılmaya karar vermişti. Anne ve babasının ne zaman öldüğünü bilmeyen Hazel, kendini bildi bileli yetimhanede yaşıyordu. Yaşlı görevlilerden biri onun kundakta bir bebekken saz sepet içinde düzinelerce para ile buraya teslim edildiğini söylemişti. Para ne içindi bilinmiyor ancak genç kadın yıllarca zengin bir aileye sahip olduğunu fakat bunca zenginliğe rağmen istenilmediği için atıldığını düşünerek büyümüştü.

Hazel Redcloud, güzel bir çehreye, şirin bakışlara ve gülümsediğinde yanaklarında oluşan gamzelerle zarif bir kuğuyu andırıyordu. Hiçbir zaman aşırıya kaçmamış, çılgın ve dönemin en kötü huyu olan iki yüzlülüğe hiç bulaşmamış, daima dürüstlüğü savunmuş idealist bir insandı. Ne yazık ki kimse onun bu ileri görüşlülüğünü önemsemiyor kadın olduğu için itibar görmüyordu.

"Merhaba Bayım. Acaba kütüphanenizde çalışmak için bir yardımcıya ihtiyacınız var mı?"

Kütüphanenin sahibi yaşlı Monark küçük yuvarlak gözlüklerini indirerek genç kadına baktı.

Mavi elbisesinin tonu, narince elinde duran beyaz eldivenleri ve genişçe şapkasının gizlediği güzel yüzü ile yaşlı adamın uzunca izlediği latif bir melek gibiydi.

"Üzgünüm, melekleri işe alamam."

Genç kadın iltifatı hızla anlamış ve gülümseyip yavaşça eğilerek reverans yapmıştı.

"Çok naziksiniz Bayım. Lakin bir melek olsaydım aç karnımı doyurmak zorunda kalmazdım. Kitaplar ve hikayelerle yakından ilgileniyorum. Şayet bana vereceğiniz bir iş varsa seve seve yaparım."

Yaşlı adam bu güzel kızı üzmek istemiyordu fakat devir hoş hanımların ulu orta etrafta dolaşmasına uygun değildi. İyi niyetli olarak genç kadına yardım etmenin başka bir yolunu düşündü. Geçen hafta gazete köşelerinde bir haber dolanıyordu ve hem o gün hem de bugün dikkatini çekerek anımsamıştı.

~Hill malikanesine yeni bir hikaye anlatıcısı aranıyor.~

Yaşlı adam üzerinde olduğu raflar arasında hareket eden merdivenden dikkatli bir şekilde indi ve bu güzel kızı daha yakından görmek için ona doğru birkaç adım attı.

"Hikaye anlatabilir misiniz acaba hanımefendi?"

Hazel bu teklif karşısında bir an şaşırmıştı. Daha önce böyle bir iş duymamıştı ama bu, hem onun için en zevkli hem de en faydalı iş olabilirdi. Duraksaması geçince "Evet, elbette," deyiverdi.

"O halde sanırım size iş buldum."

Genç kızın gözler parladı. Yüzüne hoş bir aydınlık geldi ve sağ elindeki eldivenini nazikçe çıkararak bu kibar adama doğru uzattı.

MY LORD Où les histoires vivent. Découvrez maintenant