9🍇

19 5 0
                                    







Dışarıya sarkan tül perdelerin altında ne gibi bir dünya saklıydı hiçbir fikri yoktu Hazel'ın. Amiyane tabirle burası bir tavşan kovuğu muydu yoksa cennetten indirilen bir köşk odası mıydı dışarıdan pek belli olmuyordu doğrusu. İnsanın dışarıdan zevkle izlediği bu hoş yapıya hayran hayran bakası ve uzunca süre avlusunda güneşlenesi geliyordu.

Hazel Redcloud kulübenin bulunduğu arsaya adım atar atmaz tatlı bir hisle dolmuştu yüreği. Ayaklarının altında elyaftan bir yorgan gibi bükülen çimler, burnuna dolan taze kiraz çiçekleri ve eski lakin hala daha meyve vermeye devam eden devasa dut ağacına yapılan salıncak, masaldan fırlama bir tablo gibiydi.

Genç kız önce kendi etrafında dönerek sonra da kulübenin etrafında gezinerek bu harika mekanı gözden geçirdi. Burası emek vereceği, biraz bakım isteyen ama bu haliyle bile enfes olan bir yerdi.

"Matmazel Silvia çok sevecen bir kadındır. Yalnız doksanına merdiven dayadığı için ne yazık ki artık hiçbir işi yapamaz durumda."

Hazel ilk defa dikkatini arabacıya vermişti. Doğrusu bakımı ile ilgileneceği kadının ne durumda olduğunu bilmeyi çok istiyordu. Lakin arabacı anlattıkça o üzüldü.

"O hiç evlenmedi. Dahası bir dedikodu yüzünden kırgın ayrıldığı iş vereninden uzakta yaşamayı kendi seçti. Ancak görüyorsun ya pek başarabildiği söylenemez."

"Kırgınlık mı? Ne kırgınlığı?"

"Detayları kendisinden dinleseniz daha isabetli olur Bayan Redcloud. Netice itibari ile o ketum bir insandır."

Hazel makul açıklama karşısında başını salladı ve bir kez daha kulübeye doğru baktı.

"Beş gün sonra kuzeye peynir taşıyacağım. Yolum buradan geçecek. Şayet işler ters giderse sizi dilediğiniz yere bırakırım."

Hazel sevecen bir tavırla arabacıya baktı ve reverans yaparak selamladı. Ona büyük bir iyilik yapmıştı ve bunun için minnetle doluydu.

Arabacı başındaki kalın şapkasını çıkarıp son kez Hazel'ı selamladı ve atlarını düzene koyan eyerlerini çekerek yola düştü. Nal ve kişneme sesleri ufukta kaybolurken genç kız onun ardından bakmaya devam ediyordu. Selametle varacağı yere ulaşması için dua etti.

Hazel içi içine sığmayan bir çocuk gibi gülümseyerek arkasını döndüğünde bu masaldan bir kıssa olan kulübeye sevinçle baktı. Ona doğru adım attıkça heyecanlanıyordu. Kapısına gelip tam ortasındaki yuvarlak tokmağını tuttu ve bir kere vurması ile kapı içeri doğru ilerledi. Anlaşılan kapı açıktı. Genç kız içeri girmeden evvel haber vermeyi yeğledi ve seslendi.

"Matmazel Silvia?"

İçeride tıkırtıya benzer sesler yükseldiğinde "Kimsin?" diye seslendi yaşlı kadın. Sesi biraz huysuz çıkmıştı lakin Hazel gülümseye devam etti.

"Ben Hazel Redcloud Hanımefendi. İçeri girebilir miyim?"

"İçeri girip ne yapacaksın Bayan Kırmızı bulut?"

İlk defa soy ismi kulağa farklı gelmişti. Genç kız hala daha kendini bir masalda hissettiği için gülümsemeye devam etti.

"Efendim şayet müsaade ederseniz sizinle ilgilenmek isterim."

"Ne ilgilenmesi? Benim ilgiye ihtiyacım yok. Tavşan mıyım ben?"

Bu, huysuz ama tatlı bir yaşlı kadına benziyordu. Hazel bunu hemen anlamıştı. Gözlerini kısarak gülümsedi. Bu kadar cevap alabildiğine göre içeri girmek için de izin almış sayılıyordu.

MY LORD Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin