11🍇

37 5 5
                                    









🍇

Ertesi sabah erkenden kalktı Hazel. Bayan Silviya'nın kendisine verdiği odada eski ancak meşeden yapılma sağlam bir yatak vardı. Temiz, kar beyazı kalın kumaştan dikilen çarşaflar çiçek gibi kokarken, bizzat yaşlı kadın tarafından eski bir sandık içinden çıkarılmıştı. Odanın köşesinde üç çekmeceli kavun içi renginde bir komidin duruyordu. Karyolanın baş kısmında bahçenin yan tarafına ve yola bakan bir pencere vardı. Perdeleri ince tülden, güneşlikleri kahve kumaştandı. Bayan Silviya eşyalarını koyması için küçük de olsa bir dolap göstermişti. Odanın alt köşesinde duran dolap epeyce genişti lakin Hazel'ın bir parça geceliği ve temiz iki çift çamaşırından başkası yoktu zaten.

Genç kadın elbisesinin kemer iplerini sıkıca düğümledikten sonra odasından çıktı. Mutfakta kimseler yoktu, Bayan Silviya henüz kalkmamış olmalıydı. Yiyecek bir şeyler hazırlamak için kilere doğru yol alan Hazel evin kapısından çıkması ile bahçedeki ağaca yapılan salıncakta oturan yaşlı kadını görmesi bir oldu. Çok hızlı sallanmıyordu lakin sabah güneşi ve tatlı rüzgârın da etkisi ile çocuklar kadar neşeli görünüyordu.

Hazel gülümseyerek ilerlerken iyice yaklaşınca durup eteklerinden hafifçe çekerek reverans yaptı. "Günaydın madam."

Gözleri kapalı olan yaşlı kadın duyduğu kibar ses ile bu güzelliği görmek için acele ettiğinde, Hazel'ın hiç beklemediği şekilde salıncaktan kalkıp o da reverans yaptı. Hazel, nahifliğin vücut bulmuş hali de olsa, karşısındaki yaşlı kadın tarafından itibar görmesi minnet duymasına neden olmuştu.

"Ben de seni bekliyordum. Bir İngiliz hanımefendisi olmanın ikinci şartı için hazır mısın?"

Hazel biraz şaşırsa da tâlimin devam ettiğini bir kere daha anımsamıştı.

"Evvela ufak bir gezintiye çıkalım mı?"

Hazel bu teklife sevecenlikle karşılık verdi ve yaşlı kadının koluna girerek yürümeye başladılar. Birlikte kulübenin arka tarafına uzanan yola girdiklerinde sağlı sollu kavak ağaçları ile bütünleşen sulak bir araziye yakınlaşmaya başladılar.

"Vaktiyle büyükçe bir malikanede vazifeliydim. Pek bir sevdiğim aile büyükleri bir bir göçerken bu dünyadan, istemeden de olsa yuvamdan ayrıldım."

Hazel yaşlı kadının anlattıklarını can kulağıyla dinlerken hüzünlenmeden edemiyordu. Doğrusu Bayan Silviya'yı ilk gördüğünde dahi gülümseyen ancak pırıltısı sönmüş gözlerini fark etmişti.

"O gün malikaneden gönderilmekle cezalandırıldım, lakin beni daha çok ezen şey değer verdiğim bir gencin gözlerindeki varlığımın derecesinin düşmesiydi."

Hazel yaşlı kadının durmasıyla durup yüzüne baktığında "İşte bu ikinci kuraldır sevgili Kırmızı bulut. Yani her türlü yalnızlıkta dahî kendini koruyabilecek hâle gelmelisin," dedi.

Hazel anlamıştı lakin ondan daha çok ehemmiyet verdiği şey böylesi lütufkâr bir insanın mahzun olma nedeniydi. Bayan Silviya'nın gerçekten bir kötülük yaptığını düşünmüyordu Hazel. Fakat işin aslını nasıl öğrenecekti ki?

Yürüyüş bitiminde ikili esmer şekerle tatlandırılmış kahve eşliğinde marmelatlı ekmekleri ile kahvaltılarını yaptılar ve yaşlı kadın istirahat için odasına çekildi. Hazel böylesi bir boş vakitte kulübenin içini temizleyip, bahçedeki kuru otları ayıklamış, tamir edilmesi gereken ufak tefek yerleri onarmıştı. Ağaca bağlı olan salıncağın urgan uçlarından birinin gevşek olduğunu görünce oraya yönelmişti ki "Madam Silviya!" diye seslendi biri. Sesi kulağa pek genç gelmeyen bu kişi bir kere daha seslenecekti ki Hazel'ı görünce duraksadı ve başındaki hasır şapkayı çıkararak selam verdi.

MY LORD Where stories live. Discover now