3🍇

21 6 0
                                    




🍇

Hill malikanesi, Elizabeth döneminde inşa edilmiş şaşalı bir yapıydı. Buranın ilk sahibi Lord Arthur Hill, İngiliz kraliyet sarayının önemli danışmanlarından biriydi ve eğitime çok önem veriyordu. Kendisinin kraliçeye ara ara tuhaf hikayeler anlattığı ve kraliçenin de bundan çok memnun kaldığını söylerlerdi.

Lakin zamanla anlatacak hikaye kalmadı. İşte o vakit Lord'un kendisine yeni hikayeler anlatacak hikaye anlatıcılarını işe alma zamanı gelmişti. Ondan sonraki her gece mutlaka yeni bir hikaye dinleyerek uyuduğu biliniyor. O zamandan bu zamana Hill ailesinde bir gelenek olan hikaye anlatıcılığı çokça önem arz eden bir meslek. Genellikle yaşlı ve tecrübeli kişilerden seçilen hikaye anlatıcıları Lord'lara anlattığı nasihatvari hikayeleri ile öne çıkıyorlardı.

Malikanenin şimdiki sahibi olan Lord Hill, Lord Arthur Hill'in dördüncü kuşak torunuydu. İnsanlar onun Hill hanedanının en tuhaf üyesi olduğunu konuşuyor ve bu zamanla önce Londra'da sonra da tüm Britanya'da yayılmıştı. Askeriye, ticarethane, mektepler, bankalar dahil hemen her yerde Lord Hill'i tanımayan kimse yoktu. Herkesçe malum olan bir özelliği de çok cömert olmasıydı. İnsanlar hem ona gelmeye korkar hem de başları sıkışınca akıllarına ilk Lord Hill gelirdi. Belki de gelgitli düşünceleri Lord hakkında farklı algılara yol açmıştı kim bilir?

Hazel, içeceğini özenle bitirmeye çalışırken bir yandan da görebildiği kadarıyla bu güzel malikaneyi incelemeye devam ediyordu. Geniş lokalin bir duvarının tamamı kütüphane rafları ile kaplıydı ve raflar kitaplarla tıka basa doluydu. Genç kadın tüm bu kitapların sırasını incelerken için için üzülmeden edemedi. Şayet burada işe alınsaydı her gün birini okur, hepsini seve seve özenle düzenlerdi. Hatta kısa bir vakti olsa saat başı okumaya da razıydı.

Genç kız içeceğini bitirmişti ki dışarıdan korkunç sesler gelmeye başladı. Mütemadiyen devam eden bu sesler bahçedeki çalışanları içeriye girmeye zorlarken Hazel endişe ile pencereye doğru yaklaştı. Şiddetli bir fırtına başlamış destekli olmayan her şeyi sağa sola savuruyordu. Rüzgarın şiddeti o kadar yüksekti ki çalışanlardan birkaçı korku ile çığlık atmış, malikaneye kendini zor atmıştı.

İlkbaharda hala etkisini sürdüren kışın hırçın etkisi insanlık için korku verse de Hazel daha çok hüzne kapılmıştı. Böyle bir havada bir at arabası bulmak neredeyse imkansız olacağı için yürümek zorunda kalacaktı. Malikanenin şehir merkezine uzaklığını da hesaba katarsa bir hayli hüzünlenecek şey vardı. Her şeye rağmen işe alınmadıysa daha fazla beklemenin bir anlamının olmadığını bilerek çıkışa doğru yürüdü.

İçeri giren uşaklar merakla Hazel'a bakarken Sebastian "Nereye gidiyorsunuz küçük hanım?" diye sordu.

Kendisine sorulduğunu anlayan genç kız durup ellerini önünde birleştirdi. "Verdiğim rahatsızlık için özür dilerim bayım, size yük olmamaya çalışıp başka bir iş aramaya çalışacağım."

Sebastian bu kızdan çok hoşlanmıştı. Kendisi yaşlı bir uşaktı ancak insan sarrafı olmakta pek maharetliydi. Kibar ve nahif olan bu hanımefendi bir melek gibiydi. Lakin bu hava melekler için oldukça tahrip edici olabilirdi. Özellikle kanatlarının kırılmasından korkuyordu.

"Sebastian küçük hanım, Sebastian. Lütfen bana ismimle hitap ediniz."

"Ah, kusura bakmayın."
Hazel, yetimhanedeki adabı muaşeret derslerinde ne olursa olsun insanlara direkt ismi ile hitap etmemek gerektiğini öğrenmişti. Bu bir uşak bile olsa.

Utandığı için yanakları kızaran genç kız mahçup bir şekilde gülümserken "Sizin için bir oda tertip ettik. Umarım rahat edebilirsiniz. Hava düzelince de istediğiniz yere mutlaka ulaştırırız," dedi Sebastian.

MY LORD Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin