0.6

420 70 35
                                    

Güneş doğmuş olacak ki gözlerim kapalı da olsa ışığı hissediyordum. Fakat içimden asla uyanmak geldiği için kendimi hâlâ uyuduğuma ikna etmeye çalıştım.

Derken kapının vurulması ile maalesef ki amacım yaman oldu.

Gözlerimi açtığımda yatağın diğer bölümünün boş olacağının bilincindeydim.

Bir kez daha şaşırmak istemiştim sadece fakat gece yaptıkları zaten sınırı fazlasıyla aştığından biraz boş bir istek oldu bu.

"Seung kış uykusuna falan mı yattın ne bu uyku böyle?"

Chan'ın söylenmelerine göz devirdikten sonra zorla yataktan kalkarak kapıya doğru yöneldim.

Açtığımda ise büyük bir bıkkınlık ifadesi ile yüzüne baktım.

"Cidden yıllardır uyumuşsun da daha uyanmama vakit varken yarıda kesilmiş gibi bir halin var."

Tekrar bir göz deviriş.

"Evet ve yarıda kesilmesinin sebebi olarak hiç iyi bir durumda değilsin şu an."

Tehditimi de savurduktan sonra artık sadede gelmemizi beklemeye başlamıştım.

"Çok korktum bak. Neyse sen durumun farkındalığına daha varamadın sanırım. Gezideyiz ya hani biz. Hani kahvaltı saatleri aynı ya herkesin. Sonra acıkırsan öğlene kadar bir şey yiyemezsin. Ve daha fazla uyumaya devam edersen etkinliklere katılmadığın için ceza alabilirsin???"

Ve evet o farkındalık oluştuğu gibi kendime gelmiş gözlerimi sonuna kadar açmıştım.

"Chan neden lafa tutuyorsun beni? Git şuradan hazırlanmam lazım hadi."

Dediğim gibi kapıyı yüzüne çarpmış hazırlanmak için valize doğru ilerlemiştim.

Hemen ne bulduysam üstüme geçirmiş yüzümü de yıkadıktan sonra aşağıya doğru koşturmaya başlamıştım.

Asansör kullanamazdım bayılıp kalma olasılığım çok yüksek bu yüzden merdivenlere döndü yöneldim.

Burada da çok güzel anılarım olduğu söylenemezdi doğrusu fakat başka çarem olmadığından hemen hızlıca inmeye başladım.

Artık son basamaklara ulaştığımda sonunda demeye kalmadan ayağımdaki acıyı iliklerime kadar hissetmiştim.

Yine bir merdiven faciası daha mı olamaz cidden.

Öylece olduğum yere oturmuş acıyla kıvranırken bir anda arkamdan gelen sesle donakalmıştım.

"En son nerdivende hız yapmayacağına dair söz vermiştin?"

Dedikten hemen sonra önüme gelip diz çökmüştü. Ardından gözleri bilediğime kaymış bir karar aşamasında olduğunu belli eder ifadesini takınmıştı.

Söylediği şey ise en son merdivende yine bileğimi burktuğum o günü hatırlatmıştı.

O gün vermiştim bu sözü ve o gün söz veren tek kişi de ben değildim.

"Hız yapmak zorunda olduğumda yanımda olup beni kollayacağına dair söz vermiştin sen de..."

Gözlerim asla onun eksenine girmeden doğruca yere bakıyordu. Nasıl konuşabilirdim onlara bakarken ki?

Tüm saygıyı hak eden o gözlere karşı hesap sormak kimin haddine olabilirdi?

Karşılık yine bir iç çekiş oldu. Tek bir kelime cevabı bile çok gördü. Alıştım ama ben. Alıştırdı.

Daha sonra ise ayağımı tutup kaldırması ve ardından da bileğimi ovuşturması asla beklemediğim eylemlerdi.

Dün bir aylık kopukluktan sonra her şeyin en fazlasını yapmış olmasının ardından, gün boyu yüzüme bakmasını bile beklemezken hâlâ benim için uğraşıyor olması duygularımı alt üst ediyordu.

"Soğuk uygulayalım."

Alma o kelimeyi ağzına işte Minho. Tüm vücuduma senin uyguladığın o soğukluk yetiyor da artıyor bile. Gerek var mı dışardan başka bir etkiye?

"Git sen, hallederim ben."

Ve yüzüme öyle bir baktı ki bir an tüm benliğimle kayboldum sandım. Belki de yeşillerine hapsolduğum adamın derinliklerinde kayboldum.

"Eski bir dost olarak yardım edeceğim."

Eski bir dost... Ne kadar kolay çıktı ağzından öyle. Yaşarken de zorlanmamıştın oysa değil mi? Yaşarken zorlanmayan birinin söylerken zorlanmasını beklemek ne büyük hata değil mi?

________________________

Normalde çarşambaya kadar yazmayacaktım ama dayanamadım.

Güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile iyi bakın kendinize.

(Fotoğrafın kalitesini nasıl da kurtarıyorlar ama.)

2min çok güzel

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2min çok güzel.

Yeşil Led |2min|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin